Serkan Özcan, Selçuk Özdağ'ın saldırıya uğraması ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Karar gazetesi yazarları Yıldıray Oğur, Elif Çakır ve Taha Akyol'u hedef göstermesine ilişkin olarak, İktidarın küçük ortağı açık bir şekilde siyaseti kriminalize ve terörize etmek için bir gün siyasetçileri diğer gün gazetecileri hedef göstermektedir. Siyasi partileri hedefe koyan, gazetecileri tehdit eden, sokaklara şiddet salan ve siyaseti kriminalize eden yaklaşımın asıl hedefi de sorumlusu da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’dir. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gücünü kullanmakta, iktidar içindeki konumunu kullanarak mafyatik bir tutumla kişisel hesabını görmekte, ülkeyi ateşe atmaktadır" dedi.
Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, Özdağ'a yönelik saldırı ve gazetecilerin hedef gösterilmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Sözlerine Selçuk Özdağ’a yapılan saldırıyı kınayarak başlayan Özcan, Türkiye’nin son birkaç yıldır ekonomik ve siyasi bir kriz içinde olduğunu söyledi.
Gelecek Partisi Sözcüsü Özcan, "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtiğimizden beri siyasetin alanı daralmakta, ekonomimiz küçülmekte, demokrasimiz irtifa kaybetmekte ve hukuk devleti işlevsizleşmektedir. Bu krizden tek çıkış yolu daha fazla demokrasi iken koalisyon iktidarı açık bir şekilde ülkemizin her geçen gün demokrasiden uzaklaşmasına sebep olmaktadır" dedi.
"MHP, siyaseti sokağa indirmekte ve siyasal sabotajlardan medet ummaktadır"
Devlet Bahçeli’nin sorumluluktan uzak tavırlar sergilediğinin savunan Serkan Özcan, "MHP’nin bu gücü milletin vermediği bir iradeyi AKP'den aldığını" söyledi.
Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İktidar koalisyonunun küçük ortağı ise açık bir şekilde siyaseti sokağa indirmekte ve siyasal sabotajlardan medet ummaktadır. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son zamanlarda sıklıkla asgari nezaket ve sorumluluk anlayışından uzak bir tutum içerisinde siyasi ve toplumsal barışı tehdit etmektedir. Bu cüretkâr ve yıkıcı eğilim, iktidar koalisyonu içerisinde yer almasından, milletin vermediği bir iradeyi AK Parti’den almış olmasından kaynaklanmaktadır.
İktidar denklemi içerisinde üstlendiğini farz ettiği hayati fonksiyonuna dayanarak, her gün büyük bir sorumsuzluk, pervasızlık ve nezaketsizlikle siyasi iklimi ve toplumsal barışı zedelemektedir. Siyasetçi, akademisyen, kanaat önderi ve gazetecileri isim vererek hedef göstermekte, hedef gösterilen kişiler kısa süre içerisinde saldırıya uğramaktadır."
"İktidarın küçük ortağı siyaseti terörize etmektedir, bunun sorumlusu da Erdoğan’dır"
MHP’nin siyaseti terörize ettiğini söyleyen Özcan, "mafya ve siyaset ilişkisinin geçmişte yol açtığı sonuçların milletin hafızasında olduğunu" belirterek şunları kaydetti:
"İktidarın küçük ortağı açık bir şekilde siyaseti kriminalize ve terörize etmek için bir gün siyasetçileri diğer gün gazetecileri hedef göstermektedir. Herhangi bir ciddi hukuk devletinde bu adımlar suçtur. Herhangi bir demokraside bu tavırlar şiddete açık davettir. Mafya-siyaset ilişkilerinin ülkemiz için oluşturduğu maliyetler milletimizin hafızasında canlılığını korumaktadır.
Siyasi partileri hedefe koyan, gazetecileri tehdit eden, sokaklara şiddet salan ve siyaseti kriminalize eden yaklaşımın asıl hedefi de sorumlusu da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’dir. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gücünü kullanmakta, iktidar içindeki konumunu kullanarak mafyatik bir tutumla kişisel hesabını görmekte, ülkeyi ateşe atmaktadır."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, evinin önünde silahlı ve sopalı saldırıya uğrayan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ile ilgili ilk kez yaptığı açıklamada saldırılardan dolayı partisine yapılan eleştiri ve suçlamalara, "Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i tarafı olmadığı saldırılarla ilişkilendirmeye ve yargılamaya cüret etmek terörizmin lügatinden beslenenlerin harcıdır. Aynı zamanda bühtandır, komplodur" diye tepki göstermişti.
MHP lideri, "ABD’deki Başkan değişimiyle eşzamanlı olarak, Serok ve partisinin, aynı şekilde tetikçi köşe yazarlarının hızlandırdığı iftira kampanyaları tesadüfi değil, alçak bir planın mahsulüdür" ifadeleriyle hedef aldığı Karar yazarları Elif Çakır, Yıldıray Oğur ve Taha Akyol'a, "kiralık köşe yazarları" demişti.
