İşadamlarından "Seni FETÖ'cü ilan ederim" şantajıyla para koparan gazeteciler konusuna giren Habertürk yazarı Sevilay Yılman, "Bu işin cılkı çıktı, farkında mısınız?" diye sormuştu.Sevilay Yılman'ın gündeme getirdiği bu konu medya dünyasına bomba gibi düştü. Habertürk yazarı Fatih Altaylı ise bugün bunun zaten bilinen bir olay olduğunu, şimdi takkenin düştüğünü kelin görünüp görünmeyeceğinin ise önümüzdeki günlerde belli olacağını yazdı.
Fatih Altaylı bundan 4-5 ay önce kendisine gelen bir belediye başkanı basın danışmanıyla arasında geçen ilginç diyaloğu köşesine taşıdı.
İşte Fatih Altaylı'nın "Takke düştü de keller kim!" başlıklı bugünkü yazısı:
Önce Anadolu’daki yerel basında ufak ufak yazılıp konuşulmaya başlandı.
Sonra Sevilay Yılman meseleyi merkez medyaya taşıdı.
“Birtakım gazeteci kılığına girmiş tetikçiler, FETÖ’cü şantajıyla özellikle işadamlarından, siyasetçilerden ve hatta bürokratlardan para veya menfaat sızdırıyorlar.”
Mesele gündeme bomba gibi düştü.
Ve herkes “çok şaşırmış gibi yaptı”.
“Gibi yaptı” diyorum; çünkü bu durumu bilmeyen yoktu.
Muhataplar konuşmaya korkuyordu.
Muhataplar konuşmayınca da öğrenenler konuyu gündeme taşıyamıyordu.
Yanlış hatırlamıyorsam aralık sonu veya ocak başıydı.
Bir belediye başkanının bir dönem gazetecilik de yapmış olan basın danışmanı ziyaretime gelmişti.
Bir süre sohbet ettikten sonra, “Fatih Abi bir şey danışmak istiyorum, ama yazmamanı rica ediyorum” dedi.
Sonra da anlatmaya başladı. “Abi, ... isimli gazeteci beni aradı ve başkanla görüşmek istediğini söyledi. Konuyu sordum. ‘Bir televizyon programı hakkında’ dedi. ‘O işlere ben bakıyorum’ deyince kızdı. Biraz acayip biri olduğu için mecburen başkanla görüşmesini sağladım” dedi.
Durdu. Yutkundu. Devam etti. “Abi lütfen yazma, başkanın da başını belaya sokmayalım. Akıl danışmak için soruyorum. Bu adam başkanla görüştü ve başkana, ‘Senin adın FETÖ’cüye çıkmak üzere. Ben senin FETÖ ile bir bağlantın olmadığını biliyorum, ama adın bir çıkarsa bunu kimse temizleyemez. Seni bu konumdan ancak ben kurtarırım’ demiş.”
“Eeee, sonrası” dedim.
“Bu hizmetine karşılık belediyeyle bağlantılı olduğunu düşündüğü bir televizyon kanalında haftada bir program yapmak istemiş. Program başına da 5 bin TL ücret talep etmiş. Başkan ‘Ne programı?’ deyince de ‘Fark etmez. Siyaset, spor ne olursa olsun’ yanıtını vermiş...”
Şaşırarak sordum.
“Peki başkan ne demiş?”
“O televizyonun belediyeyle bir bağlantısı olmadığını, bir bakacağını söylemiş. Sonra bana anlattı ve ‘Ne yapalım?’ diye sordu. Ben de sana soruyorum. “
“Git başkana söyle, böyle bir şeye asla olumlu yanıt vermesin. Sakın ola ki o programı yaptırmasın. Beş kuruş da para vermeye kalkışmasın. Başkan seni dinlemeyip böyle bir şey yaparsa o zaman sen de o başkanın yanından hemen ayrıl” dedim.
Çok teşekkür etti ve “Abi lütfen yazma” diyerek gitti.
Sonra ne oldu bilmiyorum. O danışman hâlâ o belediyede. Öyle bir program da yapılmadı.
Ben bunu yazmayacağıma söz verdiğim için yazmadım.
Zaten yazacak bir köşem de yoktu.
Ama anlatmayacağıma dair söz vermediğim için, o sırada Teke Tek programına gelen hemen her siyasetçiye bu olayı anlattım.
Sadece iktidar siyasetçilerine değil, çok üst düzey danışmanlara bile açık açık söyledim.
Onlar da bunu gerekli yerlere ileteceklerini söylediler ve ilettiler.
O başkan isterse çıkar ve her şeyi anlatır. Ben karışamam.
Bunun dışında da FETÖ üzerinden çok ciddi bir sektör oluştuğunu herkes biliyordu.
Tutuklananların yakınlarını arayıp para isteyenler, para karşılığı aracılık teklif edenler sır değildi.
Şimdi takke düştü.
Kellerin görünüp görünmeyeceğini birlikte izleyeceğiz.