"Fakıbaba da tüm cesaretini topladığı başka bir gün R. Erdoğan'a durumu ve Başbakan'la arasında geçen konuşmayı anlatır. Erdoğan da Bakanına, 'Boşver Binali Yıldırım'ı... Gönder bakayım listeni bana der...' Sonra ne olur tahmin edebiliyor musunuz?" diyen Takan, "Fakıbaba, heyecan içinde Bakanlığına koşar.
Hazırladığı tüm atama listesini Cumhurbaşkanlığı'na gönderir. Ve bu kalabalık listeden sadece birinin ataması gerçekleşir. AKP kulislerinde konuşulanlara göre Eşref Fakıbaba çok ama çok sıkıntılı" diye yazdı.
Takan'ın Yeniçağ gazetesindeki yazısı şöyle:
"Bakanımız bana konuyu ilettiği anda sadece şunu söyledim. Türkiye bir hukuk devletidir. Kabile devleti değiliz. Onların açıkladığı metin ne ise mütekabiliyet esasına dayalı olarak karşı metnini aynen ABD Büyükelçimiz anında açıklasın."
R. Erdoğan, ABD ile vizelerin karşılıklı durdurulması krizindeki rolünü böyle açıkladı. Herhalde, etrafındaki hiç kimse de cesaret edip "beyefendi tamam doğru söylüyorsunuz. ABD'nin bu hareketi asla kabul edilemez. Misli ile karşılık verelim.
Ancak tüm dünyaya kendimizi güldürüp rezil etmeyelim. Çünkü biz ABD vatandaşlarına vize uygulamıyoruz. Uygulamadığımız vizeyi nasıl askıya alırız?" diyemedi. Mevcut saray şartları ve olağanlaşan yönetim tarzına göre, Türkiye'nin rezil rüsva olması pahasına olsa bile Bakan beyler dahil birinin çıkıp da Erdoğan'a itiraz edememesini normal buluyorum!. Hele, Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın başına gelenleri dinledikten sonra...
Neyse, fazla dallandırıp budaklandırmayalım. Yazının esas öznesi olan "kabile devleti değiliz"den sapmayalım...
Kabile devleti miyiz?...
Peki, ABD'nin vizeyi askıya alma kararının ardından 11 milyar dolara mal olacak Boeing firmasıyla yapılan 40 uçak alımı anlaşmasının niye askıya alındığı açıklanmaz?. İptal edilmesinden de vazgeçtik!.. Aynı çapulcubaşı Barzani referandumunda olduğu gibi "yaptırımlar" adı altında kuru gürültüleri dinlemeye devam mı edeceğiz?..
Kabile devleti miyiz?..
ABD'nin Suriye'de PKK/YPG'ye binlerce TIR'la silah yardımı yaptığı her gün yazılıp çizilip söyleniyor. Hangi kaynaktan isterseniz açın bölge haritalarını... Bakın bakalım bu TIR'lar acaba hangi güzergâhlardan geçip de PKK/YPG'nin eline ulaşır. Müdahale edemeyeceğimiz çok farklı alternatif yollar mı var?.. ABD, bu ağır silahları uzaydan mı ışınlıyor Suriye'ye?. Bunları engellemek ve anında imha etmek Türkiye Cumhuriyeti devleti için çok zor bir iş mi?..
Kabile devleti miyiz?..
R. Erdoğan 1 Ekim'de yeni yasama yılının açılışında TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın odasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye sorar;
"İl kongrelerini tamamladınız mı?"
Doktor Devlet Bahçeli cevap verir;
"Bir-iki il kaldı, tamamlanmak üzere"
Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım'a dönüp "MHP işini tamamlamış durumda, daha sizin çok işiniz var" diye takılır!..
Aradan, çok değil 3-5 gün geçer. Bazı AKP'li belediye başkanlarının istifa krizi patlar. Gazeteciler, Bahçeli'ye görüşünü sorar ve şu yanıtı alır;
"MHP, hiçbir siyasi partinin iç işlerine karışmaz. Herhangi bir kişi, kuruluş ve partinin de MHP'nin iç işlerine karışmasına izin vermez."
Malumunuz, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in istifa işi yılan hikâyesine döndü. Ankara'da siyasi kulislerde bu konuda bahse girenler bile var. Son kulis fısıltılarına göre, eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in devreye girmesinin ardından Gökçek'in istifası başka bir boyuta girdi. Gökçek'in yaklaşık 2 saate yakın gece yarısı saray buluşmasında Erdoğan'a "bu saatten sonra ben istesem de gidemem. Sen de istesen gidemem" dediği konuşuluyor. Saray kaynaklarında konuşulan daha ilginç bir iddia var!.. El altından yürütülen temaslarla Gökçek'in geleceği konusunda Devlet Bahçeli'nin vereceği sinyal, karar almada etkili olacakmış...
Kabile devleti miyiz?..
Tarım Bakanı Eşref Fakıbaba yakın çevresine, göreve geldiği günden bu yana Bakanlığında istediği atamaları yapamamaktan yakınıyor. Fakıbaba, bir gün Başbakan Binali Yıldırım'a serzenişte bulunur ve atama kararnamelerinin niye çıkmadığını neden bekletildiğini sorar. Yıldırım da hayret edercesine Fakıbaba'ya kendisine gelen tüm kararnameleri imzalayıp Cumhurbaşkanlığı'na gönderdiğini söyler.
Fakıbaba da tüm cesaretini topladığı başka bir gün R. Erdoğan'a durumu ve Başbakan'la arasında geçen konuşmayı anlatır. Erdoğan da Bakanına, "Boşver Binali Yıldırım'ı... Gönder bakayım listeni bana der..." Sonra ne olur tahmin edebiliyor musunuz?.. Fakıbaba, heyecan içinde Bakanlığına koşar. Hazırladığı tüm atama listesini Cumhurbaşkanlığı'na gönderir. Ve bu kalabalık listeden sadece birinin ataması gerçekleşir. AKP kulislerinde konuşulanlara göre Eşref Fakıbaba çok ama çok sıkıntılı...
Kabile devleti miyiz?..
7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından başlayan koalisyon hükümeti kurma çalışmalarında istikşafi görüşmeler sırasında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu bir lidere bir şeyler söyler.. O da Erdoğan'ın kulağına gider. Sonrasını, Davutoğlu'nu azle götüren süreci ve kendisine yapılan kötü muameleyi yeri ve zamanı geldiğinde kaleme alınmak üzere başka bir yazıya bırakıyorum...
Kabile devleti miyiz?..
Asla ve kata kabul etmiyorum. Bu süzme kötü örneklere rağmen!. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iç hainleri tasfiye etmek, dış düşmanların üstesinden gelmek, devletin ve milletin bekasını korumak için nasıl büyük bir gayretle mücadele ettiğini nasıl ince ve hassas bir strateji izlediğini yakından takip ediyor ve biliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kabile devleti değildir. Ancak şu anda onu yönetmek adına iş başında olanların söylediklerinin tam tersine uygulamaları ve zihniyetleri ortada. Kabile devleti olsak içeriden ve dışarıdan, bunca uğraşa, çadır çoktan başımıza yıkılırdı!..