GQ Türkiye: Şehirli Erkeğin Defoları...
KONUK YAZAR/ Sarphan Uzunoğlu
"Bildiğini Okuyan Erkeklerin Dergisi" sloganıyla çıkan GQ Türkiye, Mirgün Cabas’ın ’önderliğinde’ Türkiye ’dergi sektörüne’ -ki biliyoruz arkasında bir mezarlık vardır- girişini yaptı. Cabas’ın Türkiye medyasındaki prestiji ortada; NTV’deki siyasal yayınlarının ’kaldırılmasının’ ardından böyle bir işe kalkışması ise Cabas’ın özgürleşme (başka bir alan üstünden) çabası olarak okunabilir. Peki ya Cabas’ın işi ne kadar özgürleştirici ya da farklı?
Dergiyi elime aldığımda ’ilgimi çeken isimler’ benim için daha ziyade yazarlar oluyor, keza derginin okunabilirliği, bakılabilirliğinden daha ciddi bir belirleyici. Levent Erden, Cem Dinlenmiş, Kanat Atkaya, Kaan Sezyum gibi isimlerin varlığı her şeyden önce derginin çıkışını birçok anlamda anlamlı hâle getiriyor. Peki ya yeterli mi?
İşte bu ’ilk bakış’la derginin tamamını okumak yanlış olacağından GQ’yu bölüm bölüm değerlendirmekte fayda var.
İlk olarak Didem Soydan ve Demet Evgar’ın "ilham perisi" temalı fotoğraf çekimlerini merkezine yerleştiren kapağı ele alalım. İşin içinde "erkeklik" olunca penisin akli iktidarı da kaçınılmaz oluyor olsa gerek. Öyle ki Demet Evgar’dan bir ’erkek tipi’ yaratılırken Didem Soydan ise kendisinin ’yetenekli ve güzel’ kölesi olarak kapağa yerleştirilmiş durumda. Kısacası, modernite sonrası evrede iyice hakimleşen toplumsal cinsiyet bazlı rollerin bir bir kendilerini gösterdiğini burada görebiliyoruz.
GQ’nun kitlesini tanımlarken kullanılan çeşitli demografik segmentler var: Kitlesel eylemlere katılmayan, tüketimci, şehirli vs vs. Bu tür demografik verilerin her biri aslında yeni işçilerin kendisini keşfetmeyişi ile ilgili. Öyle ki, Sodexho’ları ile plazalar ve alışveriş merkezleri arasına ’kapatılmış’ bir hayat süren, penisleri ile kredi kartlarının limit ölçülerinin orantılı olduğunu sanan bir ’erkek nesli’nin dergisi olmaksa amaç GQ’nun hiç bu kadar masrafa girmesine gerek yoktu; ancak ortada bir ’gentleman’ dergisi olma iddiası varsa ki var gibi gözüküyor, ben GQ’nun IQ sayfalarının arttırılmasının gerektiğine inanıyorum, zaten insanı ’şehirli’ yapanın ’cinsel’ deneyiminin pornografik makamı değil, entelektüel birikimi ve cinselliğe dair de porno filmlerden öğrenilmemiş bilgileri olduğuna inanıyorum ki zaten bir ’hetero erkek dergisi’ olarak GQ’nun Vogue’un çizdiği kadınlar için ’hetero’ sınırlarından sıyrılan hatta hetero erkekleri de okuru yapan çizgiye gelebileceğini pek düşünmüyorum; ancak zaten bir ’toplumsal cinsiyet segmenti’ni pazarı olarak seçmiş bir dergi için de bu tür bir karşılaştırmanın abes olacağını söylemek şart.
Konunun içine ’cinsel yaşam’ girdiğinde cinsellik dair birçok konunun aslında kültür endüstrisi tarafından yeniden biçimlendirildiği ya da yeniden üretildiği gerçeğine bakmakta fayda var. Bu bağlamda GQ’da cinsellik ile ve kadın cinselliği ile ilgili olarak erkeklere ’akıl’ veren birilerinin olmasının olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Keza ’azdırıcı krem’ ve benzeri kimi ’ürünlerle’ kadınları mutlu edebileceği konusunda sonsuz bir özgüvene sahip bir ’erkek’ patavatsızlığındansa GQ’nun çizgisi yeğ tutulabilir.
"Putin İyi Ama Çevresi Kötü" başlıklı Cenk Başlamış yazısı, şehirli erkeğin ’güçlü politik figür’e duyduğu ilgi üstünden kaleme alınmış belli ki. Eğer dünyadaki liderlerin ’erkek kadın gözetmeden’ portrelerine biraz daha ’derinlikli’ bir yolculuk yapılır ve bu maddi gücü aşan başka güçleri de içine alan (politik görüş, ülke iç politikasına dair dengeler, karizmatik liderlik kavramı vs.) analizlerle güçlendirilirse en azından ’kitlesel politikalardan uzak’ bu erkek figürü için daha ’eğitici’ bir bakış açısı oluşturulabilir. Sodexho erkekleri için Boxer’ın sunduğundan fazlası sunulmak isteniyorsa böyle bir kamu hizmetinin fena olmayacağı aşikar.
Üstelik şehirli erkek dediğimide aklımıza yalnızca ’iyi’ giyinen ya da ’iyi’ sevişen erkek gibi değişkenler geliyorsa bu da bizim biraz sorunlu olduğumuzun göstergesidir. İyi yaşamak (sporun da dışında kültürel bir tüketen, üreten varlık olarak insan), iyi düşünmek gibi çeşitli özelliklerin de erkekler için ’gerekli’ olabileceği ortada.
Örneğin pop kültürün ve özellikle heteroseksist camianın artık sembolü hâline gelmiş Playmate’lerin hayatlarına atılan bakışta elbette çeşitli sorunlar var; ancak örneğin bu dünyanın arkasında ’az yıldızlı’ oteller ve zor çalışma şartları olduğuna yapılan vurgular bile en azından pornografik bir kapitalizm ve sömürü güzellemesi değil, tabii benimkisini de bir ehven-i şer güzellemesi olarak okumanız mümkün...
Örneğin Onur Erdem’in kaleminden çıkan Balotelli portresi ’bildiğini okuyan erkek’ kavramının GQ tarafından kastedilen hâli ise bana kalırsa bir erkeğin bildiğini okumasndan kastedilen bu olabilir; ancak bu ’bildiğini okuyan erkek’ Evgar’la yapılan fotoğraf çekiminin okuruysa ortada ciddi bir bölünmüşlük vardır.
Özetle Cabas’ın ve ekibinin işi zor. Ortaya koymak istedikleri dergiden bir Boxer çıkma ihtimali hitap ettikleri kitlenin ’talepleri’ ile şekillenirse oldukça yüksek; ama bazen de arz edenin talebi yönetmesi prensibine bağlı kalmak gerekir; GQ Türkiye’nin de Cabas’ın kariyerine ’uygun’ bir şey olması açısından bu misyonu yüklenmesi hiç de fena olmaz gibi duruyor...