Yapay zeka kavramını son günlerde çokça konuşuyoruz konuşmasına ama aslında bize hiç de yeni bir şey değil bu teknoloji. Zira 1950 yılında yapay zekanın öncülerinden olan (ve babası kabul edilen) Alan Turing, günümüzde çok tartışılan bir yapay zeka testi önerdi: Turing Testi. Bu testte bir yapay zekanın zekasını sayısal olarak ölçemeyeceğimizi, bunun yerine davranışlarını değerlendirmemiz gerektiğini söyledi.
Test bir hakem(ya da "yargıç")'in ve birisi insan, diğeri makine ile gerçekleştiriliyor. Yargıç, yarışmacıları göremeyeceği bir noktadan onlara sorular sorar. İki yarışmacı da, sorulara cevaplar verir. Eğer bu teste "yargıç" olarak katılanların belli bir oranı (örneğin %30'undan fazlası) insan ile makinayı birbirinden ayırt edemezse; o makina "yeterince insansı" kabul edilir. Şu anda Yapay Zeka'ya dair Turing'in zamanından çok daha fazla şey bildiğimiz için, bu testi de yavaş yavaş güncellemenin yollarını aramaya başladık. Buna rağmen Turing Testi, halen ikonik bir test olarak geçerliliğini sürdürüyor ve bu teste dayalı yapay zeka denemeleri devam ediyor.
Yapay zekayı her ne kadar hep "vücutlu bir robot" olarak düşünsek de, aslından bundan çok daha fazlası. Evlerimizde ve hatta ceplerimizdeki birçok elektronik eşya yapay zeka ile donatılmış durumda. Bu yazımızda, basitten karmaşığa doğru 5 yapay zeka sistemini örnekleyeceğiz ve çok kısaca özelliklerini özetleyeceğiz. Bunların bazıları henüz ceplerimizde olan yazılımlar değil; ancak teknoloji geliştikçe, tıpkı oda büyüklüğündeki bilgisayarların ceplerimize girmesi gibi, bu yapay zeka araçları da ceplerimizdeki ve evlerimizdeki yerini alacak.
Örneğin Siri... Daima yanı başımızda; pek çoğumuz kullanmıyor belki ama zaman içinde kendini öylesine geliştiren bir asistan haline geldi ki yapabildikleri gerçekten şaşırtıcı olabiliyoır. Örneğin bir yemeğin tarifini sorduğunuzda, Google ya da Wikipedia gibi araçları kullanarak sonuçlar çıkarabilecek ve size sunabilecek durumda. Ayrıca Siri, cevabı çok bariz olan bazı sorulara cevap verme ve bariz emirlerinize itaat etme gibi yeteneklere de sahip. Örneğin Siri'yi kullanarak havadurumunu öğrenebilir, ajandanıza işlediğiniz bir toplantının adresini GPS ile bulmasını ve sizi yönlendirmesini sağlayabilir, hatta arkadaşlarınızla girdiğiniz bir iddiadan kazanarak çıkmanızı sağlayacak bilgileri size sunabilir. Bu bakımdan, çok temel düzeyde bir asistan olarak düşünebilirsiniz. Artık yapay zeka sayesinde, herhangi bir şeyi yazarak zaman kaybetmenize gerek yok. Tek yapmanız gereken, telefonunuz ile konuşmak.
Peki ya Cortana? Onu atlamak olmaz. Siri ile aynı paralelde çalışıyor; bir sesli asistan. Bilirsiniz, "gerçek zeka"lar geçmiş deneyimlerinden öğrenerek gelecekte daha doğru sonuçlara varabilirler. Cortana'da da bunun ilk izlerini görüyoruz. Örneğin daha önceden sorduğunuz bir sorunun kendisini ve cevabını hatırlayarak, sonraki soruların cevaplarını daha etkili bir şekilde bulabiliyor. Hatta Cortana, işi biraz daha büyüterek sizin kişiler, nesneler ve yerler için kullandığınız takma isimleri bile öğrenebiliyor. Örneğin evinize gitmek istediğinizde her seferinde evinizden "in" ya da "ahır" olarak bahsedecek olursanız, birkaç seferden sonra size ne demek istediğinizi sormadan, demek istediğinizi anlayabiliyor! Yani eviniz ile "ahırınızı" hafızasında eşlemeyi başarıyor. Bu, öğrenen makinaların en temel özelliklerinden birisi ve geliştirildiğinde baş döndürücü sonuçları beraberinde getirecek.
Gelelim Google Now'a... Siri kadar popüler bir isim olmasa da hayli iddialı. Google, Cortana'nın öğrenme algoritmasını biraz daha karmaşıklaştırarak, sizinle sohbet edebiliyor. Örneğin Google Now'a "Eve gitmek istiyorum." dediğinizde, sizi oraya yönlendiriyor. Ancak bu işlem tamamlandıktan sonra, herhangi başka bir bilgi vermeksizin "Sence ne kadar sürede oraya varırım?" diye sorduğunuzda, "ora"dan kastınızın ne olduğunu anlayabilir. Bu kulağa çok basit geliyor; ancak makinalar için müthiş bir adım. Bir diğer örnek olarak "Arda Turan hangi takımda oynuyor?" diye sorabilirsiniz. Ona cevap aldıktan hemen sonra, "Boyu kaç metre?" ya da "Kaç gol atmış?" diye soracak olursanız, size "Kim kaç gol atmış?" diye sorunuzu tekrar ettirmeye gerek duymadan, cevabı verebiliyor. Bu, gerçek insan-makina diyalogları konusunda büyük bir adım.
Watson ise karmakarışık hastane kayıtlarını analiz ederek, mantıklı desenler keşfedebiliyor ve bundan öğrendiği sonuçları size sunabiliyor. Dahası, doktorların öngöremeyeceği kadar veriyi bir arada işleyerek, teşhis ve tanıda tavsiyelerde bulunuyor. Hatta daha önceden gördüğü hastalardan yola çıkarak, tedavinin de en uygun nasıl yapılabileceği konusunda fikirler ileri sürebiliyor. Yani Watson, gelecekte hastanelerde size bakacak, tanıyı koyacak ve tedavi edecek doktorlardan biri olabilir. Elbette, daha önceden saydığımız 3 yazılımda olduğu gibi, sizinle rahatlıkla diyaloga girebiliyor, uzun sohbetler yapabiliyor. Gelecekte hastaneye gittiğinizde size bakan doktorun et ve kandan ibaret olmasını beklemeyin. Metal ve plastiklerden ibaret de olabilir!
Peki yapay zeka insanlığa bu kadar faydalı görünürken diğer yandan insanlığın sonunu hazırlayan bir gelişme mi? Ünlü Profesör Stephen Hawking bu konuda oldukça net ve insanlığı korkutan açıklamalar yapmaktan geri durmuyor. Geçenlerde BBC'ye konuşan Hawking, yapay zekanın çok geliştiğini ve faydalı olduğunu ancak insan zekasını geçebilecek bir düzeye gelmesinden endişe duyduğunu söyledi.
Hawking, "Yapay zeka, kendisini geliştirmeyi sürdürebilir ve hatta kendisini yeniden biçimlendirebilir. Son derece yavaş bir biyolojik evrimle sınırlı olan insanlar, bu tür bir güçle yarışamaz" diyor. Haklı mı değil mi bunu zaman gösterecek elbette; ancak şu bir gerçek ki insanlık son hızla yapay zekanın bolca etrafımızda olacağı bir hayata doğru gidiyor.