Hande Çayır hem akademisyen, Bilgi Üniversite’sinde doktora yapıyor; hem oyuncu (MedCezir’de oynadı), aynı zamanda dansçı, aynı zamanda T24’de yazılar yazıyor, aynı zamanda bir başka yayında yayın yönetmenliği yapıyor, mesela kadınların soyadı meselesine takıp belgesel çekiyor, yurt içinde ve yurt dışında gösteriliyor, ödüller alıyor, sonra da çevresinde pek çok insanın paralel hayatlar yaşamasına takıp, metresliğin kitabını yazıyor. Ayşe Arman, Hürriyet Pazar’da ‘Ne zaman Boşanacaksın da Evleneceğiz?’ kitabının yazarı Hande Çayır’la konuştu. Arman’ın söyleşisi şöyle:
Metresler üzerine bir araştırmanız var: ‘Ne Zaman Boşanacaksın Da Evleneceğiz?’ Nereden aklınıza geldi metreslere sarmak?
- Çünkü böyle bir gerçeklik var. Çünkü metresler her yerde. Kendimizi kandırmayalım, bu toplumun büyük bir kısmı ‘paralel hayatlar’ yaşıyor. Ama evlilik kurumu da bir taraftan devam ediyor.
Bu kitabı yazmaya karar vermenizin sebebi metreslik ilişkisini anlayabilmek mi? Yoksa iki yüzlülüğümüzü suratımıza vurmak mı?
- İkisi de. Ben kendimi bildim bileli onlar var. Büyürken de metreslerin varlığına şahit oldum. E madem varlar, niye görünür değiller? Niye onları yok sayıyoruz? Ben, var olan bir şeyin görünür olmasından yanayım. Dürüstlük bunu gerektirir. Toplum olarak yüzleşelim istedim, ‘kutsal aile’ diye bir şey var ama onun altı kaynıyor...
Nasıl şahit oldunuz küçükken metreslerin varlığına?
- Felaket bir hikâye. Tamamen yanlışlıkla! Çok sık görüştüğümüz bir aile büyüğü vardı. Bir erkek. Ben de küçüğüm, beni de çok severdi, oyalanayım diye fotoğraflar gösterdi. Kendisi var, bir de bir kadın . Benim çocuk aklımla, o fotoğraflardaki kadın, karısı. Başka bir algım yok. Sonra onları bir çekmeceye koydu. Derken bir kadın geldi. Ben de sürpriz yapmak için, adamın bana gösterdiği fotoğrafları çekmeceden alıp, sonradan gelen kadının kucağına koydum. Oyun oynayalım diye. Meğer fotoğraflardaki metresiymiş, sonradan gelen de karısı! Çocuktan al haberi derler ya. Kıyamet koptu. O ilişki çatladı. Benim galiba sistemle derdim var, aileyle...
Ne derdiniz var?
- Aile, bize mutluluk yuvası olarak sunuluyor. Böyle yutturulmaya çalışılıyor. Keşke öyle olsa. Keşke beraber mutluca paylaşıp çoğalsak, sevsek, sevilsek... Ama genellikle arkasında bir sürü yalanlar, riyakârlıklar, aldatmalar, gizlemeler, üçüncü, dördüncü kişiler... İşin tuhafı, insanlar bozuşunca bile ısrarla o aileyi bir arada tutmaya çalışıyorlar. Aman kaos çıkmasın, aman düzen korunsun. Belki o sağlıksız ortam içinde çocuklar daha mutsuz oluyordur. Yok, yine de düzen bozulmasın! Yani yaşamamak üzerinden bir yere hapsolmak. Aile genel olarak böyle. Ha, aksi örnekler yok mudur? Vardır. Ama genel olarak bir ikiyüzlülüktür gidiyor. Bu da benim sinirimi bozuyor. Çünkü ben dürüst olmak istiyorum.
Siz metres kavramını da yeniden tanımlıyorsunuz...
