Fehmi Koru'nun bugünkü yazısı şöyle;
Oh be, muhalefet cephesinin Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olarak destekleyeceği yolundaki beklenti geride kaldı ve ortalık nihayet yatıştı.
İsmi AK Parti ile birlikte anılan kalemlerin neler yazdıklarına bugün göz atacak olursanız ne kadar rahatlamış olduklarını hemen fark edeceksiniz.
İYİ Parti de rahatladı.. Hatta CHP de.. Tabii en çok AK Parti ve çevresi rahatladı…
Eğer öyle bir ihtimal ufukta kalmaya devam etseydi şu birkaç gündür gündemi esir alan yüksek gerilim devam edecekti.
Sonuçta bir ismin telaffuzu bile ülkemizi gerebiliyor.
[Shakespeare, Romeo ve Juliet oyununda, ‘Bir isim nedir ki?’ diye sorduktan sonra devam eder: ‘Başka bir ismi olsaydı da gül herhalde yine hoş kokardı.’]
Nihayet maceradan dönüldü diye ülkemiz adına sevinmeliyiz.
Bütün partileri sevinçte birleştiren böyle bir olayı en son ne zaman yaşamıştık, hatırlayanınız var mı?
Beklenmeyeni yapma manevrası, işte bu kadar…
İlk bakışta cesurca görünen CHP’nin ‘beklenmeyeni yapma’ girişimi 15 milletvekili ödünç vererek İYİ Parti’nin seçime girmesini ve lideri Meral Akşener’in -isterse- 20 milletvekili imzasıyla cumhurbaşkanı adayı olmasını sağlamakla sınırlı kalmış oldu.
Üç günlük aradan sonra ‘Türkiye normali’ yeniden hakim hale geldi.
CHP’li biri “Yeter artık” diye başlayan bir Twit attı ya, gerçekten onun da dediği gibi, yetti gari…
Şimdi yeniden bildik isimlerden oluşan cumhurbaşkanlığı yarışına kendimizi hazırlayabiliriz.
AK Partililer partilerinin çıkardığı adaya, diğer muhalefet partilerinden birine oy vermeye alışmış olanlar da seçimde kendi partilerinin gösterdiği adaya oy verirler, böylece yanlışlık önlenmiş olur.
Hatta ikinci tura bile kalmadan…
Neme lazım, bizim millet maceralara sürüklenmemeli.
Bir bakmışsınız, ancak ödünç milletvekilleriyle seçime girme hakkını kazanmış, kamuoyu yoklamalarında -o da birkaç diğer partiyle ittifak oluşturabildiği taktirde- barajı aşabileceği izlenimi alınan İYİ Parti’nin adayı kazanıvermiş…
İlk kadın cumhurbaşkanımız oluvermiş…
Ya da, son iki seçimde toplam oyların ancak dörtte birini alabilmiş CHP kendi içindeki bir ‘değeri’ aday gösterdiği için, diğer partilerin seçmenlerinden de en az bir o kadar daha destek derleyebilmiş ve adayını cumhurbaşkanı seçtirmeyi başarabilmiş…
İsmet İnönü’den sonra yeniden göğsünde altı oklu bir cumhurbaşkanımız olmuş, fena mı?
Size soruyorum İYİ Partililer, sizlere soruyorum CHP’liler: Fena mı?
Hayali bile cihan değer…
O veya öbürü, bu iki seçenekten biri gerçekleştiği takdirde, İYİ Partili veya CHP’li cumhurbaşkanı partilerinin karşı çıktığı ‘başkanlık sistemi’nden geri dönüşü de hemen başlatırlar herhalde.
Yeniden vurgulayayım: Muhalefet partileri ve onların kadrolarında yer alan ‘akıllı’ insanlar sayesinde maceranın eşiğinden dönmüş oldu ülkemiz.
Az kalsın, beklenmeyen girişimlerle yolumuzu şaşıracaktık.
Ne o, aklınız mı karıştı?
İYİ Parti ile CHP’nin oylarının toplamı bile cumhurbaşkanı çıkarmaya yetmiyor mu?
İkinci tur hayali görülürken, işin daha ilk turda -hatta yarış başlamadan önce, şimdiden- bitme ihtimali mi güçlendi?
Üstelik, cumhurbaşkanı adayı olanın eş-zamanlı yapılacak seçimde milletvekili aday listelerinde yer alması mümkün olmadığı için Meclis dışında kalması yüzünden, İYİ Parti genel başkanı, CHP’de mevcut liderin iddialı rakibi saf dışı kalmış mı olacak?
Tamam da, liderinin kendisi aday olmak istiyor İYİ Parti’nin…“Ben aday olmazsam ortalığı kırar geçiririm” diyen bizzat CHP’nin kıdemli genel başkan adayı; bunu nasıl yorumlayacağız?
Ben bu noktada kalemi elimden bırakıyorum, ama yine de son bir sorum olacak: Adaylığı üzerinde şu son birkaç gündür fırtınalar koparılan Abdullah Gül’ün ağzından o iki sözcüğün,“Ben adayım”iddiasının çıktığını işiteniniz oldu mu?
Çinliler birbirlerine “Tuhaf zamanlarda yaşayasın” diye beddua ederlermiş; bizde dua yerine geçiyor olmalı ki, bizler sürekli tuhaf zamanlarda yaşıyoruz.
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.