Foreign Policy dergisi Selçuk Bayraktar'ın Türkiye'nin yeni lideri olabileceğini yazdı. Halil Karaveli imzalı yazıda, Bayraktar'ın tekno milliyetçiliğine vurgu yapılırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arasındaki farklara değinildi.
AKP’nin 2002 yılından beri iktidarda olduğu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son 20 yılda Türkiye’nin dindar muhafazakârlarına güç verdiği hatırlatmasıyla başlayan yazı, milliyetçiliğin Türk siyasetinde her zaman etkili bir güç olduğu yorumuyla devam etti.
AKP’nin Mayıs seçimlerinde yüzde 35,6 oy oranına düştüğünü anımsatan Karaveli, Erdoğan’ın 2023 seçimlerinde son kez aday olacağını ve “kutsal bayrağı gençlere devredeceğini” söylediğini yazdı.
SİYASETE GİRME SİNYALİNİ VERDİ
Türkiye'nin askeri-teknolojik başarıları Bayraktar'ı kamuoyunda öne çıkardı ve kendisi laik-dindar ayrımını aşan popüler bir tekno-milliyetçilik biçiminin aktif propagandasını yapıyor.
Bayraktar ilk kez 1 Eylül'de siyasete girmeyi düşündüğünü belirtti. Türk medyasına verdiği bir röportajda, “Benim hiçbir zaman siyasette olayım, ülkenin Cumhurbaşkanı olayım gibi bir hayalim olmadı. Biz de açıkçası milli teknoloji hamlesi idealini gerçekleştirme yolunda sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Ne gerekiyorsa, mücadele neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. Ama benim böyle bir hayalim yok. Elbette yani mücadele bunu gerektiriyorsa burada biz korkup da geri dönecek değiliz ki.”
Yine 28 Eylül'de yaptığı bir başka açıklamada, gerekirse siyasete girme kararlılığını yineleyerek, “Biz toplumla beraber Milli Teknoloji Hamlesi'ni gerçekleştirmek için bir mücadele veriyoruz. Gönüllere girdiysek siyasete girmemize gerek yok. Birileri garip garip bahanelerle, harici ajandalarla bu işlerin önüne takoz koyacaksa her türlü mücadeleyi yaparız."
BAYRAKTAR BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ
Bayraktar bir Türk başarı öyküsünün ön saflarında yer alıyor. 20 yıl önce Türkiye buzdolabı ve televizyon ihraç etmekle övünüyordu. Bugün ise askeri teknoloji ve donanımda kendi kendine yeterlilik yolunda önemli adımlar attı.
Türkiye'nin silah ithalatı 2018-2022 döneminde, 2013-2017 dönemine kıyasla yüzde 49 oranında azaldı; bu da Türkiye'nin silahlarda kendi kendine yeterliliğinin bir sonucudur. Ankara 2002’de askeri sanayi projelerine 5,5 milyar dolar yatırım yaptı; bugün bu rakam 90 milyar dolara yükseldi.
Bayraktar İHA'ları Ukrayna'dan Etiyopya'ya, Libya'dan Suriye'ye ve Dağlık Karabağ'a kadar savaş alanlarında belirleyici bir fark yarattı ve ulusal bir gurur kaynağı haline geldi.
Bayraktar'ın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olduğu Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı'nın 2018 yılından beri ordu ve hükümetle yakın işbirliği içinde düzenlediği havacılık, uzay ve teknoloji festivali Teknofest, tekno-milliyetçiliğin artan popüler cazibesini kanıtlıyor.
Erdoğan çok farklı bir küresel bağlamda liberal-muhafazakâr bir reformcu olarak iktidara geldi ve küreselleşmenin nimetlerinden faydalanmak isteyen Türk iş dünyası adına konuştu; son 10 yılda milliyetçi sağa kayması nihayetinde Türkiye'nin ekonomik tabanındaki ve jeopolitik ortamındaki birbirine bağlı değişimlerin bir yansımasıdır.
BAYRAKTAR’IN ERDOĞAN’DAN FARKI
Her ne kadar denemiş olsa da, Erdoğan muhafazakar ve seküler milliyetçiliğin ideolojik birleşimini tam anlamıyla gerçekleştiremiyor. Kariyerinin uzun yıllarını laik-dindar ayrışmasını körükleyerek geçirdiği için laik milliyetçilerin çoğunluğu ona güvenmiyor.
Buna karşın, Bayraktar'ın tekno-milliyetçiliğinin dini bir tonu yok ve o, dindar milliyetçilerin milli soyluluğa olan bağlılığını paylaşan, benzer şekilde dışarıda güçlü olma perspektifini destekleyen ve Türkiye'nin askeri-endüstriyel başarılarından gurur duyan seküler bir milliyetçi seçmen kitlesine hitap ediyor.
