"Siyasal İslam’ın hangi kulvarında koştuğunuzu bilmiyorum. Yazılarınızdan bunu net bir biçimde çıkaramadım ki, bu da Akit’in pek hoşuna gitmez. Bu yüzden bence oturun oturduğunuz yerde" diyen Altaylı, "Akit’e gitmeye kalkarsanız yarın kendinizi dımdızlak ortada bulabilirsiniz" ifadesini kullandı.
Nuray Mert'in yazılarına, "yayın politikalarına aykırı" olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet yönetimi tarafından son verilmiş; Altaylı, Cumhuriyet'e yöneltilen eleştirilere "Cumhuriyet gazetesi için sorgulanması gereken, Nuray Mert’in yazılarına niye son verdiği değil, niye Nuray Mert’e yazı yazmaya başlattığıdır" diye tepki göstermişti. Hürriyet yazarı Ayşe Baykal ise, Altaylı'ya yönelik olarak “Dindarım, Akit’te yazabilir miyim?” demişti.
Fatih Altaylı'nın "Ciddiye almayın olur mu?" başlığıyla yayımlanan (15 Ağustos 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Dindarlığın hangi kulvarındasınız Ayşe Hanım
“Siyasi olarak taraf olan gazeteler, misyon gazeteleri, belirli bir ideolojiye angaje olmuş gazeteler, fikirleriyle uyuşmayan ya da zıt düşen gazetecilerle çalışmama özgürlüğüne sahiptir ve fikir ayrılığına düşünce yollarını ayırabilirler” demiştim 3 gün önce.
Çünkü Nuray Mert’in Cumhuriyet’ten “gönderilmesine” basın özgürlüğüne vurulmuş darbe olarak bakanlar ya da “Yazarları düşüncelerinden ötürü hapiste olan bir gazete nasıl olur da fikirlerini beğenmediği için Nuray Mert’i kovar” diyorlardı.
Bu yazım üzerine bir kadın gazeteciden soru geldi:
“Dindarım, Akit’te yazabilir miyim?” diye soruyor.
Soruyu soran Ayşe Baykal... Hürriyet’in internet sitesinde köşe yazan bir hanımefendi.
Kendilerini düzenli olarak okuduğumu söyleyemeyeceğim, kusuruma bakmasın.
Ancak Ertuğrul Özkök’ün kendisinden sık sık bahsetmesinden dolayı tanıdım.
Bazen de okuyorum.
Akit Gazetesi’nde yazıp yazamayacağına karar verecek olan ben değilim, ama madem sormuş fikrimi söyleyeyim.
Sayın Baykal, kendi deyiminizle “dindar” olmanız ya da benim baktığım yerden “dindar görünmeniz”, muhafazakâr ya da İslamcı basında her istediğiniz yerde iş bulabileceğiniz, yazı yazabileceğiniz ya da fikir beyan edebileceğiniz anlamına gelmiyor zannederim.
Bunu siz benden daha iyi biliyor ya da hissedebiliyor olmalısınız, ama ben yine de söyleyeyim.
Şu anda “dindar”lar arasındaki ayrışma, dindar olduğunu sergileyenler ile seküler yaşam tarzını savunanlar arasındaki ayrışmadan çok daha keskin ve şiddetli.
Eski Türkiye’de bizler kendi aramızda çok şiddetli tartışmalar yapardık ve hâlâ yapıyoruz, ama bizim kendi aramızdaki tartışmalar, bugün “dindar” veya “siyasal İslamcı” yazarlar arasındaki tartışmaların yanında anaokulu çocuklarının kavgası gibi kalıyor.
İslam siyasallaştığı oranda kendi içinde fraksiyonlara bölündü.
Daha sonra fraksiyonların her biri daha küçük fraksiyonlara bölündü ve şu anda sadece Türkiye’de değil, dünyada bile yüzlerce farklı “İslamcılık” anlayışı hâkim.
Bunlar arasındaki tartışmalar o kadar keskin ki, sıklıkla birbirlerini tekfir etme noktasına taşınıyor.
Birbirlerine yağdırdıkları hakaret ötesi eleştiriler, bazen bizlerin aklına bile sığmıyor.
Bunun üzerine Türkiye’de bir de siyasal kişilikler üzerinden ikinci bir bölünme var ki, bu meseleyi daha da komplike hale getiriyor.
Bu nedenle Akit’te yazabilir misiniz emin değilim.
Çünkü siyasal İslam’ın hangi kulvarında koştuğunuzu bilmiyorum.
Yazılarınızdan bunu net bir biçimde çıkaramadım ki, bu da Akit’in pek hoşuna gitmez.
Bu yüzden bence oturun oturduğunuz yerde.
Hürriyet için sadece “dindar” bir yazarsınız ve muhafazakâr kitleyi temsil ettiğinizi düşünüyorlar.
Akit’e gitmeye kalkarsanız yarın kendinizi dımdızlak ortada bulabilirsiniz.