Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'deki güvenlik zirvesinin ardından konuşuyor.
Erdoğan, "Uluslararası hukuka aykırı gördüğümüz bu adım bölgenin barış huzuru ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbedir" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'deki güvenlik zirvesinin ardından konuşuyor. "Askeri operasyonu kabul edilemez buluyor ve reddediyoruz. Uluslararası hukuka aykırı gördüğümüz bu adım bölgenin barış huzuru ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbedir" diyen Erdoğan, " Rusya ve Ukrayna'nın karşı karşıya gelmesinden samimi olarak üzüntü duyuyoruz" dedi.
Erdoğan, "Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumak için verdiği mücadeleyi desteklediğimi Sayın Zelenski'ye ilettim. Minsk Mutabakatı'nı çerçevesinde görüşmelerin sürmesi gerektiğini hatırlatıyoruz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Ukrayna’da yaşayan herkesin can güvenliğinin sağlanmak için üzerimize düşeni yapacağız. Askeri operasyonu kabul edilemez buluyor ve reddediyoruz. Uluslararası hukuka aykırı gördüğümüz bu adım bölgenin barış huzuru ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbedir.
Her ikisini de dost ülkeler olarak gördüğümüzü, Rusya ve Ukrayna'nın karşı karşıya gelmesinden samimi olarak üzüntü duyuyoruz. Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumak için verdiği mücadeleyi desteklediğimi Sayın Zelenski'ye ilettim. Minsk Mutabakatı'nı çerçevesinde görüşmelerin sürmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.
Sizlerin şahsında uluslararası demokratlar birliği bünyesinde yurt dışındaki vatandaşlarımızın birliğinin beraberliğinin uhuvetinin güçlenmesi için çalışan tüm kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum. Bir yandan kendi köklerine kendi tarihlerine kendi medeniyet diğerlerine sıkı sıkıya sarılan vatandaşlarımızın bunun yanında yaşadıkları toplumla birlikte ortak bir gelecek inşa etmek iradesiyle hareket etmelerini önemli görüyorum. Esasen bu ikisinin arasında herhangi bir tenakuz da yoktur. Türkiye tarihin derinliklerindeki diğer sayfaları bir kenara bırakarak söylüyorum Osmanlı'nın ilk asrından itibaren bir Avrupa ülkesidir. Geçen asrın başına kadar bugün üzerinde çok sayıda Avrupa ülkesinin yer aldığı topraklar bizim vatanımızın bir parçasıydı. Bugün de tarihi ve sosyal bağlarımızın ötesinde Trakya bölgemizle Avrupa kıtasının ayrılmaz bir parçasını oluşturuyoruz. Dolayısıyla çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları yerlerin siyasi sosyal ekonomik faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmaları ve söz sahibi olmaları kadar tabii bir durum yoktur. Kimi çevrelerin ülkemizi Avrupa'dan dışlama Avrupa'nın karşısında bir toplum olarak gösterme çabaları kesinlikle art niyetlidir.
Balkanlardan orta ve doğu Avrupa'ya kadar her yerde tüm kazıma yok etme silme çabalarına rağmen hala izlerimizi taklip ederek kıtamızın her köşesinde özellikle bunları görmek mümkündür. Böylesine sosyolojik gerçeğin olduğu bir yerde hiçbir Türk vatandaşı kendisini ötekileştirmiş aşağılanmış hissedemez. Sizlerden vatandaşlarımızın Avrupa'nın her yerinde başları dik bir şekilde hakkı olan konumu elde etme özgüvenini şevkini moralini aşılamanızı istiyorum. Ana vatandan Andoluyla gönül bağımızı ve irtibatımızı sürdürürken yeni vatanımız Avrupa'yı tüm ülkeleriyle tüm şehirleriyle kucaklamalı benimsemeli geleceğimizin ayrılmaz bir parçası haline getirmeliyiz. Maziden atiye kurduğumuz köprünün bundan sonraki ayağı Avrupa'da yaşadığımız yerler olmalıdır, olacaktır. Uluslararası Demokrat Birliği olarak çatınızı ne kadar genişletirseniz vatandaşlarımıza bu mesajları ulaştırma, onları örgütleme, geleceğe hazırlama misyonunu da o derece yerine getirebilirsiniz. Hiçbir vatandaşımızı marjinal örgütlerin ülke ve millet düşmanı yapıların insafına terk edemeyiz. Onların pençesine düşmüş olanları da görmezden gelemeyiz.
TC devleti olarak diğer ülkelerin egemenlik haklarına saygılı bir şekilde daima vatandaşlarımızın yanlarında yer aldık. Artık Türkiye de eski Türkiye değildir. Artık herhangi bir vatandaşımızın hangi sebeple ve dünyanın neresinde ihtiyacı olursa tüm kurumlarıyla yanında olan bir Türkiye var. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hizmetleri daha yaygın bir şekilde vermeye devam edeceğiz.
Türkiye'nin vatandaşlarına sahip çıkması konusunda en somut örneklerinden biri sağlık sistemidir.
Maalesef Avrupa tarihi ve güncel olarak her başı sıkıştığın ırkçılık hastalığının yükselişine engel olmayan bir coğrafyadır. Irkçı saldırıların ilk ve öncelikli hedefi de bizim vatandaşımız ve onların yoğun olarak bulundukları bölgelerdir. Saldırıların neredeyse yarısı camilerimize yöneliktir. Hatta mezarlıkları hedef alan saldırılar bile görülmüştür. Özellikle bireylere yönelik kayıtlara geçmeyen bilinçli olarak geçirilmeyen taciz meydana gelmiştir. Bir süredir vatandaşlarımızın can ve mal güvenlikleri ile onurlarını hedef alan nefret suçlarını raporlaştırarak Avrupa'nın ve dünyanın gündemine getirmeye başladık. Müslümanları terörle eşleştirerek bunun üzerinden kapsamlı bir İslam düşmanlığı kampanyası yürüten sinsi bir proje ile karşı karşıyayız. Bu alçak projeyi başarısızlığa ulaştırmak için Avrupa'nın siyaset hukuku ve kamuoyu oluşturma mekanizmalarını etkin bir şekilde kullanmak şarttır. Vatandaşlarımızın kamuoyu oluşturma ve onun üzerinden diğer mekanizmalarını yönlendirme konusunda terör örgütlerinin uzantılarının gerisinde kaldığını üzüntüyle görüyoruz. Kendi meselelerimize öncelikle kendimiz sahip çıkmalı, bunları siyasi ve hukuki dile dönüştürerek medya sivil toplum kuruluşları bireysel ilişkiler bağlamında herkese bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Bu tür hadiselere takılıp kalarak hiçbir alanda kendimizi geriye çekmemeli tam tersine daha çok mücadele ederek ırkçılık dalgasının üstüne çıkmalıyız.
Avrupa'nın kimi ülkelerinde uygulanmaya çalışılan sosyal mühendislik projelerini başarısızlığa uğratmakta kararlıyız. Özellikle daha önce Bektaşi ve Alevi toplumları üzerinde oynanan oyunun şimdi Avrupa İslamı gibi girişimlerle tüm Müslümanlara teşmil edilmek istendiğini görüyoruz. Dernekler ve camiler üzerinde giderek yoğunlaşan baskıları siyaset ve hukuk kanalları üzerinden etkisiz hale getirmenin çaresine bakmalıyız. Aramızdaki beraberliği güçlendirdiğimizde Avrupa'da hiçbir siyasi partinin hiçbir kamu kurumunun görmezden gelemeyeceği, özellikle üzerinde güç bulunmayan biliniz ki bir topluluk haline biz geleceğiz. "