Nil Karaibrahimgil: Bir kitapta isimlerin insanları etkilediğini okudum. Sence isminin böyle bir etkisi var mı?
Gülse Birsel: Bunun çirkin bir şakasını yapardık yıllar önce. Bir dergi vardı, bu dergiyi çıkaranların birinin adı Hüsran, diğerininse Kader’di ve dergi asla tiraj alamıyordu. Adım annemle babamın isimlerinin ilk hecelerinden oluşuyor. Yaratacılığımızı çalıştıralım demişler.
NK: Komik bir çocuk muydun?
GB: Komik bir çocuktum ama bu en küçük çocuk olmakla da ilgili olabilir; abim benden
15, ablam 13 yaş büyük. O yüzden de hep, “Hadi şimdi şunu yap, hadi şimdi de şarkı söyle” derlerdi bana. Sanatçılar genellikle ailelerin en küçük çocuğundan çıkıyormuş. İlkokul yaşantım boyunca şarkıcı olmak istedim, sonra anladım ki sadece istemekle olmuyor; bir de sesinin güzel olması lazım. Ortaokul ve lise boyunca da oyuncu olacağımdan çok emindim. Ailem tabii ki istemiyordu. Boğaziçi’ne girebilecek potansiyeli görüyorlardı bende. Onların istedikleri okula girdim ve oyunculuk mevzusu bitti diye bakıyordum o işe.
NK: “Konservatuara gitseydim, Boğaziçi’ndeki yılların yerine oyunculuk öğrenseydim” diye düşündüğün oluyor mu?
GB: Boğaziçi’ne girdiğimin ikinci yılında gazetede çalışmaya ve yazmaya başladım. Onun için aslında okula gitmekten çok dergiye gidiyor ve yazıyordum. Şu anda senaryo yazmamın esas temelleri orada atıldı. Ama tabii teknik oyunculuk eğitimi almamış olmamın eksikliğini de hissediyorum. Gazetecelik hem oyunculuk, hem de yazarlık için harika bir şey. Gazetecilik yaptığında steril kalmak mümkün değil. O dergi, gazetenin hayatımda olduğu 4-5 yıl benim için oldukça verimli geçti açıkçası.
NK: “Bunu yapabilirim” fikri aklına ilk ne zaman geldi?
GB: Önce Amerika’ya gittim senaryo okudum, orada iyi bir öğrenci olduğumu söylüyorlardı. “Ben bu işi kıvıracağım galiba” dedim. Ama dönüp Türkiye’de gazetecilik yapmaya devam ettim. Televizyonla ilgili bir hevesim yoktu. Atv Haber’e girdim. İlk hafta sabah haberlerinin dış haberler editörü işten ayrıldı. “Sen en iyisi sabah kahvaltısı haberlerinin dış haberler editörü ol” dediler. Üç ay boyunca akşam
9, sabah 9 çalıştım.
“Komiklik kadın için dezavantaj”
NK: Komik kadın nasıl bir kadın?
GB: Cazibe ve seksapelle ilgili bir avantaj olduğunu sanmıyorum. Erkekte değil ama kadında dezavantaj bile olabilir. Komiklik kadının seksapelinden bile götürebilir.
NK: Peki arkadaşlarına, “Gülse komik mi?” diye sorsak ne derler?
GB: Büyük ihtimalle, “Evet” derler. Hatta birçoğu “Televizyondan daha komiksin gerçekte” diyor.
NK: Hem yazıyorsun, hem oynuyorsun hem de sonuç çok başarılı oluyor. Peki ya özel hayatın?
GB: İnsanlar yazmanın daha çok vakit aldığını düşünüyorlar. Ben
19 yaşından beri yazdığım için, söylemesi ayıp,-burada çok para aldığım bütün yapımcılardan özür diliyorum-çok hızlı ve çok kolay yazıyorum aslında. Hayatta meslek olarak en kolay yaptığın işi yapacaksın bence. En güzeli o. Günde
8-9 saatten daha fazla çalışmıyorum, dolayısıyla her şeye ayıracak zamanım oluyor. Bir sahneye çıkıp tek bir şarkı söyleyebilmek için yıllarca çalışmak gerekir gibi geliyor. Tek bir şarkı bile bana çok zorken, senin için ne kolay.
Yeni semt, Cihangir
NK: Yeni dizin ‘Yalancı Dünya’ya gelirsek, Cihangir’i merkez alıyor. Şimdi Cihangir’de de bir ofis tuttun. Nereden çıktı olayın geçtiği yerde konuşlanmak?
GB: Ben 4-5 yılımı bu taraflarda geçirdim. Belki onun için ‘Yalan Dünya’nın oyuncuları buralı. “Cihangir’de bir ofis edineyim” derken tanıştığım insanlar, emlakçılar, ev sahipleri falan her şey bir araya geldi. Oturup yazıya dökmeye başladım. Bir günde hızlı hızlı yazdım ve o gün ne çıktıysa (dekorlar, karakterler, çatışmaları not almışım), şu anda dizi o. Oyuncular; Altan Erkekli, Füsun Demirel, Beyazıt Öztürk, Olgun Şimşek, Hasibe Eren, Öner Erkan, Sarp Apak,
Nihal Yalçın, Bartu Küçükçağlayan. 4-5 genç oyuncumuz daha var bir de ben oynuyorum.
NK: ‘Avrupa Yakası’ gibi başarılı bir projenin üzerinde oluşturduğu bir baskı var mı?
GB: Kimi ‘Avrupa Yakası’nı özleyecek, kimi bunu daha çok sevecek. Bu başka bir yerde, başka insanlarla geçen, bambaşka bir hikaye.
Komedi, mutluluk istiyor
NK: Ben şahsen huzursuz olduğum zaman şarkı yazabilirim. Peki ya sen?
GB: Komedi için keyfin yerinde olacak. Benim mesela en zorlandığım dönem, ‘Avrupa Yakası’nın son 12 bölümü olmuştu. Gazanfer Özcan’ı ani ve beklenmedik şekilde kaybettik. Hepimizin yüzünden düşen bin parça, yorgunuz, ruh halimiz felaket...
“Benimi aldırdım”
NK: Güzellikle ilgili sırlarını sorsam?
GB: Benden yaşı büyük olup da çok iyi duran birkaç oyuncu arkadaşım var. Onların ağzından kerpetenle laf almaya çalışıyorum. Bu sanırım uluslararası olarak bütün kadınların yemin ettiği bir konu, kimse sır vermiyor. Yeter artık bitsin bu dönem. Adresleri, telefonları, bilgileri, her şeyi paylaşalım bu konularla ilgili. Ama benim kendi adıma paylaşabileceğim bir durum gerçekten yok. Ailenin genlerinden başka bir şey olamaz çünkü korkunç yiyorum. Tek değişikliğim benimi aldırmış olmam.
NK: Her kadın alışveriş yapmayı sever, sen de hep şık bir kadınsın...
GB: Bir kursu olsa gideceğim o kadar söyleyeyim. O kadar yıl moda dergisi çıkardım tek öğrendiğim şey sanırım risksiz parçaları seçiyor olmamdır. Kombin yapabilmek ayrı bir göz, ayrı bir yetenek. Benim yapabildiğim bir şey değil. Bir sürü şey alırım, bir bakarım hepsi birbirinden bağımsız ve öylece dururlar dolapta. Vakit harcamayı da sevmiyorum giyinmekle ilgili.
Yazı: NİL KARAİBRAHİMGİL