- Evet. Türk Dil Kurumu’nda, “Evli bir erkekle ilişkisi olan gizli, kapama, kapatma kadın, virgül zamazingo” yazıyor. Bu zaten yeterince aşağılayıcı bir şey. Ben aynı zamanda Mor Çatı gönüllüsüyüm, KEDEV, TEGEV, Filmmor’la filmler de yaptım. Kadın, benim öncelikli konum. “Metresler, kadın olur ve yaşça büyük bir erkeklerin kapatmasıdır” yargısına itirazım var yani. Evdeki kadın ‘iyi’, dışarıdaki kadın ‘öteki’, buna da itirazım var. Çünkü kadınları bölüyor ve birbirine düşürüyor. Ya da “Metres dediğin, erkekten kazanç sağlar, çıkar sağlar!” diye düşünülüyor. Bu da yanlış. Metreslik tek tip değil ki, asla para kabul etmeyeni var. Ayrıca konuştuğum insanlar arasında erkek metres de var, biseksüel metres de var, lezbiyen metres de var, trans metres de var.
Peki size göre metres nedir?
- Bana göre metres dediğin, ilişkideki ‘gizli kişi’. Ben onlarla konuşmak ve onların dünyasını öğrenmek istedim. Amacım kimseyi yargılamak ya da suçlamak değil.
Size nasıl bu kadar rahat anlattılar?
- E çünkü onlar da şişmiş, konuşmak istiyorlar! İçlerinde birikmiş, birikmiş... Onlara da bir tür terapi gibi oldu. Kimisi çekinerek anlattı, kimi çok duygulu, kimi çok gururlu.
Neden onları sevgili, jigolo, âşık diye tanımlamadınız da, hepsini ‘metres’ kefesine koydunuz?
- Bütün bu gizli ilişkiler herkesin kafasında canlansın diye! Ve metreslik yükünü sadece kadına vermek istemediğim, paylaştırmak istediğim için. Fakat ‘metres’ nedense sevilmeyen bir sözcük. Eskiler ‘dost tutmak’ diyormuş. Fransızcada ‘maîtresse’, yani otorite, yani sahiplik demek. ‘Hanımefendilik’ içeren bir iktidar. Kelime anlamı bu. Oysa biz, metres kelimesini küfür gibi kullanılıyoruz. “Orospudan hallice” diyor biri meselâ. Yani metres yolludur, bakımı bir erkek tarafından sağlanır, kadın da o adamın seks ihtiyacını giderir. Ama artık böyle genellemeler yapmak doğru değil, ilişkiler çok çeşitlendi ve farklılaştı.
Ben bazen kocamla ilişkimi tanımlarken şöyle diyorum: “Onun hem aşığıyım, hem sevgilisiyim hem de metresiyim.” İtiraz ediyorlar, “Kocanla ilişkini nasıl metreslik olarak tarif edebilirsin?” diye kızıyorlar. Oysa metres ilişkisinde aynı zamanda gizli bir haz dünyası var. Üç dakika içinde kapı arkasında sevişmeler var. Derin bir fantezi var. Adrenalin var. Bir zamanın durması var. Sevişmeye susamışlık var. Yani iyi yanları da var!
- Zaten konuştuğum bütün insanlar koşa koşa gidiyorlar metreslerine. Ama sadece seks de değil paylaşılan...
Peki sebepleri neler metresliğin? Yalnızlık, kafa karışıklığı, cinsel tıkanıklık, cinsel merak?
- Bir sürü sebebi var. Sıradışı cinsellik isteyenlerin tercihi oluyor. Mesela acı çektirilmekten hoşlananlar. Mazoşistler yani. Bunu karılarına asla söyleyemiyorlar. Ya da anal seksten hoşlananlar, oral seksten hoşlananlar. Bunları eşlerine teklif dahi edemeyenler. Ya da edip de reddedilenler. İşte onlar, bunları yaşayabilecekleri yer bulduklarında kapılıp gidiyorlar. Ama “Çok âşık oldum!” diyen de var. Yani sadece cinsellik de değil, çatır çatır bir aşk da söz konusu bazen. “Başka bir dünyanın anlamını buluyorum” diyen de var. Ama bir kadeh şarap için evli bir erkekle ilişki devam ettiren de...
Çok ucuz değil mi bir kadeh şarap için metreslik?
