Oda TV yazarı Müyesser Yıldız, Hava Kuvvetleri Komutanı'nın MİT ve Genelkurmay eleştirilerini yazdı.
Yıldız'ın yazısı şöyle:
Hava Kuvvetleri Komutanı MİT'i ve Genelkurmay'ı böyle eleştirmiş
Acaba Ünal neden Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahı veya diğerleri gibi Eskişehir'e değil de darbenin merkez üssü Akıncı'ya gitmeyi planladı?
15 Temmuz darbe teşebbüsünden 8 gün sonra Yeni Şafak Gazetesi'nde bir haber çıktı. Haberde, Karargâhta personelini toplayıp, darbe girişiminde yaşananları anlatan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın, “Akın (Öztürk) Paşa kesinlikle doğru söylemiyor. Genelkurmay'ın açıklaması da doğru değil. Hiçbirine kefil değilim” dediği öne sürülüyordu.
Hemen ertesi gün Ünal'dan açıklama geldi. Kendi içlerinde yaptığı bir konuşmanın maksatlı ve çarpıtılarak basına yansıtıldığını, sözkonusu haberlerin gerçek dışı olduğunu belirten Ünal, şunları söyledi:
“Biz Genelkurmay Başkanımız ile mutlak itaat ve büyük bir uyum içerisinde, gece gündüz demeden yoğun bir gayretle, içimizde ur haline gelmiş olan illegal çete mensubu terörist hainleri (FETÖ) temizleme çalışmalarımızı büyük bir kararlılık, azim, inanç ve el birliğiyle yürütmekteyiz. Hiç kimsenin bu konuda en ufak bir şüphesi olmamalıdır.”
HKK İNTERNET SİTESİNDEN NEDEN KALDIRILDI
Evet, Ünal'ın da kabul ettiği gibi böyle bir toplantı ve konuşma olmuştu. Dahası bu konuşmanın görüntülü kaydı Hava Kuvvetleri Komutanlığı internet sitesinde 15 gün durmuş, sonra birden bire kaldırılmıştı. Acaba neden?
Nihayet uzun bir uğraştan sonra bu konuşmaya ulaştık.
Tam 36 dakika 30 saniyelik bir konuşma ve Ünal öylesine ilginç değerlendirmeler yapmış ki!..
ÖZEL KUVVETLER FAALİYETİ SANMIŞLAR
En önemli ve çarpıcı kısımlarını aktaralım.
Sözlerine, “O gün ne oldu? Daha sonra da bir hata varsa nereden kaynaklanıyor, nerede hata yaptık? Bu suikastın sonucu ne oldu? Bu sonuca göre bizim almamız gereken tedbirler ne olmalı?” diye başlayan Ünal, neden İstanbul'a gittiğini (Hava Harp Okulu Yalova kampını denetleme ve Mehmet Şanver'in kızının düğünü) anlattıktan sonra kelimesi kelimesine şunları söylüyor:
“Saat 19.06'da hava sahasının kapatılması talimatları geldi, hatta terörle mücadele eden uçakların dahi inmesi istendi. Ne olduğunu bilmiyoruz. Biz herhalde Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın birtakım helikopter faaliyeti yapacaklarını tahmin ettiğimizden, Sayın Genelkurmay Başkanı da muhtemelen bunu tahmin ettiğinden tedbir daha ziyade bu tarafa yönelik. Kimse bir darbe algısında değil. Basında yazılan veya basın açıklamasıyla söylenen '16.00'da ihbar aldık' sözü doğru değil. Evet bir şeyler, bilgiler alındı, ama işin doğrusu bu bilgilerin ne anlama geldiği yorumlanamadı. Bir darbe algısı yok. Olsaydı kimse oralarda beklemezdi zaten. Sadece uçuş faaliyetlerinin zapturapta alınması tarzıyla... Buna rağmen biz Eskişehir'deki varlığımızı takviye ettik.”
Görüldüğü üzere Ünal, Genelkurmay'ın “Saat 16.00'da ihbar aldık” açıklamasının doğru olmadığını vurgulamış.
Ancak daha önemlisi, “Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın helikopter faaliyeti”nden söz etmesi... Bugüne kadar hiç böyle bir konu gündeme gelmedi... Çok dikkat çekici değil mi?
“Duruşmalarda birçok alt rütbeliye, 'Darbe olduğunu nasıl anlamadın?' sorusu yöneltiliyor. Baksanıza koca komutanlar bile anlamamış ve algılamamış” diyerek, Ünal'ın konuşmasına devam edelim.
