Yetiştirme yurdunda büyüyen Nursel, Var mısın Yok musun yarışması ile binlerce kimsesiz çocuğun meleği oldu. 'Maviş' Anneler Günü'nde, annesiz yıllarını ve mücadelesini anlattı...
NURSEL Ergin (28), neşesi, samimiyeti ve güzelliğiyle Show TV'nin sevilen yarışmasının gözdesi oldu. Hep gülümseyen yüzünün ardında çelik gibi irade var. Annesi-babası boşanınca 2 yaşında ağabeyiyle yetimhaneye verilmiş. 11 yaşında amcası yanına almış. 18'inde evlenip 19'unda anne olmuş.
NURSEL, annesini ilk kez 2 yıl önce gördü. O anı 'Sabaha kadar ağladım' diye anlatıyor. Şimdi, kimsesiz çocuklar için savaşıyor. İnsanların onlara el uzatması, sevgilerini vermesi için çırpınıyor. 'Hayata 1-0 mağlup başladım, skoru 1-1 yaptım. Onların hayata yenik başlamasını istemiyorum' diyor...
Neşeli görünmem hayata karşı kalkanım
'Var mısın Yok musun'un güzelliği, enerjisi ve sıra dışı hayat hikayesiyle dikkatleri çeken hatta geniş bir hayran kitlesi olan yarışmacısı Nursel Ergin hikayesinin ayrıntılarını Akşam Pazar'a anlattı.
Güzelliği, zarafeti, içtenliğiyle gönüllerde taht kuran, çıtı pıtı ama çelik iradeli, ekranın 'mavişi' Nursel Ergin, henüz 28 yaşında olmasına rağmen 9 yaşında Bengü adında bir kız çocuk annesi. Ailesiz büyümesine rağmen, kuyruğu titretmeden hayatta kalabilenlerden Nursel, şimdiden geleceğin ekran yüzü olmaya aday.
Henüz 28 yaşındasın ama 9 yaşında bir kızın var, neydi bu acele?
Yalnızlıktan. Yoksa âşık oldum, evleneyim durumu yoktu. O dönem için mantıklı bir karardı. 18 yaşında evlenip 19'umda anne oldum. Başta çocuk istememiştim ama iyi ki de olmuş. Artık evlenmeyeceğime göre.
Neden evlenmeyeceksin ki?
Çünkü çocuğumun üzülmesini istemiyorum. Erkek milleti de malum... Evlilik çok bana göre değil. Özgürlüğümü seviyorum.
Yetimhane hayatın nasıl başladı?
2 yaşındaydım, benden bir yaş büyük ağabeyimle gözümü yetimhanede açtım. 10 yıl kaldım. Babam içki içerdi, annemle ayrılınca babam bizi kimseye vermeye kıyamayıp yetimhaneye vermiş. Annem memleketi Tarsus'a dönmüş, babam Trakyalı.
Babanı hiç gördün mü sonra?
Sonradan görüştük ama annem yoktu hayatımda. Annemi 2 yıl önce bulduk.
Nasıl buldunuz?
Ağabeyim buldu. Aslında karşıydı anneme, "anne" deyince buz kesiyordu. Benim içinse anne ilginç bir duyguydu, nasıl bir şey bilmezdim. Ağabeyim karakolda çalışıyor, annemin eşinin trafik cezası varmış, soruşturunca bulmuş. Anneme kavuşmak o kadar kolay olmadı. Bizi nasıl karşılayacağını bilmiyorduk. Çocukları, kocası ne diyecekti? Ağabeyim önce gitti, dayanamadım ben de gittim. O yolculuk uzun bir geceydi, düşündüğümde hâlâ duygulanıyorum. Unutamayacağım sahnelerden biri. Gece geç saatte indik. Önce telefonla konuştuk, hiç böyle ağladığımı hatırlamıyorum. Telefondan "kızım" diye bir ses geldi. Kimse bana öyle seslenmemişti. O da inanamamış zaten, bayıldı. Artık görüşüyoruz. Annem 6 çocuk daha doğurmuş, yeni bir hayat kurmuş. Samimiyetine inanıyorum, kızgın değilim. Vardır bir sebebi diyorum. Cahilliğinin kurbanı olmuş. 11 yaşındayken; amcamlar koruyucu aile olarak yuvadan aldılar beni. Onların da üç çocuğu vardı. 5 yıl onlarla kaldım.
Evlenmeye nasıl karar verdin?