- Öyle ama yoksul. Haftada bir gün adamla buluşuyor; adam onu yemeğe götürüyor; farklı, renkli bir dünyayla teması oluyor. Kendine kızıyor ama sonra “Ben de buyum!” deyip devam ediyor. Zaten insanlar kendilerini ya da kurdukları bu ilişkileri metreslik olarak tanımlamıyorlar. Birine metres demek kötü bir şey olduğu için, tanımına uysa bile “Ne münasebet! Ben metres değildim” diyor, “Ben âşık olunandım!” ya da “Aşık olandım!”
Evli bir adamın illa metresi mi olması gerekir, sevgilisi olamaz mı?
- Olur ama tanım gereği, sevgililer, geceleri birlikte uyur. Birlikte uyumuyorlarsa, her şey gizli kapaklı yaşanıyorsa, doğumgünlerini bile kutlayamıyorlarsa, e bu ne? Nasıl bir sevgililik? Basbayağı metreslik işte. Kadın ona durmadan soruyordur: “Ne zaman boşanacaksın da, evleneceğiz?” Açıkça adamın yüzüne söyleyemiyorsa bile içinden binlerce kez tekrarlıyordur.
HER METRES BİR EŞCİNSELDİR ÇÜNKÜ DIŞARIDA BIRAKILIYOR, ÖTEKİLEŞTIRİLİYOR
Peki ya kumalar, onlar da metres mi?
- Hayır, kuma daha görünür. Onlar kabul görüyor. Eşin üstüne bir eş daha geliyor, iki kadın aralarında anlaşıyorlar bile. “İki karım da çok iyi anlaşıyordu” diye anlatıyor birisi mesela. Ama metres görünmüyor, dertleşemiyor. Bir eşcinselle konuşuyorum kitapta mesela. O diyor ki, “Her metres bir eşcinseldir aslında. Çünkü dışarıda bırakılıyor ötekileştiriliyor...” Fakat ilginçtir, Metresler Derneği falan yok. Oysa eşcinsellerle ilgili Kaos var, Lambda var, Spot var. Kadınlarla ilgili Mor Çatı gibi dernek var. Yani dışarıdaki bırakılmış gruplar, çeşitli ortamlara gidip, dertleşip, rahatlayabiliyorlar. Ben metres kavramına kızgın olmama rağmen, içlerine girince üzüldüm. Yargılama meselesinde yön değiştirmiş oldum. Zaten araştırmaların bu yönünü seviyorum, beni değiştiriyor. Metreslerin de hayatı zor.
METRESLER BAZEN KÖTÜ EVLİLİKLERİ İYİLEŞTİRİYOR
Erkekler hangi tür kadınlardan kaçıyor ve metres tutuyor? Kitabınızda bir eş tarifi var...
- Ben genellemelere karşıyım. Ama aldığım cevaplar hep aynıydı. Dominant kadınlardan kaçıyor erkekler ya da çeşitli cinsel taleplerini söylemedikleri kadınlardan. Bir de ortak özellik olarak telefon çıktı; eksiksiz hepsi, eşinin bir metresi olduğunu cep telefonundan anlıyor. Ya bir mesaj unutuluyor ya da başka bir şey. Telefon çok belirleyici. Bana tuhaf gelen, insanlara sürekli “Evlen, evlen!” diyorlar. Sonra mutsuz olunca herkes kendine bir metres yapıyor. Yani evlilik denilen kurum, bir süre sonra, üçüncü, dördüncü kişilerin girdiği güvenilmez, fokurdayan bir kazan haline geliyor. Ama yine de “Aman boşanma, düzen devam etsin!” diye ısrar ediliyor.
Sizin hiç gizli ilişkiniz olmadı mı?
- Olmadı.
Bu araştırmayla ilgili sizi en çok ne şaşırttı?
- Metreslerin beklenmedik fonksiyonu! Her zaman olmasa da bazen kötü evlilikleri iyileştiriyorlar.
Nasıl yani?
