Yani Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül bugünkü köşesinde 2016 yılının Türkiye siyasi tarihi açısından en ağır travmayı yaşadığı yıl olduğunu belirterek, "Dar iç politik hezeyanlar yerine bölgesel ve küresel akılla hareket eden Türkiye dönemi 15 Temmuz zaferinden sonra başlamış oldu" dedi.
"2018 ise, Türkiye için son mücadele yılı belki de iç politika açısından en büyük test yılı olacak" diyen Karagül, "Türkiye’yi durdurmak için 'masum gerekçelerle' hareket edenlerin dış müdahale bağlantılarını didik didik edeceğiz" ifadesini kullandı.
Karagül'ün "Muhafazakar muhalefet’, ‘Muhafazakar müdahale’ ve ana omurgayı çatlatmak.." başlığıyla yayımlanan (9 Ocak 2018) yazısı şöyle:
2016, Türkiye siyasi tarihinin en ağır travmasının yaşandığı yıl oldu. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan sonraki en ağır dış müdahalesine, saldırısına maruz kaldı. Bu bir çokuluslu müdahaleydi ve Selçuklu’dan Cumhuriyet’e kadar devam eden, Türkiye’nin yeni yükseliş dönemini başlatan tarihi kimlik, coğrafya bilinci, toplumsal dayanışma hattı bu çokuluslu müdahaleyi boşa çıkardı.
Bir nevi yükseliş dönemi Türkiye’sinin bağımsızlık mücadelesini zafere taşıdı. Yeni bir kuruluşun, Türkiye’nin yıldızlaşmasının temellerini attı ve bunu bütün dünyaya ilan etti.
Dar iç politik hezeyanlar yerine bölgesel ve küresel akılla hareket eden Türkiye dönemi 15 Temmuz zaferinden sonra başlamış oldu. Siyasi tarih, Türkiye’nin büyük yükseliş dönemi için 15 Temmuz’u esas alacak, bundan sonra atılan her adım bu tarihle eşleştirilerek değerlendirilecektir.
PKK ve FETÖ ile gizli bağ, 2018’de müdahale sinyali
2018 ise, Türkiye için son mücadele yılı belki de iç politika açısından en büyük test yılı olacak. Artık terörle, dış müdahaleyle, ekonomik darbelerle, siyasi tasfiyelerle, askeri müdahalelerle, çevresindeki ülkeleri istikrarsızlaştırıp parçalamayla sınırlanabilecek, cezalandırılabilecek, zayıflatılıp teslim alınacak bir Türkiye olmayacak. Belki bu tür müdahalelere de teşebbüs edilmeyecek. Böyle yollarla sonuç alınamayacağı düşünülecek.
FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerine açık destek devam edecek. Ama vahim olan, bu yapıların “gizli desteği” iledaha içeriden, daha derinden, ince ince işlenmiş bir hesap önümüze konacak. Yeni siyasi yükseliş döneminin ana omurgası çatlatılarak bir müdahale yöntemi denenecek.
Muhafazakar muhalefet dalgası ve iki ana cephe
Bunun için CHP gibi, HDP gibi, mezhep ve etnik kimlikler gibi, klasik siyasi çevre ve kalıplar gibi kadrolar, yapılar yerine “muhafazakar kimlikli”bir muhalefet dalgası inşa edilmek istenecek, içeriden, bünyenin tam ortasından bir çıkış planlanacak.
Artık Türkiye’de, siyasi iktidarı biçimlendiren, yükseliş dönemi Türkiye’sinin temellerini atan toplumsal kimlik ve eğilim dışında baskın bir siyasi eğilim yok. Çevremizde olanlar, ülkelere yönelik müdahaleler, coğrafyayı yeniden dizayn etme hesapları, bu müdahalelere karşı güçlenen bölgesel ve yerli direnç, iki ana siyasi tercihi öne çıkardı. Vatansever, milli ve yerli eksen ile, çokuluslu müdahaleden yana duruş belirleyenler.
Tarihi tez ve iddiaların dönemi başladı artık..
Yeni dönemde bütün ideolojik kalıpların etkisi zayıflayacak. Bu, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada genel bir eğilimdir. Ülkeler merkez iktidar alanını güçlendirmeye, savunma hatlarını pekiştirmeye, bu yolla küresel iktidar alanında daha fazla pay almaya yöneliyor. ABD öyle, Rusya ve Çin öyle, Avrupa ülkeleri öyle.
