AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un "Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır" sözleriyle başlayan İstanbul Sözleşmesi tartışması AKP’de derin görüş ayrılıklarına neden oluyor.
DW Türkçe'den Hilal Köylü'nün haberine göre, katı İslamcı ve tarikat bağlantılı kesimlerin sözleşmenin kaldırılması yönünde parti üstündeki baskısını arttırırken partiye yakın kadın örgütleri ve kadın milletvekilleri ise bu baskıyı kırmaya çalışıyor.
AKP'de İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin görüş ayrılıkları
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın desteklediği TİKAD’ın (Türkiye İş Kadınları Derneği) AKP’de "sözleşme kaldırılsın" diyenlere karşı itirazların gün geçtikçe yükselmesinde belirgin rol oynadığı parti kulislerine çoktan yansıdı.
KADEM’den sözleşmeye destek açıklaması gelmişti. KADEM "Sevgi, saygı göstermeyip şiddete başvurup bir tarafa zulmedilen bir ilişkide artık aileden bahsedemeyiz" çıkışı yapmıştı. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini savunanlar ise sözleşmenin "Türk aile yapısına zarar verdiğini" öne sürüyor.
"Gelenekçiler- yenilikçiler"
KADEM’in sözleşmeye destek açıklamasıyla birlikte AKP içinde tartışmalar daha da büyüdü.
KADEM gibi hükümete yakınlığıyla bilinen ancak çocuklara cinsel istismar ve saldırı vakalarıyla gündeme gelen, tarikat bağlantılı Ensar Vakfı’nın da sözleşmeyi hedef alan açıklaması ise tartışmaları alevlendirdi.
DW Türkçe’nin ulaştığı AKP’nin önde gelen isimleri, "parti tarihinde ilk kez partide derin bir ayrışmayı da beraberinde getiren çok koyu ve yoğun bir tartışma" yaşandığını söylüyor.
Tartışmalarda partinin "gelenekçi" kanadının İstanbul Sözleşmesi’nde geçen "cinsel yönelim" ve "toplumsal cinsiyet kimliği" kavramlarının Türk toplum yapısına uymadığında ısrar ettiği belirtiliyor. Sözleşmenin toplumsal desteğini kaybettiğini, aileyi yıktığını savunan bu kanat, LGBTİ+ bireylerin de sözleşme kapsamında olduğunu belirtiyor ve Türkiye’de eşcinselliğin aile kavramı ile anılmaması gerektiğini iddia ediyor.
Partinin "yenilikçi" kanadı ise İslam dünyasında etkisini hissettiren ve Türkiye’de de varlık gösteren "İslamcı feminist dalga"nın sesine kulak verilmesinden yana tavır koyuyor. Bu dalganın toplumun tüm kadınlarının ortak sesi olduğunu düşünen "yenilikçi" kanat, sözleşmenin aileyi yıktığı tezinin yanlış, "eşcinsellik üzerinden tartışma yürütmenin de konuyu çarpıtmaya eşdeğer" olduğunu söylüyor.
"Sözleşmeden çıkmak gibi yorumlanmamalı"
Tartışmalara ilişkin DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AKP Bartın milletvekili Yılmaz Tunç, "Netleşen bir durum yok. Cumhurbaşkanımız kadınlar ve çocuklar konusunda çok hassas. AKP, kadına şiddeti insanlığa ihanet sayan bir partidir, kadını korumak esastır" diye konuştu.
Tunç, sözleşmeyle ilgili "yanlış ve hatalı yorumlar" olduğunu dile getirdi. "Herkes kendi anladığı şekilde yorum yapıyor. Kimi zaman hatalı yorumlar da görüyoruz. Sözleşmenin okunmadığını anlıyoruz" diyen Tunç, AKP’nin kadınları şiddetten korumak için her türlü mekanizmayı devrede tutacak güçte bir parti olduğunu ifade etti.
Tunç, sözlerini "Aile bütünlüğünün korunmasında hassasız. Uygulamadaki eksikler varsa düzeltilir elbet. Sözleşmeden çıkmak gibi yorumlanmamalı. Eleştirileri de dikkate alıp tereddütleri giderecek açıklamalar yapılabilir" diye sürdürdü.
