Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine revizyonuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, "Zehra Zümrüt Selçuk ve Ruhsar Pekcan’a teşekkür ediyorum. Derya Yanık, Vedat Bilgin’e, Mehmet Muş’a başarılar diliyorum" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
- Dün gece hem bir bakanlığımızı ikiye böldük, hem de 3 yeni bakan atadık. Zehra Zümrüt Selçuk ve Ruhsar Pekcan’a teşekkür ediyorum. Derya Yanık, Vedat Bilgin’e, Mehmet Muş’a başarılar diliyorum. 2023'e odaklanmamız gereken bir döneme girdik. Bundan sonrasının da kolay olmayacağını biliyoruz.
- 20 yıla yaklaşan döneme baktığımızda, Cumhuriyet devrinin en üretken dilimi bu 20 yıldır. Milletimizi çeşitli sosyal fay hatları üzerinden bölme, birbiriyle çatıştırma girişimlerine şahit olduk.
- Partimize yönelik kapatma davasından gece yarısı bildirilerine... Pek çok haksız, hukuksuz çizgin tezgaha maruz kaldık. Şimdi çıkmış bir edepsiz, benim akıbetimin de Menderes gibi olabileceğini ümit ettiğini söyledi. Be ahlaksız, be edepsiz. Biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık. Biz ölümden korkmadık, bizim imanımızın gereği ölümü korkutmaktır.
- Rabbimize olan teslimiyetimiz, milletimizden aldığımız güçle baskıların hiçbirine yenilmedik. Hamdolsun her seferinde de milletimiz bizi bağrına bastı. Vesayet güçlerinin 1950'den beri uyguladıkları yöntemler işe yaramayınca daha sinsi yöntemleri devreye soktular. Gezi olaylarıyla sokakları kaosa sürüklemeye, 17-25 Aralık'la milli iradeyi hançerlemeye kalktılar. Tüm terör örgütlerini üzerimize saldılar. Ardından 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık. Her saldırıya cevabımızı daima ileriye atılarak verdik. Meclis'te cumhurbaşkanı seçmemizi engellemek istediler. Şimdi de emekli amirallerle kol kola vererek, oradan aldıkları güçle... Kılıçdaroğlu 'Emekli amiraller darbe yapabilir mi' diyor. Siz o akıl hocalarınızla birlikte yürüyorsunuz. Bu akıl hocalarına yer ve yol kalmayacak. Terör örgütlerinin başını sadece sınırlarımızda değil sınırlarımız dışında da birer birer ezdik, eziyoruz. Gezi olaylarından en son Karabağ'da Azerbaycanlı kardeşlerimize verdiğimiz desteğe kadar hepsinde ekonomik süreçler eşlik etmiştir.
- Türkiye makro ekonomik dengeleri gerçekten sağlam olduğu için son 8 yıldır yaşadığı tüm gizli açık saldırılara rağmen ayakta kalmayı, istikrarını korumayı sağladı. 2002 öncesi Türkiyesinin bu tür saldırılarla karşılaşmış olsaydık ülkemizin nasıl bir duruma düşeceğini tahayyül etmek dahi istemiyorum. Vesayete teslim olsaydık, darbelere boyun eğseydik, dış telkinlere kayıtsız şartsız uysaydık belki bu baş ağrılarını çekmeyecektik. O zaman da milletimizin yüzüne bakamazdık.
- Bu mücadeleden dolayı bizleri suçlayanlara soruyorum, ne yapacaktık? Şanlı 15 Temmuz kıyamını adeta cezalandırmak için başlatılan ekonomik saldırıya seyirci mi kalacaktık? Bir süredir sarıldıkları 128 milyar dolar meselesini bu fotoğraf içinde okumak gerekiyor. Esasında 128 milyar doların akıbetini arama anlayışı olmadığı için... Ne rakam doğru, ne bu rakam üzerinden yürütülen kampanya doğru. Baştan sona cehalet. Tabii cehalet deyip geçmeden lazım. Birincisi bir şeyi bilmemek.
