Medyanın toplumsal duyarlılığı harekete geçirmede gücünü yitirdiğini vurgulayan Bildirici, “Medyanın bu gelişmeleri, sosyal medyadan öğrenip oradan kopya çekmesi gazeteciliğin toplumla bağlarının zayıflaması ve haber kaynaklarının daralmasından kaynaklanıyor olsa gerek. Ama medyanın habercilikte sosyal medyanın gerisinde kalması sanırım apayrı bir yazı konusu” dedi.
Bildirici, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik gibi kimi siyasilerin görüntüyü çekeni suçlaması, görüntülere yayın yasağının getirilmesi ve görüntüyü kaydeden kişinin gözaltına alınmasının yanlış olduğunu belirtti.
Bildirici, medyanın büyük bölümünün Emine Bulut cinayetini, sosyal medyadaki tepkilerin büyük bir isyana dönüşümesinden sonra fark ettiğini söyledi.
Bildirici "Asıl yanlış olan görüntülerin yasaklanması ve çekenin suçlanması" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Tabii burada daha da önemlisi, ya o görüntüler çekilmemiş olsaydı? “Ölmek istemiyorum” ve “Anne lütfen ölme” çığlıklarını görmesek, duymasak sosyal medyada bu kadar yayılır, tepkiler bu kadar yükselir miydi? Elbette hayır.
Emine Bulut ve kızının çığlıklarını belgeleyen o görüntüler de sarsıcı gerçeğin görülmesini, bütün ülkenin ayağa kalkmasını, dikkatlerin kadın cinayetlerine yönelmesini sağladı. Bu sonucu görmezden gelemeyiz. O görüntüleri çeken kişinin o anki psikolojisini anlamak zor olsa da, bu görüntülerin başarısını kabul etmek durumundayız.
Durum böyleyken asıl yanlış olan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Ömer Çelik gibi kimi siyasilerin o görüntüleri çekeni suçlaması, ardından savcılığın görüntülere yayın yasağı getirmesi ve polisin o kişiyi gözaltına alması. Böyle bir zihniyetin kadın cinayetlerini durdurabileceğine inanmak da zor, etkisiz eleman haline gelen medyanın kadın cinayetlerini sıradan vakalar olarak görmekten uzaklaşacağına da…
İnsan sormadan edemiyor, ya o görüntüler olmasaydı?"
Medya Ombudsmanı Bildirici'nin eleştirisinin tamamı için tıklayın