Radikal'den Yiğitcan Erdoğan'ın haberine göre; Kitaplardan belki de en farklı bir istikamet tercih eden sezonlardan birisiydi Game of Thrones'un 4. sezonu. Başta Tyrion ve Bran'in hikayeleri olmak üzere, pek çok konu örgüsünde zaman atlamaları yaşandı, kilit anlar değiştirildi ve geçmiş sezonlarda yapılan bazı ufak değişiklikler yuvarlana yuvarlana çığ oldular, bambaşka bir yöne çekildiler. Her şeyi üst üste koyup düşündüğünüzde, aslında bir yandan baya sağlam bir sezondu; bir yandan ise dizinin zayıf karnını en çok gördüğümüz de senesi oldu.
Fakat bizce, şu aşağıdaki 10 sahne bize Game of Thrones'u niye sevdiğimizi tekrar tekrar hatırlattı. 4. sezonun geçen sene yayınlanan 10 bölümü içerisinde, S04E01'in yayınlandığı 6 Nisan’dan finaldeki "Babalar Günü Özel" bölümüne kadar, dizinin en hayranlık uyandıran sahneleri bize sorarsanız şu aşağıdakilerdi. Verimli bir seneydi yani o, aşağıdaki sahnelerin bazıları internet fenomeni oldu, bazıları gönlümüze çok dokundu, bazılarının ise hikayedeki yerleri itibariyle unutulmaları imkansızdı.
Buyurun, Game of Thrones 4. sezonun en unutulmaz 10 sahnesi karşınızda. Uyaralım, tüm sezon için spoiler'lar var!
10. "I'm sorry Lord Baelish. I have to tell the truth."
"Üzgünüm Lord Baelish, gerçeği söylemek zorundayım."
Bölüm: S04E08 - The Mountain and the Viper
Sansa'nın Eyrie konseyi tarafından çağırılıp, Lysa'nın ölümü ile ilgili soruşturma kapsamında sorgulandığı sahne; belki vuruculuk bakımından sezonun geri kalanıyla kıyaslandığında öyle ahım şahım bir konumda değildi. Ama yıllardır başına gelen her şeye pasif kalan ve ağlamaktan başka bir tepki veremeyen Sansa'nın, ilk defa inisiyatif alışını; kontrolü eline geçirişini göstermesi yüzünden bizim aklımızda kaldı. Bu sahne, Sansa Stark'ın ergenlikten çıkıp, tam manasıyla bir "kadın" olduğu anı tasvir ediyordu ve o yüzden de sezonun en akılda kalan dakikalarından biriydi.
9. "Karl Tanner from Gin Alley, drinking wine from the skull of Jeor f**king Mormont."
"Cin yolundan Karl Tanner, Jeor lanet olası Mormont'un kafatasından şarap içiyor..."
Bölüm: S04E04 - The Oathkeeper
Game of Thrones'un en güçlü olduğu taraflarından biri, sahip olduğu bazı "canavar" karakterlere olan nefretimizi başarıyla körüklemesi ve bunu devamlı başka karakterler için de yapabilmesi şüphesiz. Jaime, The Hound, Joffrey, Cersei, The Mountain... Tonlarca bakıp iğrendiğimiz karakterler gelip geçti Game of Thrones'dan. Bunlardan bazıları uzun ömürlüydü, bazıları ise izleyicinin nezdinde reforme oldu. Kısa süre göz önünde kalanlardan ise en unutulmazı kuşkusuz Karl'dı. İki saniye sürdü Karl Tanner'dan ölesiye nefret etmemiz. O iki saniye sayesinde Jon Snow Karl'ı öldürdüğünde, tatminimiz iki katına çıktı.
8. "Grenn came from a farm."
"Grenn bir çiftlikten geldi."
