Akar’ın boğazı kemerle sıkıldı. Özel kalem müdürü Tümgeneral Mehmet Dişli, Akar’ı başına silah dayayarak, ölümle tehdit etti. Darbe girişimi gecesi tüm kuvvet komutanlarının özel kalem müdürleri, emir subayları ve korumaları tarafından derdest edildikleri öne sürüldü.
HÜRRİYET, darbe girişiminin yapıldığı 15 Temmuz Cuma gecesi Genelkurmay Karargâhı’nda yaşananların ayrıntısına ulaştı. İddialara göre, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın özel kalem müdürü Tümgeneral Mehmet Dişli ile bazı emir subayları ve korumaları, darbecilerin yanında yer aldı. Tümgeneral Dişli, Orgeneral Akar’ın hazırlanan bildiriyi imzalamasını ve hatta Türk kamuoyuna okumasını istedi. Ancak Orgeneral Akar, son derece sert ifadelerle yapılanlara karşı çıktı. Orgeneral Akar ile emir subayları zaman zaman gırtlak gırtlağa geldi. Tümgeneral Dişli, Akar’ı başına silah dayayıp ölümle tehdit etti. Akar’a sert fiziki müdahalede bulunuldu; bir ara boynuna kemer geçirildi. Orgeneral Akar’ın boynundaki yara izinin de kemer sıkmadan kaynaklandığı ve bu nedenle önceki gün TBMM’deki oturuma boynunu kapatacak şekilde üniforma ile geldiği öğrenildi.
DİŞLİ VE PARTİGÖÇ TUTUKLU
Orgeneral Akar, bildiriyi okumayınca, bu kez karargâhtaki yine yakın çalışma çevresinden olan personelden sorumlu Tuğgeneral Mehmet Partigöç, “Komutanım bildiriyi imzalayın, bakın göreceksiniz çok iyi şeyler olacak” dedi. Orgeneral Akar, Partigöç’ü de sert sözlerle geri çevirdi. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve darbe girişimi sırasında bir düğünde olan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın da emir subayları ve korumaları tarafından derdest edildikleri ileri sürüldü. Tümgeneral Dişli ve Tuğgeneral Partigöç tutuklandı.
EN YAKINDAKİLER DARBECİ
O gece Genelkurmay Karargahı’ndaki üst düzey bir isim Hürriyet’e şunları anlattı: “Saat 21.30 sıralarıydı. Genelkurmay’da çalışıyorduk. Komutan katından sesler gelmeye başladı. Hemen komutan katına çıktım. Özel kuvvetlerden askerler vardı. Önce ‘Tatbikat var’ dediler. Komutanın özel kalem müdürü Tümgeneral Mehmet Dişli dışarı çıkıp, beni işaret ederek, ‘Bunu da alın’ dedi. Yere yatırıldım. Telefonlarım alındı. Ellerim, ayaklarım ve ağzımı bağladılar. Komutan odasından bağırış çağrışlar geliyordu. Komutanın en yakınındaki emir subayları, korumaları, hepsi darbecilerin yanındaydı. Kafamı kaldırmaya çalıştığımda, benim altımda çalışanlardan da darbeciler olduğunu tespit ettim.
ÖZTÜRK VE KARAKUŞ’U DA GÖRDÜM
Komutanların ellerinin arkadan bağlandığını gördüm. Bunu yapan bu insanların emir subayları, özel kalem müdürleri, korumaları. Gözlerimizi de kapadılar. Bazılarımızı sırt sırta ayakta tuttular. Bizleri yaklaşık 10 kişilik bir grup halinde helikoptere götürdüler. Nereye indiğimizi bilmiyorduk. Sonradan Akıncı Hava Üssü’ne getirildiğimizi anladık. Yüzüstü şekilde yere yatırılmış olarak tutulduk. Bazı komutanları seslerinden tanıyordum. Komutanlar ayrı ayrı odalarda tutuluyordu. Aç susuz bırakıldık. Aradan çok uzun bir zaman geçtikten sonra darbecilere operasyon yapan bir grup özel kuvvet gelip serbest kaldığımızı söyledi. Bir ara Akın Öztürk ile damadı Hakan Karakuş’u da gördüm.”
hürriyet