UÇAKLA ZIRHLI NAKLİ
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın Güney Amerika ziyaretinde kullandığı zırhlı makam aracını, bir askeri kargo uçağının Türkiye’den, gezinin ilk durağı olan Şili’nin başkenti Santiago’ya götürdüğü bildirildi. Askeri kaynaklardan alınan bilgiye göre askeri kargo uçağı, Erdoğan’ın ziyaretinden önce aracı bölgeye götürdü. C-130 tipi askeri nakliye uçağı Senegal ve Brezilya’da yakıt ikmali yaptıktan sonra yaklaşık 20 saatte Şili’ye ulaştı. Kargo uçağının zırhlı aracı Şili’den sonra Peru ve Ekvator’a da götüreceği belirtildi. Türk korumaların Peru ve Ekvator’da istenilen düzeyde zırhlı araçolmaması ihtimali nedeniyle Türkiye’deki makam aracının götürülmesini uygun bulduğu ifade edildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Vatandaşlarının haklı demokratik taleplerini görmezden gelen baskıcı rejimler, sadece bölgemizde değil tüm dünyada istikrarı tehdit ediyor. Güçlü olanın ‘Ben haklıyım’ dediği bir dünya, barışı isteyenlerin dünyası olamaz” dedi.
Erdoğan, Şili’de Birleşmiş Milletler (BM) Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu’ndaki (ECLAC) konferansta yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:
BİRİ İYİ BİRİ KÖTÜ DİYEMEZSİNİZ
“Terörizmle mücadeleye yönelik uluslararası işbirliği bağlamında, bugüne kadar üzerimize düşenleri yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Fakat Avrupa’nın bir ülkesinde, bir terör eylemi olduğu zaman dünya ayağa kalkıyor, Türkiye’nin Ankara’sında, İstanbul’unda, Gaziantep’inde, Suruç’unda olduğu zaman dünya niye seyrediyor? Nitekim ülkemiz, Terörle Mücadele Küresel Forumu’nun kuruluşundan beri ABD ile eşbaşkanlığını yürütüyor. Terörle mücadele konusuda en önemli ilkelerden birisi de terör örgütleriyle ayrım yapmadan mücadele edilmesidir. ‘Terör örgütünün bir tanesi iyi, bir tanesi kötü’ diyemezsiniz.
DAİŞ’İN İSLAM’LA ALAKASI YOK
Terörün dini, milleti ve ırkının yoktur. İslam dinini terörizmle ilişkili hale getirenler, varlıklarını inanç istismarına borçlu olan terör örgütlerine en büyük desteği ve cesareti verdiklerini bilmelidirler. İslam, barış kelimesinden türemiştir. Asla İslam teröre müsaade etmez, bu bir. İki, İslam’la terörü yan yana kimse zikredemez. Üç, DAİŞ bir terör örgütüdür ve DAİŞ’in de yakından uzaktan İslam’la alakası yoktur. Tam aksine DAİŞ şu andaki yaptıklarıyla İslam’a zarar vermektedir, İslam düşmanı bir örgüttür. Terörü, belirli bir dine mensup kişiler veya belirli bir etnik grubun üyeleriyle bağdaştırma yaklaşımı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi insanlık tarihinin yüz karası akımlarının güçlenmesine de zemin hazırlıyor.
DAMDAN DÜŞMÜŞ VAZİYETTEYİZ
(Sığınmacı sorunu) Hiçbir ülke bu sorunlar karşısında ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ anlayışıyla hareket edemez, bunlara kayıtsız kalamaz. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya bu sorunların ve yol açtığı trajedilerin en yakından hissedildiği yerdir. Yani biz şu anda damdan düşmüş vaziyetteyiz, neyin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz.
