Kongrenin gerçekleştirileceği salona, Atatürk posteri ile Türk Bayrağı asıldı. HDP flamaları ile süslenen salonda, davetlilerin oturdukları bölümün arka tarafında ise Türkçe ve Kürtçe sloganların yer aldığı afişler bulunuyor.
Bazı medya kuruluşlarının girişte, akreditasyon gereği salona alınmadığı kongreye 5 bin davetli ile bin 49 kongre delegesinin katılması bekleniyor. Kongrede eş genel başkanların yanı sıra 100 asıl, 50 yedek üyeden oluşacak Parti Meclisi, 7 asil, 2 yedek üyeden oluşacak Merkez Disiplin Kurulu ile 5 asil, 2 yedek üyeden oluşacak Uzlaşma Kurulu seçilecek.
Kongre, salonun dışına kurulan dev ekrandan da takip edilebilecek.
Demirtaş, "Yaramız her saniye biraz daha fazla kanarken siyasetçiler olarak kanı durduracak sözü söyleyemiyorsak siyaset bitmiş demektir" dedi.
HDP'nin barış konusunda en fazla çaba sarfeden parti olduğunu, ancak bunun yeterli olmadığının anlaşıldığını ifade eden Demirtaş, "Hepimiz yaşanan ölümlerden dolayı travma geçiriyoruz" diye konuştu.
Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Israrla siz bölücüsünüz diyenlerin tuzağına düşmeden yeni bir birlik kurmaya çalıştığımızı anlatmaya devam ettik. Tekliği dayatarak birlik sağlayabilirsiniz çok tehlikelidir. Nazi Almanyası da denedi, faturası çok ağır oldu. Ya toplumu tekleştirmeye çalışırsınız oradan faşizm çıkar ama toplum baskıyla korkuyla tehditle bir arada tutulmaya çalışılır. Türkiye'de bu yapılıyor. Ya da bizim önerdiğimiz gibi bir çoğulcu demokrasi içinde birliği sağlarsınız. Biz neyi bölüyoruz faşizmin yarattığı bu tekçiliği bölüyoruz. Bu kadar. Bu bölünmezse ülke birleşemiyor ki. Asil bölücü anlayış bu tekçi anlayıştır. Kürt partisi ediyorlar. Kürt partisi olmalı ama biz sadece Kürtlerin partisi değiliz, Türklerin de Ermenilerin, Arap'ların, Çerkeslerin, Gürcülerin de partisiyiz. Biz din partisi değiliz ama bütün inançların partisiyiz. Türkiye böyle bir coğrafyadır. Bu çok kültürlü yapının fotoğrafı budur."
Özyönetimin, özerkliğin hendekle, barikatla ilgisi olmadığını ve bunun olağanüstü bir durum olduğunu kaydeden Demirtaş, iki aydır insanların evlerinden dışarı çıkmadığını, yiyeceklerinin, sularının sınırlı olduğunu söyledi. Demirtaş, "Bu kadar sivil insanın tamamının özgürlüklerinin ve haklarının kesintisiz olarak ihlal edildiği bir rejimin adı ileri demokrasi olabilir mi? Sivil katliamı olmamış diyor Başbakan, bebekler var, 70 yaşındaki kadınlar var. 190'dan fazla ismin katledildiği ortadayken sivil katliam yok deniyor" diye konuştu.
Yeni anayasa süreci konusunda da dikkat çekici açıklamalar yapan Demirtaş şunları söyledi:
"Anayasa uzlaşma komisyonunda önyargısız bir şekilde barış arayacağız. Gönlümüzü, kapımızı açtığımızı göstermek istiyoruz. Samimiyetimizi ortaya koymak istiyoruz. Anayasaya giden yolda temizlik yapacağız. Medyayı özgür bırakacağız, fikirleri özgür bırakacağız. Çatışmayı, ölümleri durduracağız. Müzakere masasını kuracağız ve parlamentoda anayasayı daha rahat konuşacağız. Bu yol temizliğini yapmadan anayasa yapmaya nasıl yürüyebiliriz. Özyönetimi savunamıyoruz. Neden? Çünkü medyada sözümüz yok, ambargo uygulanıyor. Savcı dava açıyor. Vali, kaymakam öz yönetimi kullanma ihtimali olanı görevden alıyor, tutukluyor. Böyle bir ortamda biz öz yönetimi nasıl savunacağız. Ama başkanlığı savunmak serbest. Sabahtan akşama davul zurnayla başkanlık diye bağırsanız serbest. Demokratik siyasi kanallar tıkalı bizim için. Bunu düzeltmemiz lazım. Bunu başarırsak, bütün sorunların önünü açarız. HDP olarak bu yol temizliğini yapacak partilerle birlikte çalışmaya hazırız."
YÜKSEKDAĞ: 'BÖLEN DEĞİL BİRLEŞTİRENİZ'
Kongrede ilk konuşmayı yapan HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ise siyasi alanın hapishane haline getirilmeye çalışıldığını HDP'nin buna ve dayatılan tekçi anlayışa karşı çıktığını söyledi.
HDP'nin bölen siyaset anlayışı karşısında birleştiren bir köprü görevi gördüğünü vurgulayan Yüksekdağ, "Aylardan bu yana tankları, topları, bildikleri bütün diktatörlük numaralarıyla o köprüyü yıkmaya çalışıyorlar ama o köprü yıkılmadı, dimdik ayakta. Çünkü umut dimdik ayakta" diye konuştu.
Yüksekdağ şunları söyledi: "Bütün enerjilerini başkanlık modeli altında diktatörlük despotizmini inşa etmeye harcıyorlar. Alevilerin, işçilerin, emekçilerin, halkımızın ne istediğiyle ilgilenmiyorlar. Aksine bu siyasi iktidarın nezdinde istemek, söz söylemek suç. Barış istemek suç. Bu siyasi iktidarın nezdinde gençler ortadan kaldırılması gereken varlıklar. Bütün diyalog kanallarının kapatıldığı, parlamentonun işlevsiz hale getirildiği bir saray tahakkümü ve vesayetinden bahsediyoruz. Böyle bir iktidar karşısında direnmek haktır."