Posta'dan Oya Çınar'ın Haydar Dümen ile yaptığı röportajı şöyle:
●Yıllar geçiyor, siz hiç değişmiyorsunuz. 90 yaşında bomba gibi görünüyorsunuz…
Hemen vereyim reçeteyi, aşk! Eşim Gül sayesinde zamanı geriye sarıyorum. 26 yılı devirdik. Buradan herkese sesleniyorum: Sevin, sevilin… Hâlâ diri kalmamın formülü eşim Gül’de. Beni sarıp sarmalıyor. Mutluluğun ve gençlik enerjisinin en büyük sırrı aşk.
● Ooo! Hızlı bir giriş yaptınız. Gerçekten hâlâ o kadar aşık mısınız?
Kuşkusuz, sorgusuz, emsalsiz bir aşkla bağlıyım ona. Benim yaşamımın merkezi Gül’üm. Yıllar geçtikçe sevgim bir çığ gibi büyüyor.
Eşimin genç ve güzel oluşu bana ivme kazandırıyor
●Aranızda 33 yaş fark var...
Gül’ün bedeni ruhundan genç, benim de ruhum bedenimden genç. Zıt kutuplar çarpışınca yıldırım hazırdır. Gül’ün genç ve güzel oluşu motivasyon açısından bana ivme kazandırıyor.
● Nasıl bir ilişkiniz var?
Romantik, aşk dolu, huzur ve güvene dayalı. Ciddi bir entelektüel alış verişimiz var. Gül şimdi psikoloji alanında doktorasını yapıyor. Ben bayrağı ona devredeceğim zaten.
● Hayatın nasıl bir dönemindesiniz?
Şu an çok mutluyum ama geçtiğimiz yaz çok kötü, karamsar günler geçirdim. Eşim Gül hastaymış ve bunu benden gizlemiş. Öğrendiğimde dünyam yıkıldı. Yemeden içmeden kesildim. Bir an onsuz bir dünya hayal ettim; aklım başımdan gidiyordu.
● Geçmiş olsun, ciddi bir rahatsızlık mıydı?
Geçti çok şükür! Atlattı. Ayrıntısına girmeyeyim ama çok üzücü bir dönemdi. Onsuz yaşayamazdım, onunla birlikte hayata veda etmeye karar vermiştim. Ama dediğim gibi hepsi geride kaldı, şimdi çok iyiyiz.
● Siz bir fenomensiniz! Türkiye’de cinsel yaşam uzmanı deyince akla gelen ilk isimsiniz. Bunu nasıl sağladınız?
Teşekkür ederim çünkü ben halkımın güvenini kırmadan bu alanda devrim yaptım. Kendimi çok büyük bir ailenin babası olarak görüyorum. 1954 yılında İstanbul Üniversitesi’nden mezun olduğum günden beri, bugün hâlâ çalışıyor, araştırmalarımı devam ettiriyorum. 1966’dan beri okur mektuplarını cevaplıyorum. Düşünün, ereksiyon, orgazm gibi terimler bilinmiyordu bu ülkede. Ben yazarken hem güldürürüyor hem bilgilendiriyorum. Gerektiği yerde de çuvaldızı batırıyorum tabii.
100 sorunun 80'i kızlık zarı ve penis boyutundan bahsediyor
● 2020 yılındayız. Ve cinsellik hala tüm dünyada büyük tabu. Bu neyle ilgili?
Çünkü çok yanlı aşağılık kompleksi ve başarısızlık korkusu insanlığın kimliğine kaynak oluşturuyor. Bu da yaşamın tüm alanlarına sirayet ediyor.
● Gazetedeki köşenize gelen soruların büyük çoğunluğu hangi konuda?
100 sorunun 80’i kızlık zarı ve penis boyutundan bahsediyor. Bu da ortada ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor. Kızlarımızın ve erkeklerimizin bilgisizliğinden kaynaklanan korkuları ve şüpheleri var.
Bu organın dokunulmazlığı var dokunmayın aslana
● Model Didem Soydan, sosyal medyada “Sizde büyük penis fetişi var mı?” diyen takipçisine “Kim küçüğünü sever ki!” dedi…
Valla, başkasının arzusuna burnumu sokamam. Yoksa burnum orada takılır kalır. Yani konu boyutu değil, nasıl kullanıldığıdır.
