İşte Arif Kızılyalın'ın o yazısı:
Hep bir muammadır futbol-siyaset ilişkisi. Kaldı ki, sadece Türkiye’nin de sorunu değildir, evrenseldir. Örneğin, “istibdat”a karşı Kadıköy’de kurulan Kara Çoraplılar takımı bir başkaldırıdır sisteme; Abdülhamit tarafından 1901’de apar topar kapatılmıştır.
Keza G.Saray, kurulduğu günlerde, çekine, korka, maçlara çıkmış, kimi zaman da takımı oluşturan Mektebi Sultani öğrencilerinin peşine “hafiye” takılmıştır. Futbol-siyaset bağlantısının dış dünyadaki örnekleri ise daha farklı bizim coğrafyaya göre.
Mesela, Kastilya’nın Real’iyle, Katalanlar’ın Barcelonası arasındaki rekabette İspanyol siyasetçilerin neredeyse maçın sonucunu belirlemesinden tutun, İtalya’nın sağ siyasetçilerinin vakti zamanında AS Roma’ya çıkardığı engellere, Yugoslav iç savaşının fitilini yakan D.Zagreb-Kızılyıldız maçına kadar siyasetçilerin eli hep futbolun üzerindedir. Türkiye’nin güncel zamanına gelirsek, kabul edelim ki, siyasetçilerin futbola; futbolu yönetenlerin de “siyaset erk”ine bayıldığı gün gibi aşikâr.
Öyle ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bile dikkatini çekmiş olsa gerek bu siyaset-futbol kaosu topa giriverdi geçen hafta sonu. Ulaştırma Bakanı Cahit Turan’dan, “İnşallah Trabzon şampiyon olur..” sözünün hesabını sordu açık açık.
Gerçi burada hedefinde sadece Cahit Turan yoktu. “Gelinim sana söylüyorum, kızım sen anla..” babından Trabzon’un koyu taraftarı kimliği sergileyen Damat Berat Albayrak’a da gönderme yapacak, isim vermese de F.Bahçeli yöneticilerle, konuyu sloganlara taşıyan taraftarları uyaracaktı.
Ne var ki, Sayın Cumhurbaşkanı, 1 yıl önce şampiyonluğa oynayan Başakşehir’i TV’de açık açık övmekten geri kalmamış, “Ben kurdum, iyi işler de yapıyorlar, şampiyonluğun da en güçlü adayı, maça gelirim, tribünler boş kalmasın..” türü mesajlar vermişti.
Demek ki Erdoğan, “futbol-siyaset” ilişkisinin bir şeylere mal olduğunu anlamış olmalı ki frene bastı. Çünkü, bu demeçlerin verildikten sonra AKP yerel seçimlerde İstanbul başta olmak üzere Büyükşehirlerin büyük bölümünü kaybetti.
O yüzdendir ki Cumhurbaşkanı net biçimde tavır değiştirdi. Cumhurbaşkanı istediği kadar, “Kulüplere bana gelmeyin dedim” diye kendini savunsun, TFF Başkanı Nihat Özdemir sürekli, “Ben varken siyaset futbolun kapısından giremez..” desin, kamu vicdanı yara almış durumda.
İşte, Beşiktaş’ta Divan Kurulu’nun gündeminde bile siyaset vardı cumartesi günü. Kurulun saygın üyesi Ali Rıza Dizdar çıkıp “Göztepe maçımızın tekrar edilmemesinin nedeni Damat Bey midir” dediyse eskilerin ifade ettiği gibi duman çıkan yerde bir ateş yanmaktadır!
Siyasetçileri bir kez daha uyarmakta fayda var: TFF’nin veremediği veya verdikten sonra sildiği cezaların, Bankalar Birliği’nin kulüplere açtığı kredinin tutarının, hatta hakem hataları ile maç saatlerinin muhatabı olmak istemiyorsanız, bir süre de olsa üzerlerinizdeki şu formaları çıkarın.
Arif Kızılyalın / Cumhuriyet