Bayraktar, gençliğinde Amerika dış politikasını son derece eleştirdiğini ve "Noam Chomsky'ye takıntılı" olduğunu söyledi, ancak milli soyluluk vizyonunu, muhalefet rejim çevrelerinde bir çok kişinin benimsediği Türk milliyetçiliğinin mağdur ve şiddetle Batı karşıtı türevlerinin diliyle anlatmadı.
SOYLU İLE BAYRAKTAR MİLLİYETÇİLİĞİ FARKI
Soylu'nunki güvensizlik duygusuyla beslenen mağdur bir milliyetçilik. Buna karşılık Bayraktar'ın tekno-milliyetçiliği özgüvenle besleniyor. Türk güvensizliği Amerikan karşıtlığını beslerken, Türkiye'nin askeri-endüstriyel yeteneklerine duyulan güven Amerikan gücüne karşı rahat bir tutum takınılmasını destekliyor. Bayraktar'ın hikâyesi, aksine, Türkiye'nin askeri güç projeksiyonunun Batı ve Amerika çıkarlarıyla uyumlu olduğunu ve hatta bunlara hizmet ettiğini gösteren bir örnektir.
Bayraktar, Soğuk Savaş esnasında Türk sağına müthiş bir şekilde hizmet eden bir siyasi ideolojinin geri dönüşünü temsil ediyor: Serbest girişim, milliyetçilik ve özgür dünyanın savunulmasına bağlılığın bir kombinasyonu. 1950'lerde Adnan Menderes, 1960 yılı ve 1970 yıllarında Süleyman Demirel ve 1980 yıllarında Turgut Özal, ulusal kalkınma vizyonu ortaya koyan ve laik dindar seçmenlere hitap eden Batı yanlısı, muhafazakar liderlerdi.
AK PARTİ İKTİDARINDA EKONOMİK EŞİTSİZLİK BÜYÜDÜ
Tarihsel kayıtlar Türk Soğuk Savaş muhafazakârlığının eksikliklerini de ortaya koyuyor. Sosyal ve ekonomik adaletsizlikleri görmezden gelmiş ve işçi sınıfının taleplerine baskıyla cevap verdi. Sonuç, 1970 yıllarında Türkiye'yi istikrarsızlaştıran şiddetli bir sınıf çatışması oldu. AKP'nin iktidarda olduğu 20 yıl boyunca ekonomik eşitsizlik de benzer şekilde büyüdü. İş dünyası hükümet politikalarından cömertçe yararlanırken, işçi sınıfı -çoğunluk- kesinlikle yararlanamadı.
ERDOĞAN HALEFİ OLARAK KİMİ SEÇERSE SEÇSİN
Erdoğan halefi olarak kimi seçerse seçsin, muhalefetin meydan okuması konusunda endişelenmek için çok az nedeni olacak. Türkiye'nin muhalefeti cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerindeki yenilgisinin ardından dağılmış durumda ve hiçbir ideolojik alternatif sunmuyor. Mart 2024 yılında yapılacak yerel seçimlerde yeniden bir araya gelerek birleşik bir cephe oluşturması da pek olası görünmüyor.
Bazı anketlere göre, aday olması halinde, Selçuk Bayraktar İstanbul'daki muhtemel AKP adayları arasında en iyi performansı gösteriyor, ancak belediye düzeyinde bir siyasi kariyer başlatmakla ilgilendiğine dair herhangi bir işaret vermedi.
Selçuk Bayraktar, Türk elitleri arasında benzersiz bir şekilde, dindar seküler seçmenleri heyecanlandıran ve birleştiren ulusal hırsları temsil ediyor; ancak ulusal düzeyde kazanmak için sosyoekonomik açıdan kapsayıcı bir vizyon oluşturması gerekiyor.
SİYASİ PROGRAMA DÖNÜŞTÜĞÜ TAKDİRDE
Çalışan sınıflar yoksulluğa sürüklenirken, milli soyluluk teklifi yetersiz kalmaya mahkûmdur. Erdoğan'ın veliahtının, tekno-milliyetçiliğini maddi faydalarının kitleler tarafından paylaşılacağına dair bir güvence ile eşleştirerek sosyal milliyetçilik sunması gerekecektir.
Ailesi halk sınıflarından gelen Bayraktar için bu doğal bir durum. Bayraktar'ın babası İstanbul'un işçi sınıfından geliyordu -bir balıkçının oğluydu- ancak 1985 yılında uzun yıllar boyunca küçük bir otomobil parçaları şirketi olarak kalan firmayı kurdu.
Bayraktar ailesinin eğitim ve sağlık yardımlarını da içeren toplumsal çalışmaları, toplumdaki daha az şanslı kesimlerle dayanışma duygusunu ortaya koymaktadır ki bu da siyasi bir programa dönüştüğü takdirde Selçuk Bayraktar'ın Türkiye'nin bir sonraki lideri olma olasılığını artıracaktır.