HAKLI OLANIN GÜÇLÜ OLDUĞU DÜNYA
Türkiye bir yandan bu sınamalarla mücadele ederken diğer yandan da ortaya çıkan olumsuz sonuçları gidermek için çaba gösteriyor. Vatandaşlarının haklı demokratik taleplerini görmezden gelen baskıcı rejimler, sadece bölgemizde değil tüm dünyada istikrarı tehdit ediyor. Yani güçlü olanın ‘Ben haklıyım’ dediği bir dünya, barışı isteyenlerin dünyası olamaz. Tam aksine haklı olanın güçlü olduğu bir dünya bizim dünyamızdır. Biz bunun mücadelesini veriyoruz.
Dünyanın bu coğrafyasına uzak ama insani etkileri bakımından herkese çok yakın olan Suriye krizinin trajik sonuçları her geçen gün ağırlaşıyor. Şam yönetimi 2011 yılı mart ayından beri kendi halkına terör ve şiddet uyguluyor. Suriye’de ölen insanların sayısı ne kadar? 400 bin. Bunlar nasıl öldürüldü? Konvansiyonel silahlarla. Bunların içinde 1500-2 bin kimyasal silahlarla öldürülen var. Dünya diyor ki, kimyasal silahlarla öldürüyor onu dikkate alıyor ama konvansiyonel silahlarla öldürülenleri dikkate almıyor. Sonucu ölüm olan hangi silahla olursa olsun hepsi insanlık suçu işlemiştir.”
FRANSA DAHA MI FAKİR
Sınırları sermaye, mal ve enerji akımlarına açan ancak hayatlarını kurtarmak için gelen insanlara kapatan bir anlayışı biz asla kabul edemeyiz. Alınan güvenlik önlemleri ve kapatılan kapılar sığınmacı ve göç akımlarını engellemeye yetmiyor. Almanya bizden daha mı fakir? Fransa bizden daha mı fakir? Hollanda, Belçika bunlar bizden daha mı fakir? Bunlar kapılarını kapatıyor, biz ise tam aksine kapılarımızı açıyoruz.
Sayın Obama’ya da Sayın Putin’e de diğer AB üyesi ülkelerin liderlerine G-20’de hepsiyle tek tek konuştum ve ‘Gelin Suriye’nin topraklarının kuzeyinde, orada bir şehir kuralım’ dedim. Biz inşaatta mahir bir ülkeyiz ve donörler oluşsun, devleti destekler, biz oralarda konutlar inşa ederiz. Gerek Suriye’den çıkacak olan mültecilere gerekse Türkiye’deki mültecilere biz oralarda konutlar yapalım dedik. Bunun için terörden arındırılmış bölge, bir de uçuşa yasak bölge olarak orayı ilan etmemiz lazım ki bu insanlar korku içinde yaşamasınlar. Ama hâlâ cevap bekliyoruz.
Irak’taki istikrarsızlık sebebiyle de yaklaşık 300 bin insan Türkiye’ye sığındı. Bu Ezidi, bu Hıristiyan, bu Müslüman demedik. Sadece 2015 yılında denizlerde boğulmaktan kurtarıp, ülkemize getirdiğimiz sığınmacı sayısı yaklaşık 90 bin. Sahil güvenlik botlarımızla bunları kurtardık.
AVRUPA ŞİMDİ BAĞIRIYOR
BM verilerine göre ‘dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke’ cumhurbaşkanı olarak bulunuyorum. Sığınmacı krizi, bugün bölgesel gibi görünse de aslında küresel bir sorun. Dün olayları dışarıdan izleyen Avrupa ülkeleri, bugün sığınmacı krizini kendi içlerinde en derin şekilde yaşıyorlar. Şimdi bağırmaya başladılar, ‘Bize gelmesin’ diyorlar. Peki 2,5 milyon insanın ülkesine sığındığı Türkiye ne yapsın? Bize kimseden maddi bir destek de gelmiyor, Türkiye’ye şu ana kadar gelen destek dışarıdan 420 milyon dolardır. Yaptığımız harcama 9 milyar doları aşmıştır. Türkiye sınırlarına gelenlere insan nazarıyla bakıyor. Bombalardan kaçan insanlara kapısını kapatmayacaktır. Küresel düzeyde kalkınmanın yolu barış ve istikrarın tüm dünyada hâkim olmasından geçiyor.