Bölüm: S04E10 - The Children
Henüz üzerinden çok toz kalkmadı, fakat Game of Thrones'un 4. sezon finalinin açılış sahneleri, bölüm incelememizde de belirttiğimiz gibi kaliteli diyaloglar ve usta oyunculuklar sayesinde seyretmesi inanılmaz keyifli anlardan biriydi. Ciaran Hinds ve Kit Harrington karşılıklı, temkin içerisinde sohbet ederlerken; konu savaşta kaybettikleri kişilere geldi. Bir tarafta Mag vardı, devlerin soyu yüz yıllar öncesine dayanan son kralı. Diğer taraftaki ise Grenn'di. Grenn bir çiftlikten gelmişti. Bu iki adamın Grenn ve Mag için bir kadeh kaldırmaları, iki karaktere de yaraşır bir andı.
7. The Purple Wedding
Mor Düğün.
Bölüm: S04E02 - The Lion and the Rose
Evet, belki de daha yukarıda olması gerekiyordu; biliyorum. Ama neden 7. sırada olduğuna gelmeden önce, sahnenin en büyük önemini arz etmem gerekiyor: Biz bunu dört senedir bekliyorduk. Joffrey'nin nalları dikmesini görmek, bu nasıl olursa olsun unutulmayacağı garanti anlardan biriydi. Ama sorun şu ki, insan daha vahşi, daha vurucu bir ölüm şekli bekliyordu. Joffrey'nin dört senedir çektirdiklerine binaen tatmin edemedi bizi bu ölme biçimi; zaten Arya da birkaç bölüm sonra hislerimize tercüman oldu. Biliyorum, kitaplarda da böyle gidiyor Joffrey, ama en azından dizide şöyle üzerine bir piyano falan düşemez miydi?
6. "I am the watcher on the wall."
"Ben duvardaki gözcüyüm."
Bölüm: S04E09 - The Watchers on the Wall
Meşhur Castle Black savaşı kitap okuyucularının beklediği gibi gitmemiş olabilir, ama genel olarak baktığımızda; basması gereken notalara kudretle basan bir bölümdü; burası da tartışılmaz. En ağır girdiği sahne ise, Grenn ve ekibinin kapıyı koruma mücadeleleriydi. Jon'dan aldığı emirle, kendini umursamadan aşağıya inen ve bunu kendisinden başka bir şeyi umursamayan zengin şişmanların arasında yapan Grenn'in fedası, dizinin en şerefli ölümlerinden biriyle sonlandı. Grenn belki yaşamında pek hatırlanan bir karakter değildi, ama ölümünde unutulmazlaştı.
5. "Bring me one of those chickens."
"Bana o tavuklardan birini getir."
Bölüm: S04E01 - Two Swords
Ned Stark'ın kılıcının eritilip, iki farklı kılıç hâline getirildiği bölüm, pek çok anlamda sezonun geri kalanı için bir sıçrama tahtasıydı. Two Swords, genel olarak sezon boyunca göreceğimiz şeylerin başlangıçlarını verdi. Bunlardan biri de, Hound'un sonunda öldüğüne üzüleceğimiz bir karaktere dönüşümüydü. Arya ile Hound'un -Yigilante'nin müthiş tabiriyle- İbo ile Güllüşah vari yolculukları, dizinin belki de en komik sahnelerinden biriyle başladı. The Hound ve onun tavuk arzusu, kelimenin tam anlamıyla internet fenomen oldular. Yakıştı da be!
4. White Walker Ritual
Ak Yürüyen Ritüeli.
Bölüm: S04E04 - Oathkeeper
Oathkeeper'ın sonunda vuku bulan bu sahne, sadece kitap okuyucularını deli etmesiyle bile burada kendine yer bulabilirdi. Sorun şuydu, bu sahne kitaplarda yer almıyordu. İnsanlar ilk başta Benioff ve Weiss'ın kendi ekledikleri bir an zannetseler de, kazın ayağı HBO'nun hatasıyla ortaya çıktı. O son White Walker ritüelinde bebeği White Walker'a çeviren karakter, credits bölümünde "Night's King" olarak geçiyordu. Bu sonrasında hemen kaldırıldı ama ok yaydan çıkmıştı; Night's King kitapta sadece efsane olarak adı geçen bir karakterdi ve kanlı canlı duruyordu karşımızda. Bu haliyle, insanlarda "ulan demek ki George R. R. Martin bunlara kitapların ilerisini de söylemiş" izlenimini uyandırdı. Sadece bu anlamda bile, unutulmaz anlardan biriydi.