ZATEN AKINCI'YA GİDECEKMİŞ
Saat 21.30-21.45 civarında Korgeneral Fikret Erbilgin'in kaçırıldığı haberinin geldiğini, saat 22.00'de Ankara'da uçakların uçtuğunu öğrenince bunun Akıncı kaynaklı olduğunu düşündüğünü ve “durumun netleştiğini”, bunun üzerine hemen 3 generali Eskişehir'e gitmek üzere yola çıkardığını ve emir yayınladığını kaydeden Ünal sözlerini şöyle sürdürüyor:
“22.30 civarında durum tespiti yaptık 15 generalle birlikte. Kapıda silahlı timler belirdi, 'Sizi almaya geldik' dediler. Uzak durmalarını emrettim ve bir yarım saat de uzak durdular. Bu arada biz gerekli telefon koordinelerine devam etik. Daha sonra bir grup daha geldi, 15 kişi oldular. 14-15 generali derdest ettiler orada. Beni helikopterle önce Sabiha Gökçen'e oradan Ankara'ya Akıncı'ya getirdiler. Tabii benim de aslında Ankara'ya Akıncı'ya gelmek üzere Yeşilköy'de bekleyen uçağa emir verdim, Sabiha Gökçen'e gelmesini bekliyordum. Ancak o uçak oraya gelemedi. Diğer arkadaşları orada derdest ettiler, ellerini kollarını bağladılar. Benim bir şekilde elim kolum bağlanmadı.”
Burada ara verip, şunları soralım:
Acaba Ünal neden Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahı veya diğerleri gibi Eskişehir'e değil de darbenin merkez üssü Akıncı'ya gitmeyi planladı?
Darbeciler, neden yarım saat daha telefonla “gerekli koordineleri” yapmasına izin verdi?
ODADAN HİÇ ÇIKMADI MI?
Ünal'ın o konuşmasından bir başka bölüm:
“Akıncı'ya geldiğimde gördüğüm manzara şu; Uçuş hattından geçirerek 141. filoya getirdiler. İndirdiklerinde kahraman harekat komutanı (Akıncı Harekat Komutanı Ahmet Özçetin'i kastediyor), bir önceki Hava Kuvvetleri Komutanının genel sekreteri karşıladı. 'Hoşgeldiniz' dedi. 'Hoş bulmadık. Allah sizi ıslah etsin' cevabını verdim. Beni bir odaya kilitlediler” diyen Ünal, devamında şunları anlatıyor:
“Ertesi gün saat 15.30'a kadar orada kaldım. Tabii bu arada öğleden sonra durumların tamamen değiştiğini görünce kapıdaki muhafızlar telefonlarımı getirdiler. İrtibatları kurabileyim diye. 12'00den itibaren tekrar harekat merkezi ile irtibata geçtik.”
Ünal'ın birkaç kez “tuvalete gitme” görüntülerinin ortaya çıktığını ve tartışıldığını hatırlatmakla yetinip, konuşmadan bir başka çarpıcı bölümü aktaralım.
“KANDIRILDIK” VE “İSTİHBARAT ZAAFİYETİ VAR” DEDİ
Ünal'ın, Akıncı'ya yapılan operasyonlar hakkında bilgi vermesinden sonra ise sıra tespit ve özeleştiriye geliyor. İşte o sözleri:
“Ben bunu silahlı terörist bir çete olarak isimlendiriyorum. Peki hatamız neydi? Evet hatamız şuydu; Bu zilleti yaşatanlar, yıllarca silahlı kuvveler bünyesinde üniformalı şahıslar, yetkili şahıslar ve etkili şahıslar olarak görev yaptığında böyle bir haltı yiyeceklerini kimse düşünemedi. Bu bir. İkincisi, bu hazırlık bir günde olmadı, belki de son 1 senelik ve bu süre içinde biz böyle stratejik bir ihbar alamadık. Demek ki, istihbaratımız doğru değil. Ama niye? Biz ihaneti içerden beklemiyorduk ki. İhanet daha doğrusu düşman dışarıda, terörist dışarıda, terörle mücadele, Suriye bilmem ne derken aslında içimizdeki hainler gözümüzün içine baka baka darbe planı yapmışlar ve bizi kandırmışlar. Bir de en büyük kabahatimiz, hatta mazeretimiz olmayan şey bunu göremedik. TSK olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak da göremedik. Burada çok ciddi bir istihbarat zaafiyeti var. Sonuç ne oldu? Bir, Türkiye olarak dünyaya rezil olduk bunların sayesinde. İki, TSK'nın itibarı ki, en yüksek olduğu dönemdeyken iyice itibarını kaybettik. Nerede? Dünya nezdinde. Nerede? Kendi halkımız nezdinde. Bunu iki kez yaptılar. Birincisi Balyoz ve Ergenekon sürecinde yaptılar. Yine bu hain çete yaptı. İkincisi, bu hain çete darbeyi dönüştürerek yaptı. Birinci kez yaptıklarını ikinci kez yapacaklarını düşünemedik. Hainliği bu seviyeye getireceklerini düşünemedik.”
Sözlerindeki belirsizlik ve çelişkiler bir yana; Acaba Ünal'ın emekliye sevkedilmesinin birinci sebebi, Genelkurmay ve MİT'e yönelik bu eleştirileri olabilir mi?
odatv