İşte Hasan Cemal'in yazısı:
Abdullah Gül yazısı yazmayan kalmadı. Hatta kimileri ikinci, üçüncü turda.
Bana gelince...
Hâlâ bir Gül yazısı çıkaramadım.
Neden?
Artık önemsiz bir konu olduğu için mi?
Elbette hayır.
Konu önemini korumaya devam ediyor.
Üstelik uzun zamandır öyle.
Bu konu, Gül'ün 2014 yılı ağustos ayında cumhurbaşkanlığını noktalamasından beri siyaset sahnesindeki önemini koruyor.
Oysa, yakın geçmişte bir çok gözlemcinin ortak görüşü şöyle özetlenebilirdi:
Abdullah Gül artık aktif siyaset yapmaz; hele Erdoğan'a şu ya da bu biçimde meydan okumaz, okuyamaz; öyle bir gücü yok; zaten Gül'ün kumaşı da böyle bir politik çıkışa müsait değil.
Erdoğan demokratik yollardan etkisiz kılınmadan Türkiye'nin önü açılamaz
Bugün hâlâ bu görüşü savunanlar, sayıları azalmış olsa bile yok değil.
Ben baştan beri farklı düşünüyordum.
Çok şey bildiğimden mi?
Gül'e açılan kanallarım olduğu için mi?
Hayır.
Sayın Gül'le 2014'ten beri çok seyrek görüştüm. Erdoğan ve güncel siyaset konularında ağzına fermuar çekmiş gibiydi.
Genellikle susma hakkını kullanıyordu.
Söz bu konulardan açılınca, sürekli olarak o kendine has konuşma üslubuyla ham hum şaralop yapıyordu.
Her seferinde kulak kesiliyordum.
Mimik ve jestlerini yakın takibe alıyordum.
O konuşurken, yakınlarının yüz ifadelerini gözden kaçırmamaya çalışıyordum.
Ama nafile...
Elbette izlenimler edindim.
2014'ten beri çektiğim çizgiyi şu noktalarda toplayabilirim:
1. Gül'ün aktif siyaset sahnesinden çekileceğini baştan beri sanmıyorum.
2.Rahmetli Demirel siyasette zamanlamanın önemini anlatırken, 'eti çürütmek'ten söz ederdi.
3. Gül daha ne kadar bekleyecek?..
4. Zaman sıkıştırıyor. Erdoğan'ın hadi gel gel'leri de artıyor. Ama anlaşılan o ki,
Gül için de zamanlama hâlâ geçerliğini koruyor.
5. Gül'ün Erdoğan'la yollarının ayrıldığı ya da farklı düşündükleri birçok konuya işaret edilebilir:
Tek adamlık...
Başkanlık sistemi...
Hukukun üstünlüğü...
Güçler ayrılığı...
Özgürlükler...
Batı'yla ilişkiler...
Avrupa Birliği...
Ortadoğu politikası...
Suriye politikası...
Bir başka deyişle:
Gül'le Erdoğan'ın bu konularda makasları biribirinden epeyce ayrı. Bu ayrılığın son yıllarda iyice belirginleştiği söylenebilir.
İzlenimlerimin genel özeti böyle.
İyi güzel de, bundan ne çıkar, siyaset sahnesinde ne gibi değişiklikler beklenebilir?
Bu konuda iddialı yorumlar yapmak istemem.
Çünkü yanıltıcı olabilir, hayal kırıklıkları yaratabilir.
Hedef küçültmekte yarar var.
Kaç yıldır söylüyorum.
Türkiye'nin bir numaralı sorunu Erdoğan'dır!
Bu sorun çözülmeden, yani Erdoğan demokratik yollardan etkisiz kılınmadan Türkiye'nin önü açılamaz.
Nokta!
Ve bu konuda Abdullah Gül'ün siyaset sahnesindeki önemi inkâr edilemez.
Bunun içindir ki:
Hem sayın Gül'ün hem muhalefet liderlerinin bu sorumluluğun bilinci içinde hareket etmelerini diliyorum.
Zaman hızla daralıyor.
Hasan Cemal / T24