AB ülkelerine dikkat edin, 2. Dünya Savaşı sonrası tezlerinin tamamını terketmiş durumda. Hiç biri demokrasi ve özgürlük üzerinde durmuyor, hiç birisi bu yönde uluslararası sözleşmelere değer vermiyor. Çünkü dünya, çok çetin bir hesaplaşmaya doğru sürükleniyor, her ülke bu hesaplaşmaya hazırlık yapıyor, tarih yapıcı ülke ve milletler tarihsel tez ve iddialarına sarılıyor.
“İçeriden operasyon”
Türkiye de böyle. Türkiye, 20. yüzyıl defterini kapatır kapatmaz olağanüstü bir yükselişe, sıçrayışa geçti. İşte tam bu dönemde ağır saldırılar başladı. İşte 2018’de, “içeriden müdahale” örneği dışında bir seçenekleri kalmamış gibi görünüyor. Bu “içeriden müdahale” ise, “muhafazakar kimlikte” olmak zorundadır. Başka hiçbir siyasi kimliğin bu yürüyüşü durdurma, yavaşlatma ihtimali yoktur.
ABD ve Batılı ülkeler, 1990’dan bu yana yeni terör örgütleri kurarken “Müslüman kimlikli” olmalarını tercih etti. PKK gibi eski dönem örgütler dışında, son otuz yılda Müslüman coğrafya için kurulan örgütlerin tamamı Müslüman kimlikli insanlardan oluşmaktadır. “İslam’la savaş” doktrini için savaş aracı olarak en fazla Müslüman bireyler kullanılmıştır. Bu örgütler iç savaşları hazırlamış, işgaller için ortam oluşturmuş, Batılı orduların ve müdahalelerin önünü açmıştır. Çünkü bunun için dizayn edilmişlerdir.
‘Masum’ gerekçeler ve dış bağlantı: Didik didik edeceğiz
Artık terör örgütlerinden sonra ülkeleri muhafazakar muhalefet dalgaları ile, siyasi oluşumları ile durdurma dönemi başlatılmıştır. Şiddete bulaşmayan, demokratik çerçevenin içinde kalan ama temel motivasyonu Batılı müdahaleye kapı aralayan yapılar öne çıkacaktır. Türkiye ve bölgedeki bütün ülkelere dikkat edin, hepsinde bu yönde girişimler ayyuka çıkmıştır.
İşte biz bunları 2018’de test edeceğiz.
“İçeriden operasyon”, “muhafazakar müdahale” ihtimallerini, gelişmelerini dikkatle izleyeceğiz. Türkiye’yi durdurmak için “masum gerekçelerle” hareket edenlerin dış müdahale bağlantılarını didik didik edeceğiz. Bu yüzden herkes bulunduğu yeri, pozisyonu dikkatle belirlesin.
Dış müdahale görülecek ve mahkum edilecek..
Özellikle muhafazakar çevreler, “Türkiye ekseni”nde sabit durma, hiçbir “operasyonun” iç politik malzemesi olmama konusunda teyakkuzda olsun. Çünkü Türkiye çok büyük bir hesaplaşma, mücadeleiçindedir. Bu hesaplaşma yüzlerce yıllık iddialarla yürütülmektedir. Ve hesaplaşma bütün dünyadadır.
Hal böyle iken, birilerinin emperyal heveslerinin, Türkiye’yi durdurma hesaplarının gölgesine sığınıp hareket etmesi, bir dış müdahale olarak algılanacaktır. 2016’daki çokuluslu saldırının siyasi ayağı 2018’de kendini hissettirecek. Ama bu “içeriden müdahale”, bir “dış müdahale” olarak algılanacak ve mahkumedilecek.
“Erdoğan’ı muhafazakar muhalefetle durdurmak”
Tarihin doğru tarafında, Türkiye ekseninde durmaktan, bu eksene güç vermekten başka seçeneğimiz yok. Bu yol yürünecek, tarihin yanlış sayfalarında yer alanlar, birilerinin hesabı için Türkiye’ye rol biçmeye kalkanlar binlerce yıllık siyasi tarihte olduğu gibi, unutulanlardan olacaktır.
Biz, tarih yapıcı eğilimin ön cephesinde yer almaya devam edeceğiz.
Özellikle muhafazakar çevreler, yeni çokuluslu müdahale için birer operasyon malzemesi olmama konusunda olağanüstü bir dikkat göstermek zorundadırlar. Hiç kimse, yüzyıllık emperyal hesapları, muhafazakarlık kimliği altında pazarlamaya kalkışmasın… “Erdoğan’ı ancak muhafazakar muhalefetle” durdurabiliriz hesapları deşifre olmuştur…