"Cumhurbaşkanı acilen karar vermelidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP'nin bir yol ayrımında olduğunu ve bir karar vermesi gerektiğini ifade eden Özcan, Erdoğan’a ve hükümete şu soruları yöneltti:
Tehditlerin, kaosun ve şiddetin kol gezdiği bir Türkiye mi, milletin arzuladığı huzurlu bir Türkiye mi?AK Parti; siyasi partilerin kapatılmayla, parti liderlerinin ölümle, siyasetçilerin ve gazetecilerin şiddetle tehdit edildiği bir Türkiye mi görmek istemektedir?
AK Parti meşru siyasetin, gazetecilerin ve yazarların mafyatik bir dille tehdit edildiği bir Türkiye mi arzulamaktadır?
AK Parti binlerce insanımızın faili meçhullere kurban gittiği 1990’lara dönen bir Türkiye mi görmek istemektedir?
AK Parti sağı solu sorumsuzca tehdit eden cüretkâr bir kayyım tarafından maceraya sürüklenmekten razı mıdır?
"Kendisini ev sahibi zannedenlerin kuru gürültüsü kimseyi korkutmasın"
Serkan Özcan, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Türkiye yıllardır kendisini ev sahibi milleti de kiracı zanneden güruhun kuru gürültüsünden çok geçti. Bu ülkede milletten başka ev sahibi yoktur. Kendisini ev sahibi zannedenlerin, devletin sahibi zannedenlerin hatta milletin sahibi zannedenlerin kuru gürültüsü kimseyi korkutmasın. Bu mafyatik dilin ve yaklaşımın tek özelliği korkmasıdır.
Korktukları için bağırırlar, sağa sola hakaretler savururlar. Korktukları için sağı solu tehdit ederler. Bunlar ancak bir gün siyasi partileri diğer gün gazetecileri tehdit ederek, sokakta insanlara saldırarak, milleti terörize ederek var olabilirler. Bunlar ülkemizin bugününe ve yarınına dair bir tek anlamlı cümle kuramadıkları ve inşacı yaklaşım sergileyemedikleri için şiddetten medet umarlar."
"Şimdi de savcıyı tehdit ediyorlar, ortada Adalet Bakanı yok!"
Ülkü Ocakları ve MHP teşkilatlarının dün gece sosyal medyada organize bir kampanya ile Selçuk Özdağ’a yapılan saldırıya ilişkin soruşturmayı yürüten savcıyı tehdit ettiğine de değinen Özcan, şu ifadeleri kullandı:
"Şimdi de sokakta estirdikleri terörü araştıran savcıyı tehdit ediyorlar. Açıkça suç işliyorlar. Ortada Adalet Bakanı yok, ortada Cumhurbaşkanı yok, ortada HSK yok, ortada hukuk devleti yok. Buradan açıkça Adalet Bakanı’na ve İçişleri bakanına sesleniyoruz: Açıkça savcıların tehdit edildiği bir ülkede siz Adalet Bakanı olmaktan hicap etmiyor musunuz? Açıkça sokaklarda terör estirilen bir ülkede siz iç İşleri Bakanı olmaktan hicap etmiyor musunuz?"
"Bahçeli sokak teröründen ne murat etmektedir?"
MHP lideri Bahçeli’ye de bir dizi soru yönelten Gelecek Partisi Sözcüsü, şu soruları yöneltti:
"Sayın Bahçeli kendisini AK Parti’ye kayyım mı atatmıştır? Yıllarca sokaktan gençleri çektim edasıyla siyaset yapan Sayın Bahçeli sokakları karıştırmaktan ne ummaktadır? Yıllardır sokak şiddetinin tehlikesinden bahseden Sayın Bahçeli mafyadan, çetelerden ve sokak teröründen ne murat etmektedir? Yok eğer bu sokak terörünü Sayın Bahçeli teşvik etmiyorsa kim tezgahlamaktadır? Türkiye yeterince sokak teröründen çekmedi mi? Ne istiyorsunuz?
"Serok" yanıtı
Devlet Bahçeli’nin Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na "Serok Ahmet" diye hitap etmesine ilişkin olarak da konuşan Özcan, şunları söyledi:
"Kürtlere ve Kürtçeye sabah akşam hakaret edenler, "Serok Ahmet" diyerek milyonlarca Kürdün diline hakaret ettiğini zannedenler millete küfretmektedirler. Sivas’tan öteye gitmeye ne cesareti ne aklı ne de ahlakı olanların tek bir projesi vardır: Türkiye’yi küçültmek. Bunlar Kürtçeye hakaret ederler çünkü vatansever değillerdir. Bunlar sokakta terör estirir çünkü vatansever değillerdir.
Bunlar tehdit dilinden başka dil kullanamaz çünkü vatansever değillerdir. Bunlar ne zaman iktidarın ve devletin biraz yakınına gelirlerse ekonomimiz batar, ekmeğimiz küçülür, huzurumuz bozulur. Çünkü bunların tek bir ideolojisi vardır: Türkiye’yi küçültmek ve zayıflatmak. Çünkü bunların dar kalıplarına ne bu millet sığar ne de Türkiye. Çünkü bunların köhne ve kindar kafası millete düşmandır."