- Mesela adamın kendini iyi hissetmesine neden olduğu için, o hal adamın evlilik ilişkisine de yansıyor. Metres bazen görevini tamamlıyor çıkıyor o evlilikten; o çift, hayatına devam ediyor. Bazen de erkek, karısı öğrendikten sonra hatasını anlıyor, eşine daha farklı davranmaya başlıyor. “Seninle birlikte olduğum günlerde kocama daha iyi davranıyorum” diyen kadınlar da var. Bir erkek metresi olduğu için suçluluk duyuruyor ve o akşam eşini uçuruyor. Benim ilginç bir tespitim daha oldu.
Nedir o?
- İnsanlar her türlü şeyi fanteziyi yaşıyorlar, eş değiştiriyorlar, grup seks yapıyorlar, böbürlenerek anlatıyorlar. Ama kendi çocukları söz konusu olunca işler değişiyor, “Gönlüm bütün her şeyi eşiyle yaşamasında!” diyorlar.
Siz bu konuştuğunuz kişilerden nasıl bir sonucu varıyorsunuz? İnsanların poligam olduğuna tek eşli olamayacağına mı?
- Evet, benim konuştuğum örneklere göre tek eşli değiliz. Zaten kitabın arkasında da ilişki(ler)imiz deyip, ‘ler’i parantez içine aldım. Bu sorunun cevabını bilmiyorum ama kendi kendime düşünüyorum: Belki de bu, kitap okumak gibidir, ne kadar çok ilişkin olursa, o kadar gelişir, zenginleşirsin... Bu arada anlaşmalı açık ilişki yaşayanlar çiftler de var. Derin ve sağlam bir ilişkileri var, aralarında sevgi de var ama başkalarıyla sevişiyorlar bunu da birbirlerinden gizlemiyorlar. Şunu anladım, tek tip bir şey yok. “Bir kadın ve bir adam var, sonsuza kadar mutlu yaşadılar” yok.
ARADIĞI ŞEYİN SEKS OLDUĞUNU SANAN AMA ŞEFKAT PEŞINDE KOŞAN KADINLAR VAR
Metreslik sadece eğlence ve haz ilişkisi mi?
- Hayır. Aradığı şeyin seks olduğunu sanan ama şefkat peşinde koşan kadınlar var. Anne-baba ilişkisine dönüşenleri bile var. Adam metresini sahipleniyor, ona kızıymış gibi davranıyor. Ya da kadın adama, çocuğuymuş gibi... ‘Dostu varmış’ lafı zaten meselenin sadece seks olmadığını anlatıyor. Adı üstünde ‘dostluk’ ilişkisi yani. Bazen de yalnızlıktan bıkmış insanların çözümü. Kısacası metreslik kavramını sadece sekse bağlamak doğru değil.
BİZE DE CİNSEL DEVRİM LAZIM
Bu kitapta konuşanlar öyle şeyler anlatıyorlar ki... Cinsel özgürlük almış başını gitmiş, öyle mi düşünüyorsunuz gerçekten?
- Yok hayır, sadece toplumun bir kesimi bu. Bu kadar uçuk cinsel hayatımız olsa, bu kadar tecavüz, kadın cinayeti olmaz! Bu ülkenin pek çok sorunu var ama ihtiyaçlarından biri de cinsel devrim.
‘Etik aldatma’ olabilir mi? Yoksa etiği-metiği yok mudur bunun?
- Olsa olsa şöyle olur: Bir kadınla, bir adam evlidir. Mesela adam, yıllar içinde felç olmuştur ya da o tarz bir engellilik söz konusudur. Kadın da vefalı olduğu için ilgileniyordur. Ama başkasıyla da yatıyordur. Olsa olsa bu etik bir aldatma olabilir.
Bu toplumun geneli, karısından boşanmıyor ama evlilik dışı ilişkilerini sürdürüyor. Karısından ayrılıyor olmayı ‘etik aldatma’ olarak tanımlıyor, öyle mi?
- Hayır, bu etik aldatma değil, olsa olsa ikiyüzlülük! Ama kocasının evlilik dışı ilişkilerini bilmesine rağmen, rahatı bozulmasın diye kocasından ayrılmayan kadının davranışı da bence ikiyüzlülük. Tabii taraflar (üç taraf) bu durumdan şikâyetçi değilse, bize laf düşmez
SİZCE MÜMKÜN MÜ? 25 SENE HETERO, SONRA LEZBİYEN
Sizce insanın cinsel yönelimi doğuştan belli mi?
