Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Biz Burdur’u unutmadık. Antalya-Eskişehir hızlı tren hattı Burdur’u da içine alıyor. Tüm bu projeler tamamlandığında, Burdur hem karayolu, hem demiryolu üzerinden Antalya’ya, İzmir’e, Eskişehir’e, İstanbul’a kadar uzanmış olacak.
Burdur’a 13 yılda 840 trilyonu aşkın yatırım yapıldı. Laf değil, iş iş. Bizim karakterimizde bu var. Bundan sonra da Burdur’da devam eden ve yeni başlayacak olan tüm projelerin, yatırımların, hizmetlerin takipçisi olacağız. Burdur, her şeyin güzeline layık.
Burdur, 10 Ağustos 2014’te yapılan, ülkemizin ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 54 bir oranda şahsıma oy verdi. Karşıda da 14 siyasi parti vardı, biliyorsunuz. Hepsi bir araya geldi ama bu kardeşinize yüzde 54 oy vermek suretiyle iş başına getirdiniz. Sizlere layık olmanın gayreti içindeyiz. Koşturacağız, dört bir yanını dünyanın dolaşacağız. Diyorlar ki, muhtarları niye çağırıyor Cumhurbaşkanı külliyeye? Muhtarlar kim? Ya muhtar cumhur, cumhur. Salı yine 450 muhtarla bir araya geleceğim. Her ay 1600-1700 muhtarımızı davet ediyorum. Şu parti, bu parti yok. Niye? Çünkü muhtar halka en yakın demokratik organ. Beraber yürüyeceğiz. Hiç bundan dolayı, şu şöyle diyor, bu böyle diyor, bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren muhtar ne diyor. Kendi köyünün, mahallesinin sorunlarını yazıyor forma, bakanlıktaki birimimiz ilgileniyor.
İnşallah her bir hanesiyle tüm Burdurlu kardeşlerime, destekleri, vefası, coşkusu için şükranlarımı sunuyorum. Burdur, aynen sipsi gibidir. Mütevazı görünür ama sesi çok çıkar. Tarih boyunca Burdur hep kahramanlarıyla, efeleriyle, zeybekleriyle milletimizin gönlünde ayrı bir yer edindi.
Ambarcıklı analar, size çok Koca Mustafa’lar doğurmak yakışır. En az 3 çocuk diyorum ya, bu millete doğum kontrolü yaptılar, nesli kurusun. Şehidimizin annesine, eşine, yakınlarına bir kez daha başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Tek millet, tüm etnik unsurlarıyla, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Gürcüsüyle, Romanıyla... İki, tek bayrak. Bayrağımızın dışında bayrak asla kabul etmiyoruz. Karşımıza paçavralarla çıkanlara milletimiz gereken cevabı verdi, veriyor. Tek vatan... 780 bin kilometrekareyle tek vatan... Bu vatanı bölmek, parçalamak isteyenlere... Şu anda yapılan operasyonları görüyorsunuz değil mi? Ne dedik... Ta çözüm sürecinden önce... Akıllı olun, yanlış yapmayın. Yanlış yapacak olursanız, size bu işi dar ederiz... sabır, sabır, sabır... Benim Kürt kardeşlerimi sokağa döktüler. Bir tane eşbaşkan ne diyor, dökülün sokağa... 52 vatandaşımız öldü. Ölen Kürt, öldüren Kürt... Hani sen Kürtlerin temsilcisiydiniz ya... Yalan. Kanlarını emdiler, sömürdüler, sokağa döktüler ve bu milleti adeta kendi içinde birbirine düşman ettiler. Çözüm sürecine saygı duymadılar, ne dedim, çözüm süreci artık buzluğa konmuştur. Adımlar atıldı mı, atıldı. Şehitler veriyoruz, ciğerimiz kanıyor ama şunu unutmayın, şehitlik sıradan bir olay değildir. Her yiğidin de kârı değildir.
Tek vatan. Bu vatanda operasyon yapamazsınız. Yapmaya kalkanlar da bedelini ödüyor. Şehitlik makamı ki, peygamberlik makamından sonra en yüce makam. Şehit analarına, tabii ki, milletçe sabır diliyoruz. Ama diyorum ki, rabbim onları da evlatlarıyla, evli olanlarını eşleriyle, çocuklarını babalarıyla inşallah cennet-i Firdevs haşletsin.
Devlet içinde devlet olmaz. Paralel devlet yapılanması. Bunlar sahtekar, bunlar cambaz. İşte çıkıyor tüm hileler ortaya. Yok neymiş, basın hürriyetiymiş. Düşünebiliyor musunuz, gazeteleri var... Suçüstü yakalanıyorlar, emniyet görevlileri gelecek. Toplamışlar oraya başı açık, başı örtülü tüm kardeşlerimizi... Onlarla polise bariyer oluşturuyorlar. Bunlar o başörtülü kardeşlerimizi, seçimlerde PKK’lılarla sırt sırta getirdiler. Bunları gözlerimle gördüğüm zaman yazıklar olsun dedim, ne günlere kaldık.