Gazeteci yazar Fehmi Koru geçtiğimiz günlerde Erdoğan Trump görüşmesi sırasında çekilen fotoğrafı kendi internet sitesinde kaleme alarak değerlendi.
Fehmi Koru'nun yazısı şöyle:
Türkiye ‘cumhur-başkanlık sistemi’ yolunda emin adımlarla ilerliyor. 16 Nisan’da yapılan referandumla kabul edilen anayasa değişikliğinin bütünüyle uygulanması için henüz 1,5 yıllık bir süre var, ancak zamanı geldiğinde geçişin sorunsuz yaşanmasını kolaylaştıracak bir birikim şimdiden oluştu.
Bu dediğimi kanıtlayacak bir de fotoğraf bulunuyor.
Fotoğrafla da konuşulur
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçen hafta Suriye üzerine bir görüşmeyi Suçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile gerçekleştirdi. Kimilerinin İkinci Dünya Savaşı’nın muzaffer güçlerini temsilen ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği liderleri arasında Avrupa ve Ortadoğu’yu paylaştıran anlaşmaya atıfla ‘‘Yalta gibi’’ dediği bir buluşmayla…
Ardından da ABD Başkanı Donald Trump’la bir telefon görüşmesi yaptı Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Fotoğraf da o görüşme sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makamında çekildi.
Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan ile görüşmeyi not alan Hamdi Kılıç ayakta duruyor fotoğrafta; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise dosyalar önlerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a masada eşlik ediyorlar.
Dosyalar Türkiye-ABD arasındaki ‘sorunlu’ konularla ilişkili olmalı.
Görüşmede, Trump’ın, ülkesi adına, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na, PYD/YPG ile ittifakını en kısa zamanda bitirme sözü verdiği duyuruldu.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu haberi duyurdu, ABD resmi açıklaması duyuruyu tekzip etmedi.
Bu vesileyle artık şunu biliyoruz: Türkiye’nin dış politikası tek elden yürütülüyor; o el de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ait…
Kendisine o konuda kimlerin görüş ve düşünceleriyle katkıda bulunduğu da fotoğraftan anlaşılıyor: Çavuşoğlu, Fidan ve Kalın…
Fotoğrafın Trump’la telefon görüşmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanlığı tarafından kamuoyuyla paylaşılması, bu tablonun herkes (‘herkes’ nitelemesi içerisinde Amerikalılar da var) tarafından bilinmesinin amaçlandığını gösteriyor.
İnsanın aklına Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmaya yüz tuttuğunun belki de ilk emaresi sayılabilecek bir başka fotoğrafın gelmemesi imkânsız.
Trump’ın selefi Barack Obama’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la (o zaman başbakandı) yaptığı bir telefon görüşmesi sonrasında Beyaz Saray tarafından servise konulan ‘eli beyzbol sopalı Obama’ fotoğrafını…
Müttefiki bir ülkenin en tepe yöneticisi ile görüşürken Obama neden elinde sopa tutar ve neden o sopalı fotoğrafının yayına verilmesini ister?
Herhalde bir mesajdı o fotoğraf…
Tıpkı Külliye’de Trump’la konuşulurken çekilmiş ve sonrasında yayına verilmiş Cumhur-başkanlık kadrosu fotoğrafı gibi…
Fotoğrafta olanlar ve olmayanlar
Dışişleri Bakanı konumundaki birinin o fotoğrafta yer alması doğal; hatta onun varlığı Başbakan Binali Yıldırım’ın tablodaki eksikliğini bile hissettirmiyor; sonuçta hükümetin politikasını bakan uyguluyor.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü de, hayli zamandır, Külliye’nin ağzı ve kulağı durumunda; kısa süre önce AK Parti adına yazıp konuştukları varsayılan yazar ve yorumculara ayar verilmesi gerektiğinde, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, ‘‘Benim adıma konuşabilecek tek kişi’’ olarak o tanıtılmıştı zaten…
Fotoğraftan MİT Müsteşarının da dış politika belirlenirken görüşleri önemsenen biri olduğu anlaşılıyor.
Dış temasların çoğunda bu isimlerin yanında yer alan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ise, fotoğraf çekilirken, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kritik Trump görüşmesi sırasında, Külliye’de bulunmadığı görülüyor.
Türkiye fotoğraftaki isimlerin katkısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirlediği dış politikaya sahip. Fotoğrafla verilen mesaj bu.
Peki, ya Trump?
Trump da fotoğraf yayınlasaydı, yanında kimler olurdu?
Beyaz Saray Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi yaptığı sırada Trump’ın ne halde olduğunun, yanında kimlerin bulunduğunun bilinmesini, belli ki, istememiş; istemiş olsaydı Amerika tarafı da fotoğraf yayınlardı.
Oysa paylaşılmayan o fotoğraf da olağanüstü önemli.
ABD adına verdiği sözler sırasında Trump’a kimler tanıklık etti?
Merak edilmeye değer bir konu bu.
Trump’ın şu anki durumu Watergate sonrası Richard Nixon’ın durumundan fazla farklı değil çünkü.
Beyaz Saray’da henüz birinci yılını doldurmadan, Donald Trump, altındaki koltuk sallanan bir politik figür görüntüsünde. Kendisiyle birlikte Beyaz Saray’a getirdiği çekirdek kadrodan yanında tek kişi kalmadı; kimi kendiliğinden onu terk etti, çoğunun kellesini kamuoyu baskısıyla bizzat Trump aldı.
Hükümetinde yer alan bakanların başına buyruk davranışları, Başkan ile ters düşmekten çekinmeyen tavırları dikkat çekiyor.
Amerikan medyası Trump’a ‘‘Gidici’’ muamelesi çekiyor.
Durum şu: Türkiye ile ABD temel politik hassasiyetler konusunda görüşürken, bir taraf (Türkiye) güçlü ve bu sebeple verdiği söz değer taşıyan bir yetkiliyle temsil ediliyor, diğer taraf (ABD) ise bugünden yarına yönetimde kalacağı kuşkulu zayıf biriyle…
Obama Türkiye’ye ‘sopa’ ile mesaj veriyordu, şimdi Türkiye ‘kadro’ ile ABD’ye mesaj veriyor.
Güç gösterisi mesajı…
Sopalı mesajı unutmamıştık, bu fotoğraf da unutulmayacaktır.