Aykırı kişiliği ile bilinen, uzun dönem Aykırı Sorular programını başarıyla hazırlayıp sunan, bir çok tiyatro eserine imzasını atmış, kitapları geniş kitleler tarafından okunan gazeteci-yazar Enver Aysever bir cuma günü öğleden sonrası, Aykırı Kumpanya öncesi Karşı Gazete'yi ağırladı. Biz aklımızdakileri çekinmeden sorduk. O da samimiyetten taviz vermeden cevapladı, sağolsunlar...
Sıcak karşılaması, samimi tavrı, çok yönlü kişiliği ve önemli açıklamalarıyla işte Enver Aysever ropörtajımız:
KENDİ KADERİMİ BAŞKALARINA BIRAKMADAN...
-Şu an neler yapıyorsunuz? Aykırı Sorular devam edecek mi? Televizyonla ilgili yeni planlarınız var mı?
Televizyon bize bağlı bir mecra, bize bağlı bir araç değil. Dolayısıyla orada kendi hayatımıza dair değerlendirme yapma olanağımız yok. O yüzden televizyonla ilgili sorular firma sahiplerine sorulması gereken sorular.
Ben kendi kaderimi başkalarına bırakmadan olabildiğince kendi hayatımdaki becerilerimi sürdürmeye çalışıyorum. Aykırı Kumpanya yüzüncü gösteriye geldi seyirciden büyük ilgi görüyor.
Öte taraftan kitaplarım okurda büyük karşılık buluyor ki bundan çok memnunum. “BirGün” yazılarım sürüyor. Ve bu alanda entelektüel varlığımı, düşünce varlığımı korumaya çalışıyorum.
Televizyon Türkiye’nin koşulları değişir de bir zemin oluşursa elbette ki iyi yaptığım bir işi yine yapmak isterim. Ama şu anda yakın gelecekte öyle bir proje görünmüyor.
"HAVUZ MEDYASI NE KADAR KİRLİYSE HALK TV DE O KADAR KİRLİ"
-Peki Halk TV den ayrılışınız?
Halk TV, Cumhuriyet Halk Partisi içindeki bir grubun delege, üye ağalığı yaptığı, CHP’ye zarar veren, hatta bir kanadının neredeyse ırkçılığa varan söylemi, MHP’ye yakın bir tutumu olan oradaki insanları, yani milletvekillerini belirlemeye çalışan parti içerisinde hizipler kurmaya çalışan bir yapının elinde. Bu yapının başını Şaban Sevinç çekiyor. Yürütücülüğünü de Hakan Aygün yapıyor. Burada herhangi bir basın mensubunun özgür olması mümkün değil. Yani şöyle söyleyelim, havuz medyası ne kadar kirliyse Halk TV de maalesef o kadar kirli.
Halk TV’de Ayşenur Aslan gibi simgesel olarak söylüyorum çok önemli gazeteciler var. Halk TV’ye beş beden büyük gazeteciler bunlar. Bunun yanı sıra kamera önünde sevdiğim, tanıdığım, emeğine inandığım pek çok değerli arkadaşım var. Halk TV’de çalışanlar asla bu idarenin tutumuna yönelik davranmayan insanlar. Dolayısıyla çalışanlarla idareciler arasında uçurum var.
HALK TV'DE BİR 'DENİZ BAYKAL BEKÇİLİĞİ' VAR
Halk TV’de bir taraftan da bir 'Deniz Baykal bekçiliği' var ve bu Türkiye’ye zarar veren bir şey. Çoğulcu, özgür değil. Gezi’de yakaladığı olağanüstü şeyi de hızla kaybetti maalesef. Ne çoğulcu ne solcu. Yani şöyle söyleyeyim; ben Halk TV’de adil davrandığım için yollarım ayrıldı. Beş kuruş para almadığım bir kanaldan kovulmayı başardım.
PARTİ İÇİ MESELELERİ KONUŞMAYI AYIP SAYARIM
-1 Kasım sonrası solun ve CHP’nin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
CHP hakkında bir şey söylemek istemem. Çünkü sonuçta kurultaya giden bir konuda ben belirleyiciyi değilim. Parti içi meseleleri konuşmayı da ayıp sayarım. Çünkü ben üyesi değilim, parti mensubu değilim yani dolayısıyla parti hakkında entelektüel gibi davranabilirim.
Köşelerinden CHP Genel Başkanı’na hakaret edecek şekilde seslenenler partiye yönelik o tutumu takınanları da ahlaken doğru bulmuyorum. Bir gazetecinin sorumluluğunun eleştirel olmak ve toplumda hakikati göstermek olduğunu düşünüyorum. Bir ağa gibi, bir tepeden bakan kendini bilmeyen gibi bayağı bir dille konuşmak ayıptır. Kemal Kılıçdaroğlu’nu ben de eleştirebilirim, herkes eleştirebilir. Eleştirmek ayrı hakaret etmek ayrı. Türkiye’de bunun karıştığını düşünüyorum.
Türkiye’nin Sosyalist Sol’u için CHP ve HDP bir engeldir. CHP VE HDP engelinden kurtulmak için Sosyalist Sol’un yeniden yola koyulması gerekmektedir. Bu nasıl olur bilmiyorum ama birinci sorun budur.