(T24 - Çeviri: İnan Ketenciler)
Söz konusu seçimin, Erdoğan'ın "seçilmiş diktatörler kulübündeki yerini garantileyeceğini" savunan Tisdall, sözlerine "Erdoğan'ın erken seçimi kaybetmesi mümkün ama son derece düşük bir ihtimal. AKP 2015'te meclisteki sandalyelerin çoğunu kazandı ve bu sefer MHP'nin de desteğini alıyorlar" diye devam etti.
Erdoğan'ın demokratik seçimlerin getirdiği saygınlığı istediğini ancak kaybetme riskini istemediğini yazan Tisdall, "Bu açıdan Türkiye'nin cumhurbaşkanı Rusya'nın Vladimir Putin'i veya Mısır'ın Abdülfettah Sisi'sinden farksız" ve ekledi:
"Erdoğan, daha önce cumhurbaşkanı ve başbakan olan Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu gibi eski yoldaşlarını arkada bırakarak, AKP içinde hiç kimsenin kendisine rakip bir konumda bulunmamasını sağladı.
2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana, sistematik olarak rakip güç odaklarını ve bağımsız medyayı güçten düşürdü, Kürt yanlısı milletvekillerini ve gazetecileri hapse attı ve on binlerce devlet memuru, akademisyen, asker, polis ve hakimi sahte ulusal güvenlik gerekçesiyle kovdu. Bu gibi durumlarda, gerçekten rekabetçi, açık, özgür ve adil seçimler yapma ihtimali ya çok zayıftır, ya da hiç yok.
Çok gerçek bir ifadeyle kendisi de bir dönem cezaevinde kalarak zor bir yoldan gelen Erdoğan, hayatının anını bekliyordu. Seçimi kazanırsa, geçtiğimiz şiddetle tartışılan anayasa referandumunda kıl payı geçen yeni “icracı cumhurbaşkanlığı”nın tüm yetkilerini üstlenecek.
Seçimler 18 ay daha yapılmayacaktı. Sandıkları öne sürerek, Erdoğan nihayet iç ve dış politikanın tüm kilit yönlerini tam olarak kişisel kontrolü altına almaya hazır. Adı dışında her şeyiyle bir diktatör olacak, hatta modern seküler Türkiye’nin kurucu babası Kemal Atatürk’ten bile güçlü..."
(T24 - Çeviri: İnan Ketenciler)