Türkiye’nin en popüler yazarlarından biri olan Emrah Serbes, 22 Eylül'de gerçekleşen ve bir kız ile babanın ölümüne neden olan kazayı dün kişisel sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla üstlenmişti.
Ülkede bir anda gündem değiştiren bu itiraf sonrası birçok kesimden ünlü yazara tepki gelmiş, kimi çevreler Serbes’in bu olay sırasında alkol ve uyuşturucu etkisi altında olduğu için kazayı arkadaşının üstlendiğini ileri sürmüştü.
DELİKANLILIĞIN KİTABI BÖYLE Mİ YAZILIR?
Serbes'le ilgili dikkat çeken bir yazı da bugün Habertürk yazarı Fatih Altaylı’dan geldi.
Serbes’e “Delikanlılığın kitabı böyle mi yazılırdı” diye soran Altaylı, “Ben zaten aşırı delikanlı imajının altında bir naylonluk hissederdim” ifadelerini kullandı.
RÜZGAR ÇETİN BİLE SENDEN...
Olay sırasında Serbes’in artık uyuşturucu veya alkolün etsinde olup olmadığının anlaşılamayacağını dile getiren Altaylı şöyle devam etti:
“Gerçek adalet nasıl yerini bulacak? Rüzgar Çetin’in bile “delikanlılık kitabının yazarından” daha delikanlı olduğunu nasıl düşünmeyeceğiz! “Vicdanımı rahatsız etti” diyor şimdi. Hangi vicdan?
Altaylı'nın Habertürk'teki yazısı şöyle:
Emrah Serbes isimli genç adamı birkaç seneden beri duyardım, izlerdim, dinlerdim.
Deli dolu bir havası vardı.
Ağzına geleni söyleyen, herkese delikanlılık dersi veren, ben dahil pek çok medya ünlüsüne çatan yeni nesil “aydın” ya da “aktivist” bir hali vardı.
Kendisine saygı da duyardım.
“Memlekete böyle deliler lazım” diye düşünürdüm genelde.
Ne yalan söyleyeyim, yine de içimde kendisiyle ilgili nedensiz küçük şüpheler de vardı ama dediğim gibi nedensizdi.
“Aşırı delikanlı” imajının altında bir naylonluk hissederdim.
Sadece bir his.
Hatta kendime kızardım, bu histen ötürü.
Dün bir itirafla gündeme geldi Emrah Serbes.
Bir süre önce meydana gelen trafik kazasında, bir baba ile kız ölmüş, anne ise yaralanmıştı.
Kazayı yapan kusurlu aracın şoförü ise tutuklanmıştı.
Türkiye için sıradan bir 3. sayfa haberiydi.
Ama dün gelen “itiraf” meseleye başka bir boyut kattı.
Meğer kazayı yapan Emrah Serbes isimli “delikanlılığın kitabını yazan”gençmiş.
Ama kazayı yanında oturan arkadaşı üstlenmiş.
Aradan geçen süre içinde Emrah Bey’in vicdanı sızlamış ve itiraf etmeye karar vermiş ve yine “delikanlılığın kitabını yazarcasına” çıkıp “Vicdanım el vermedi. İtiraf ediyorum. Keşke ben ölseydim o kazada”demiş.
Bu cümlede “samimi” olduğuna inandığım tek söz “Keşke ben ölseydim”dir.
İnsanlıktan nasibini bir nebze alan biri bile bir baba-kızın ölümüne neden olduysa böyle düşünür.
Ama gerisi “delikanlılığın kitabında” yer alacak türden değil.
Çünkü biliyoruz ki, polis zaten olaydan şüphelenmiş ve aracın hava yastığından DNA örnekleri almış.
Aracın son geçtiği gişelerdeki kamera görüntülerini de istemiş.
Yani Emrah Serbes’in çevresindeki çember daralırken, o ön alıp“Vicdanım” diyerek itiraf etmiş.
Peki şimdi bu “delikanlılık kitabının yazarının” o sırada alkol ya da bir başka maddenin tesirinde olup olmadığını nereden bileceğiz?
Tabii ki bilemeyeceğiz.
Bu suçun bilinçli taksirli mi, taksirsiz mi olduğuna kim nasıl karar verecek?
Gerçek adalet nasıl yerini bulacak?
Rüzgar Çetin’in bile “delikanlılık kitabının yazarından” daha delikanlı olduğunu nasıl düşünmeyeceğiz!
“Şoktaymış da ondan böyle yapmış”
Hadi canım...
“Vicdanı sızlamış.”
Yok canım...
Böyle bir şeyi bırakın yapmayı, aklına bile getirmek büyük ayıptır.
Emrah Serbes bundan sonra da böyle bir ayıpla ömrünün sonuna kadar yaşayacaktır.
Yazdığı delikanlılık kitabı ise doğrudan çöpe gider.
Başka yere değil.
**************
KAZA OLUR DA VİCDAN NEREDE?
SEVGİLİ okurlar, sakın yanlış anlamayın.
Herkesin başına bir kaza gelebilir.
Ben Serbes’in kaza yapmasına bir şey diyemem.
Adı üzerinde kaza.
Beni delirten, suçu başkasının üstlenmesine izin vermesi veya talep etmesi.
“Vicdanımı rahatsız etti” diyor şimdi.
Hangi vicdan?