- Ben öyle olduğuna inanmıyorum. Denemeden bilemeyiz gibi geliyor bana. Hayatımızın şu anki zamanına kadar böyleyiz. Ama denersek, belki hoşumuza gidecek, bize hop bir etiket daha verecekler, sonra hoop bir başka şey daha verecekler.
Nasıl yani? Öyle doğulmuyor mu? Hetero doğmuşsundur, hetero devam edersin gibi...
- Hayır, sonradan yönelimi değişenler var. Yıllarca bir erkekle uzun süreli bir ilişkisi var, sonra kadınlarla birlikte olmaya başlıyor. Yani bir kadının 25 sene hetero yaşayıp sonra lezbiyen olması mümkün. Benim böyle tanıdığım örnekler var.
Gerçek yönelimini gizleyen örnekler mi?
- Hayır efendim, sonradan olan...
METRES AŞKINDAN İLAHİ AŞKA
Hande Çayır anlatıyor: “Görüştüğüm kadınlardan biri, dört sene evli bir erkeğin metresi olmuştu. “Ben Yaradan’a sığınıyorum” dedi. “Bu yaşadıklarımı anneme, babama, kardeşlerime anlatamam. Kız arkadaşıma da anlatamam. Çünkü beni tehdit olarak algılar. ‘Evli adamlarla birlikte olan bir kadın, benim kocama da musallat olur’ diye düşünür.” Metreslik, ona göre toplumda güvensizlik inşa ediyor, o yüzden diyor ki, “Ben bunu kimseye anlatamam Yaradan’a sığınıyorum.” Ve ekliyor, “İlahi aşk yolunda bu ilişkiler bizim öğretmenlerimiz.” Onlarla karşılaştıkça olgunlaştığını düşünüyor.
BİZDE HER YOL VAR!
Bir erkek metresle konuştum. Evli bir kadınla uzun süreli bir ilişki yaşamış. Kadın bunu kocasıyla ve çocuğuyla da tanıştırmış, çok rahatsız olmuş. Fakat sonra “Ben biseksüelim” dedi, “Translarla da ilişkim oluyor.” Sonra evleniyor ve trans bir metresi oluyor. Bu arada en büyük hayallerinden biri straponlu bir kadınla cinsel ilişki yaşamak. Yani bir kadın, yapma penis takacak ve onunla cinsel ilişkiye girecek. “Nasıl oluyor her şey?” dedim. “Oluyor” dedi. “Bunlar de benim lükslerim!” Yüzde 70 karısıyla hetero bir ilişki sürdürüyor, yüzde 30’da başkalarıyla böyle. Kendine ait bir dünyaymiş bu, kimsenin anlaması gerekmiyormuş, yargılaması da...
GİDECEK ADAM GİDER
“Erkekler, soğuk kadınlar yüzünden metres tutuyor!” deniyor, “Adama sıcak davranmazsan, cilve yapmazsan başka kadına gider” deniyor ama bunlar yapıldığı halde yine metresi olan adam da var. Ben onlardan biriyle konuştum. “Karım jartiyerle kapıyı açardı” diyor, “Anal seksi de merak ederdi” diyor. Ama o yine de metresine gidiyor.
EDEBIYAT DÜNYASINDAN METRES ÖYKÜSÜ
Edebiyat dünyasında metres hikâyeleri var. Sylvia Plath müthiş bir kadın şair. Kocası da Ted Hughes de bir şair. Adalarında mesleki rekabet de var. Fakat Sylvia, evde pasta falan yapmaya başlıyor ve onu bekliyor. Kocasınınsa bir metresi var, konferanslarda başka bir kadınla ilişki yaşıyor. İki çocuğu var Sylvia’nın. Gaz açıyor kendisini öldürüyor, çocukları da gazdan etkilenmesin diye duvarları bantlıyor. Sonra Ted Hughes ilişki yaşadığı metresiyle evleniyor. İşe bakın ki, karısı olan metresi de bir süre sonra intihar ediyor.”
RADİKAL