AKP İstanbul Milletvekili Canan Kalsın da İstanbul Sözleşmesi’nin yüzde 100 yerli olduğunu belirterek "Amacı; şiddet uygulananı şiddetten korumak olan bir sözleşmenin toplumu bozduğunu söylemek akla ziyan bir tutum ve düşüncedir" çıkışı yapmıştı.
Sözleşmeye AKP İstanbul Milletvekili Betül Sayan Kaya'dan da destek gelmiş ve "yıllardır yürürlükte olan bir sözleşmenin gündeme oturtulmasını manidar buluyorum" açıklaması yapmıştı.
"Bir el devrede"
Avukat Kezban Hatemi, sözleşmeyle ilgili tartışmaları en yakından izleyen hukukçuların başında geliyor.
Tartışmaların AKP’ye yansıyan boyutuna "Çok garip şeyler oluyor" sözleriyle yaklaşan Hatemi, sözleşmedeki aile kavramının içine "birlikte yaşayan bireylerin" de dahil edildiğini, evliliğe dayanmayan aile kavramının kabul edilmesinin mümkün olmadığını duyuran Ensar Vakfı gibi düşünenlerin, "sözleşmeyi okumadan ve bilinçli olarak Türkiye’ye zarar veren" açıklamalar yaptığından yakındı.
Hatemi, DW Türkçe’ye sözleşmenin "cinsel eşitlik" üzerine kurulu olduğunu ve bu eşitliğin anayasada da karşılık bulduğunu belirterek "Nüfus kağıdımızda bile var bu eşitlik. Hukuki bir metin olan İstanbul Sözleşmesi, şiddet sorununu temel alır ve bu sorunun önlenmesi için gerekli mekanizmaların olup olmadığını kontrol eder. İnsan haklarının istisnasız geçerli olduğu LGBTİ’li bireyler üzerinden tartışma yürütmek son derece yanlıştır" değerlendirmesini yaptı.
Hatemi, "Tarikat bile değil. Ne olduğu belirsiz baskı grupları siyaseti dizayn etmek istiyor. Türkiye’de bir el devrede. Türkiye’nin tüm demokratik kazanımlarını yıkmak için çalışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kötü niyetli gruplara izin vermemesi gerekir" uyarısında bulundu.
Erdoğan ne yapacak?
AKP'de İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili tartışmaların da değerlendirilmesi beklenen 5 Ağustos tarihli Merkez Yürütme Kurulu toplantısı da 13 Ağustos'a ertelendi.
Tartışmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nasıl bir tavır alacağı merak ediliyor
Bu erteleme parti çevrelerinde Erdoğan’ın tartışmaları biraz daha dinlemek istediği şeklinde yorumlanıyor. Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Hüseyin Likoğlu ise tartışmaların daha da süreceğini söylüyor.
KADEM, Ensar Vakfı başta olmak üzere farklı sivil toplum örgütlerinin de tartışmaya katılmış olmasının İstanbul Sözleşmesi’nin "getirisi-götürüsü" üzerine AKP içindeki değerlendirmelerin süreceğinin işareti olduğunu belirten Likoğlu, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toptan bir kaldırmadan yana tavır koyacağını sanmıyorum. Belki bir revize olabilir. Erdoğan, halktan gelen sese kulak verecektir" yorumu yapıyor.
AKP’yi yakından izleyen gazetecilerden TV5 Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz ise "Sözleşmeye ilgili tartışmalar, AKP’de parti içi hesaplaşmaların gün yüzüne çıktığını gösteriyor. Taraflar birbirini alt etme çabasında. Yanlış zeminde, ideolojik tartışmalar yürütülüyor" diyor.
Yılmaz, sözleşmenin incelenmesini Erdoğan’ın istediğini hatırlatıyor ve "Erdoğan’ın sözleşmeden çekilmek ya da çekince koyarak, Ayasofya gibi bir hamle yapması bekleniyordu ancak hava tersine döndü gibi. Sonucu; partide sözleşme için çarpışan tarafların gücü belirleyecek" yorumu yapıyor.
Hilal Köylü / Deutsche Welle Türkçe