- Erdoğan düşmanlığı, AK Parti düşmanlığı bu cehli mikap'ın gözlerini öyle kör etmiştir ki, ülkenin ve milletin felaketinden medet umar hale gelmişlerdir. Beşinci kol faaliyeti yürütmeye başladılar. CHP'nin başında olduğu bu ekip yurt içi ve yurt dışındaki yatırımcıları korkutmak için dört bir koldan çalışıyor. 128 milyar dolar nerede yalanına sarıldılar.
- 128 tuğlayı üst üste koymuşluğu dahi yok olan Kılıçdaroğlu, kalkmış bunları konuşuyor. Küresel senaryolara payandalık etmek yerine kendi ülkesinde baş role soyunan bir muhalefet görene kadar bu yalanları deşifre etmeyi sürdüreceğiz. Aslına bakarsınız ortada 128 milyar dolar diye, gerçekle ilişkisi olan bir rakam yok.
- 128 milyar dolar nerede diye yaygara koparılan meselenin aslı şu: Merkez Bankası 2019 ve 2020 yıllarında, küresel ekonomide yaşanan gelişmeler ve özellikle salgının yol açtığı zorlu süreci yönetmek için çok ciddi döviz işlemleri yürütmek mecburiyetinde kalmıştır.
- Bilhassa 2020 yılı dünyayla birlikte ülkemizde de gerçekten sıkıntılı geçmiştir. Çeşitli ülkelerin salgınla mücadele için aldıkları mali tedbirlerin toplamı 16 trilyon doları, merkez bankalarının bilanço genişlemeleri de 10 trilyon doları bulmuştur.
- Bu çalkantılı ekonomik iklim, elbette ülkemizi de olumsuz etkilemiştir. Cari açığımız negatif yönde artarken turizm gelirlerimiz düşmüştür. Yabancı sermaye çıkışı ve reel sektörün döviz cinsinden borcunu azaltma gayretleri döviz talebini artırmıştır. Böyle dönemlerde vatandaşlarımızın tasarruflarını döviz ve yine dövizle alınan altına yönlendirmeleri de ilave bir talep ortaya çıkarmıştır.
- Bu çerçevede son iki yılda, Merkez Bankası kaynaklarından 30 milyar dolar cari açığın finansmanı için kullanılmıştır. Yabancı sermaye çıkışı için kullanılan rakam 31 milyar doları bulmuştur. Reel sektörün döviz cinsinden borcunu azaltmak için talep ettiği kaynak da 50 milyar dolara ulaşmıştır. Vatandaşlarımız da 54 milyar dolar karşılığı döviz ve altın alarak, tasarruf tercihlerinde değişikliğe gitmiştir.
- Türkiye son iki yılda, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir döviz talebiyle yüz yüze kalmıştır. Buna rağmen ülkemiz, talebin hepsini de karşılamayı başarmıştır. Evet, bu bir başarıdır. Hem de Türkiye’nin sadece siyasette ve diplomaside değil, aynı zamanda ekonomide de öyle kolay yıkılamayacağını gösteren tarihi bir başarıdır.
- Nereye harcandı diye yaygarası yapılan 128 milyar dolar, ne buhar olmuştur, ne de haksız ve hukuksuz yere herhangi birilerinin cebine girmiştir. Bu para ve çok daha fazlası, ekonominin aktörleri ve vatandaşımız arasında dolaşıma girmiş, yani yer değiştirmiş, ama sonuçta çoğu yine ülkemizin değeri olarak yurt içinde kalmıştır. Günün sonunda ise, ekonomik işleyişin tabii sonucu olarak, bu paranın çok önemli bir kısmı yeniden Merkez Bankası rezervine geri dönmüştür. Üstelik Merkez Bankası bu işlemleri yaparken zarar bir yana, son iki yılda 98 milyar lira kar etmiş ve bunu da hazineye aktarmıştır.