16 yaşımda çok mutlu olmadığımı hissettim, Lüleburgaz'a babam, babaannem ve küçük amcamla yaşamaya gittim. Alışamadım, yabancıydım. Genç ve toydum, evlenirsem daha güvende olacağımı hissettim. Eşim 30 yaşındaydı. İkinci Lig'de futbol oynuyordu. Çok iyi biridir, hâlâ görüşürüz, şu anda evli. Benim için en önemli şey insan olmasıydı. Güvenmem önemliydi. Hayatım boyunca hep insanlara karşı temkinli oldum, zor güvendim. 5 yıl evli kaldım ve sanırım büyüdüm o süre içinde. Mutlu olamadığımı hissettim. Boşanmaya karar verdim. Fevri kararlarım vardır hayatla ilgili. Kendimi iyi hissetmediğim zaman önce içimde tutuyorum ve sonra patlıyorum. Gözüm hiçbir şeyi görmeden gidiyorum. Maalesef anne ve babamın yaptığının benzerini bir nebze de olsa çocuğuma yapmış oldum. Ama elimden geldiğince kızımı babasız bırakmadım. Her hafta Çorlu'dan Lüleburgaz'a babasına kızımı taşıdım. Beraber yemek yedik. Eski eşim ilk başta memnun değildi, kızgındı ama sonra bunun kızımız için iyi olduğunu anladı. Geçen yıl evlendi. Eşinin de bir çocuğu var, iyi biri ve benim çocuğumu seviyor. Şimdilik Bengü'nün geçici bir süre onlarla kalmasının daha doğru olduğuna karar verdim. Ama sürekli görüşüyoruz, hep yollardayım. Yarışmadan önce İstanbul'a taşınmaya karar vermiştim çünkü Çorlu'da mutsuzdum. Bütün zamanımı alan bir işim olsun istiyorum ki kendimi üzmeye vaktim kalmasın. İstanbul'a gelmeden önce, yurt müdürüm 'Oya anne'yi aradım ve "İstanbul'da yeni bir başlangıç yapmak istiyorum" dedim. Şimdi onun yanındayım.
NASIL AİLE OLUNUR, BİLMİYORDUM
Oya Anne senin için çok önemli galibaÃÂ
Kesinlikle. Bir çocuk için sevilmek çok önemlidir ve ben yuvada çok sevilerek büyüdüm. Bir de yuvada Meryem Annem vardır, onun çocuğu olmuyordu, beni her hafta sonunda evine alıyordu. Onların beni sevmeleri, ilgilenmeleri çok şey katmıştır. Oya Anne'nin bütün çocukları sevmesi, bize verdiği emek, belki de bir anne-babadan çok doyurdu bizi.
Güler yüzlü, neşelisin. Yaşadıkların seni çok etkilememiş gibi duruyorsun.
Çok neşeli değilim. İçimde çok fırtınalar kopar, hassasım aslında. Çabuk kırılırım o yüzden arkadaşım çok, dostum azdır. Güvenememem. Neşeli durmam hayata karşı kalkanım. Ailesizliği bu yaşlarda daha çok hissediyorum. Gerçek hayata atıldım, ama o zaman nasıl aile olunacağını bilmiyordum.
Yarışmada ne kadar para kazanırsın sence?
Bu konuyu fazla düşünmemeye çalışıyorum. Plan yapmam. Planlarsam ve olmazsa üzülürüm. Ne yaşamam gerekiyorsa onu yaşayacağım. Hep böyle oldu, o yüzden depresyon geçirmedim. Hayatı, kendimi, insanları seviyorum, şanslı hissediyorum kendimi. Yuvada büyümeseydim şu anki Nursel olmayabilirdim. Cesurumdur, güçlüyümdür, kolay yıkılmam, ufak şeyleri kafama takmam, 'bu da geçer' derim. Annesiz-babasız büyümek beni çelik gibi yaptı. İnsanların üzüldüğü şeyler beni çok şaşırtıyor. Ağabeyim mesela benim gibi değil. Küskün. Bazı çocuklar öyle oluyor yuvada. Yarışmadan iyi bir para alırsam ağabeyime de kendime de ev alabilirim. İnsanlar 150 bin YTL kazanırsın diyor ama ben 10 bin YTL kazansam bile mutlu olacağım, çünkü kenarda o kadar param yok. Yaşadıklarım da yanıma kâr kalacak. Parasız ayrılırsam, elbette içim burkulur ama acıya karşı çelik gibiyim, yıkılmam. Hayata 1-0 yenik başladım, bu şekilde durarak 1-1 oldum. Hayatla resmen kavga ediyorum; sen mi ben mi diye. Burada bir gol atarsam, ben kazanacağım. Kutu gibi bir evim olsun, kızımla oturayım, bir de köpeğimiz olsun istiyorum. Kendime bir iş açabilirim belki, emir almayı sevmiyorum.
Hakikaten o kutuları hissediyor musunuz?
Hayat hissetmektir. Biriyle tanışırsın, elektrik olur, yakınlık hissedersin. Her şeyde bir şeyler hissederek karar veriyoruz. Yarışmada da o anki ruh haline bağlı. Hislerim kuvvetlidir. Birine baktığımda iyi mi kötü mü anlarım.
Televizyondan korkuyorum
SİnemayI, bisiklete binmeyi çok seviyorum. Bisikletçi Lance Armstrong'un hayatını okuyorum. Başarı hikayelerini severim. 5 yıl step-aerobik antrenörlüğü yaptım. Güzeldi ama yorucuydu, parası azdı. Para kazanayım diye günde 5 seans yapmaya başladım; sağlığımdan oluyordum. Lise mezunuyum ve hayatım boyunca içimin yandığı şey üniversiteye gidememiş olmam olacak. Okuyabilecek bir çocuktum. Zekiydim, derslerim iyiydi. İşe yarar bir mesleğim olsun isterdim. Televizyondan teklif geleceğini hissediyorum ama o dünyadan korkuyorum. Bir öneri gelirse Acun Bey'den yardım istemeyi düşünüyorum. Çünkü bu dünyayı hiç tanımıyorum. Düzgün bir şey olursa isterim tabii. Çok para kazanıp kızıma iyi bir eğitim verebilirim. Belki ben de onunla okuyabilirim.