● Buna bir açıklık getirelim ama…
Takmışsınız boyuna (Gülüyor). Kişi var küçük burundan hoşlanır, kişi var “Okkalı burunsa penisi büyüktür” diye bir şehir efsanesine takılıp hayal kurar. Bu organın dokunulmazlığı vardır. Dokunmayın aslana!
● Bu tam olarak ne demek?
Şu demek, kadının orgazma erişmesi, birinci derecede penis büyüklüğü ile ilgili değildir. Klitoris uyarımıyla orgazm olan kadın, ustalıkla yapılırsa ve kadın da partnerinden hoşlanıyorsa, ufak penisle de orgazm olur. Bilgi yetersizliğinden gereksiz sorunlar yaratmayınız kendinize, çok rica ediyorum.
Gençlerde video ve mastürbasyon alışkanlığı hızla artıyor
● Yıllarını bu alana vermiş biri olarak, siz dünyada, birine cinsellikle ilgili bir soru soracak olsanız kime, ne sorardınız?
Bu konuda evrimimi gerçekleştirdim ben. Soruyu kendime sorar, analizini de bilimsel literatür ve kişisel deneyimlerim eşliğinde kendim yapardım.
● Peki, yıllar içinde kişilerden gelen sorularda ne tür değişiklikler oldu?
İnternetin büyük etkisi var. Gençlerde porno video bağımlılığı ve buna bağlı mastürbasyon alışkanlığı hızla artıyor. Cinsellik mekanik bir yapıya dönüştü.
● Bu neyle ilgili sizce?
Çünkü zahmetsiz ve kolay ulaşım sağlıyor. Bu durum patolojik olarak sık sık karşımıza çıkıyor ve birçok evliliği zorluyor. Muayenehanemize gelen hastalardan bazıları yeni evli, porno bağımlısı ve eşinden ayrılmak istiyor.
● Ekonomik sorunların, mesela işsizliğin cinselliğe yansımaları ne şekilde oluyor?
Karamsar ve umutsuz zamanlarda insanlarda cinsel isteksizlik gözlenir. Ama cinsel konular daima kendilerine bir yandaş ve yoldaş bulur. Örgütsel doku bozulmaz, sadece kısa süre ara verilir.
● Sevişmeyi ve seksi birbirinden ayıranlar var. Bu anlayışa ne diyorsunuz?
Sevişme, salt cinselliği değil, sevgi kavramını da içerir. Cinsellik; güven, sevgi, şefkat, saygı, özveri, ortak paylaşımlar ve insani dürtülerin en üst noktasıdır. Seks, bunun imzasıdır.
Cinsellikle kalite 90 yaşında en yüksek seviyededir
● Cinsellik kaç yaşına kadar sürer?
Kişinin sağlık sorunu yoksa, 90-95 yaşında da cinsellik yaşanır, sadece yaşanma sıklığında azalma olur. Ama kalite, en üst düzeydedir. Dolayısıyla önemli bir yaştır.
● İdeal sayı ve süre diye bir şey var mı?
Örneğin “Günde beş-altı kere yapamıyorum” diye üzülenler var, bu sayı normal değildir efendim. Zira bu durum üç-dört saat alır. Çalışan kişiler için bu doğal değildir. Süre, kişiden kişiye farklılık gösterir. Eşlerin birbirlerinin özelliklerini öğrenmeleri ve alışmalarıyla düzene girer. Sabırlı olmak gerek.
● Okurlardan gelen sorular içinde sizi en şaşırtan soru neydi?
Aynen şöyle yazıyordu: Sevgilimle ilk kez ilişkiye girecektik, biraz heyecan olsun diye sevişirken vajinasına pul biber döktüm. Bu, cehaletin en üst noktasıdır.
● Peki, cinsellikte şiddet eğiliminin altında sizce neler var?
Şiddetten zevk almak, cinselliğin sadist ve mazoşist yönünü oluşturur. Bunun altında çoğunlukla çocukluk travması vardır. İlk cinsel deneyim de rol oynar. İlk zevk nasıl alınmışsa kişinin onu tekrar etme, kovalama eğilimi olur. Duygusal ve fiziksel şiddet bunu tetikler.