3. "Drop the scythe!"
"Tırpanı salın!"
Bölüm: S04E09 - The Watchers on the Wall
Sezonun en tartışmalı bölümünden, listeye girmeyi başarmış ikinci sahne; bölüm incelemesinde de öve öve bitiremediğimiz tırpan sahnesiydi. Hep Night's Watch'ın bilmediğimiz bir takım önemli savunma hamleleri olduğundan şüpheleniyorduk. Neticede Castle Black yüz yıllardır düşman eline düşmediyse, bunun bir hikmeti olmalıydı. Hikmet, Eddison Tollett duvarın tepesinden emri verince anlaşıldı: "Drop the scythe!". İşte dördüncü sezonun Wildfire anı da buydu. Bir anda çıkan ve çok güzel gözüken, etkileyici bir savaş sahnesi. Bir insan daha ne ister?
2. "You raped her. You murdered her. You killed her children!"
"Ona tecavüz ettin. Onu katlettin. Onun çocuklarını öldürdün!"
Bölüm: S04E08 - The Mountain and the Viper
Benioff ve Weiss'ın bu sahnenin bu denli koyması konusundaki günahlarını daha evvelinde sizlerle paylaşmıştık. Belki de çok fazla şey söylenebilir Oberyn'in Gregor Clegane ile olan dövüşüyle ilgili; fakat en nihayetinde bize soracak olursanız; her türlü lafın altında tek bir ismin geçmesi gerekiyor: Pedro Pascal. Pascal, bu sahnede Oberyn'in haklı öfkesini o kadar muhteşem bir şekilde canlandırdı ki, izledikten haftalar sonra dahi evin içerisinde "You raped her. You murdered her. You killed her children!" diye gezmek işten bile değildi. Dövüşün sonu, hiç de umduğumuz gibi gitmedi, ama dövüşün kendisi tam manasıyla dizinin en unutulmaz sahnelerinden biriydi.
1. "I demand a trial by combat"
"Dövüşerek yargılanmak istiyorum!"
Bölüm: S04E06 - The Laws of Gods and Men
Hafiften yolu yapılmaya geçen bölüm başlanmış girişiyle; üst üste gelen tanıkların söylemleriyle ilginçleşen gelişmesiyle, Peter Dinklage'in bu seneki Emmy'sini de garanti altına alacak performansına şahit sonucu ve çıkış müziğiyle sezonun en unutulmaz sahnesi buydu. Charles Dance'ın yansıttığı otorite, Sibel Kekilli'nin kalbimizi kıran soğukluğu, Lena Headey'nin aç öfkesi ve Pedro Pascal'ın meraklı gözleri kesinlikle az övgüyü hak etmiyor. Ama bu sahneyi unutulmaz kılan Dinklage'ın beş dakika içerisinde bir insanın hissedebileceği her uç duyguyu bir anda yansıtan kusursuz tiradıydı. Nefeslerimizi tuttuk ve Tyrion'u dinledik; ve en nihayetinde onun dudaklarından dökülen "Trial by Combat" dileği ile beraber giren Rains of Castamere sırasında resmen içimizden bir parça düştü, kendisini bizimle beraber yere sabitledi. Bir süre kalkamadık yerimizden, öylece kaldık. Apışıp kalmamıza sebep olan şey, Dinklage'ın huşu uyandıran oyunculuğuydu. O oyunculuk sayesinde de bizce, bu sahne açık ara sezonun en unutulmaz sahnesiydi.
Bizce durum böyle. İlla ki sizin katılmadığınız yerler vardır. Sizce geçen sezonun en iyi sahneleri neydi? Çekinmeyin, aşağıya yardırın. Konuşalım, tartışalım, biten sezona güzel bir selam çakalım!
Game of Thrones 5. sezondan yeni fragman