Sabah yazarı Hıncal Uluç, partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifi için yapılan referandum çalışmalarıyla ilgili olarak "'Hayırlı işler' dedi, beni evden uğurlayan yardımcım Fatoş, 20 yıldan fazla yanımda. Ve de yıllardır her sabah arkamdan 'Hayırlar' diler. Bu defa irkildim. Sonra, irkilmeme daha da irkildim. Ne oldu bize yahu? Eninde sonunda bir demokratik referanduma gideceğiz. Herkes fikrine göre "Evet" ya da "Hayır" diyecek. Ama biz demokrasiyi bile bölünme aracı yaptık sonunda" dedi. Uluç, "Şu referandum biz daha da bölünmeden, yüz yüze bakmaz hale gelmeden yapılsa.
En yakın pazar günü. Mesela yarın" ifadesini kullandı.
"Hayırlı işler" dedi, beni evden uğurlayan yardımcım Fatoş.. 20 yıldan fazla yanımda.. Ve de yıllardır her sabah arkamdan "Hayırlar" diler.. Bu defa irkildim..
Sonra, irkilmeme daha da irkildim..
Ne oldu bize yahu?.
Eninde sonunda bir demokratik referanduma gideceğiz. Herkes fikrine göre "Evet" ya da "Hayır" diyecek..
Ama biz demokrasiyi bile bölünme aracı yaptık sonunda..
Yani içerden dışardan bizi bölmek için ne bahaneler icat ettiler, 1957'de gazeteciliğe başladığım günden beri..
Siyaset, spor, ırk, etnik yapı, din, mezhep aklınıza ne gelirse.
Bir demokratik eylem hiçbirinin yapamadığını yapacak galiba..
Allahın günü, kar, tipi, fırtına demeyip ülkeyi karış karış dolaşan, halkın nabzını tutan ve aklındakileri yansıtan Yavuz (Donat) kardeşim bile dayanamamış dün "Referandumda isteyen 'Evet' der, isteyen 'Hayır.' Kim karışır?. 'Evetçiye' veya 'Hayırcıya' hakaretyağdırmak niye" diye çığlık atıyor.
Çığlığında haklı.. İşi o boyutlara vardırdık ki, öküzün altında buzağı değil, timsah yavrusu arıyoruz..
Yahu, Müslüman'ın en sık kullandığı, işe başlarken, yeni bir eseri açarken, yeni bir güne girerken en çok kullandığı laftır, "Hayırlı olsun!." Şimdi bir filmde, ya da dizide "Hayırlı olsun" lafı geçiyorsa, cımbızla ayıklayıp "Hah işte!.. Bakın algı operasyonu" diyoruz.. Ardından gelsin suçlama.. Suçlamanın da en hafifi, Yavuz'un dediği gibi "Vatan haini.." Yahu karşı fikirlerde olabiliriz.
Olmamız da lazım, eğer bu ülkede demokrasi varsa..
Biz ne yapıyoruz.. Karşı karşıya geçmiş, öbür fikirde olanı "Hain" ilan ediyoruz, ediyoruz ki, bu ülkeyi bölmeye çalışan terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürülsün.
PKK'nın, FETÖ'nün, IŞİD/ DAEŞ'in, bir yığın harfli geçmiş zaman kalıntılarının yapamadığını yarın sandığa gidecek insanlar yapsınlar..
Birbirlerini vursunlar..
Olur mu bu?. Yani "Yenikapı Ruhu"nu hatırlıyorum.
"Yapamazlar" diyorum..
Diyorum da..
Şimdi köşemdeki pek de eski olmayan fotoğrafa bakın..
Bu resim Anayasa teklifi Meclis'te görüşülürken çekildi.
Görüşmelerin sertleştiği, hatta tekme yumruk kavgaların çıktığı günlerde Başbakan Binali Yıldırım, muhalefet kulisine gitti, orada CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve yardımcıları ile çay içti..
Ne güzel değil mi?.
Değil!.
İki tarafın fanatikleri kendi liderlerine nasıl saldırdılar..
"Nasıl gidersin?." "Nasıl çay ikram eder, oturur içersin?." Bu kavga ne sebeple çıkıyor, peki?.
Yavuz, yurdun dört bir yanından hep ayni şeyi yazdı.. "Anayasa kimsenin umurunda değil. Herkesin konuştuğu ekonomik sıkıntılar.
Durgunluk!." Yani bir de Maazallah umurunda olsa milletin, Haçlı Seferleri başlayacak yani!.
Bir zamanlar bir sözcük icat etmiştim, kıvırtma yazılar yazan meslektaşlarım için..
Kafalarında bin tilki dolaştığı, kırk bin şeyi hesapladıkları için, bir şeyi eleştirirken, net açık, "Evet" ya da "Hayır" demezler, nereye çeksen oraya gidecek laflar ederlerdi.
Onlar için türetmiştim bu sözcüğü.
"Havetçiler!." Buluttan nem kapılan günümüzde "Havetçilik" bir tedbir olarak döner mi, onu bilmem..
Bildiğim, şu referandum biz daha da bölünmeden, yüz yüze bakmaz hale gelmeden yapılsa.
En yakın pazar günü..
Mesela yarın!.