7 Haziran-1 Kasım arasında muhafazakâr seçmenin kazanımlarını kaybetme korkusu ile hareket ettiğini ancak artık böyle bir yargıdan söz edilemeyeceğini belirten Uslu, “Muhafazakâr kesimde sol iktidara gelirse kazanımlarını kaybedeceğine dair, “başımıza her türlü felaket gelir” diye, yeniden 28 Şubat günlerine dönülür biçiminde bir korku güçlü bir korku değil” dedi. Uslu şöyle devam etti:
“Böyle bir endişe yerel seçimler öncesinde çok kışkırtıldı ama muhafazakâr seçmen CHP’nin adayına yine de oy verdi. O günden sonra da yapılan araştırmada CHP’li belediyelerin olduğu illerde vatandaş memnuniyetinin yüksek olduğu ortaya çıktı.
İnsanlar “CEHAPE zihniyeti” iktidara geldiğinde başına felaket gelmediğini, mağdur edilmediğini gördü. Ama iktidar bunu kışkırtmak isteyebilir, çünkü taktik olarak kutuplaşma yaratmak zorunda ve korkular üretmek zorunda.”
CHP’ye yönelik “sağcılaşmak” eleştirileri ile ilgili soruya yanıt veren Uslu, “Sol sağcılaşmamalı, sosyal demokrasiyi anlatabilmeli” dedi. Uslu şunları söyledi:
“Dünyada da bu konuda tartışmalar var; sağcı partileri taklit ederek sol büyüyebilir mi, sorulardan biri bu. Sağ popülizme karşılık sol popülizm öneresini dünya uzun zaman tartıştı, Türkiye de tartıştı siyaset bilimi çevrelerinde. Benim gördüğüm kadarıyla bu yönelim sosyal demokrasinin büyümesine imkân tanımadı.
Zaten 2008 krizinden beri yeniden ‘Keynes’ci politikalara mı dönsek diye tartışmalar yaşanıyor. İnsanlar da özellikle Pandemi etkisiyle güçlü sosyal devlet ve sosyal politikalar istiyor. Dolayısıyla sorunlara yönelik çözümleri sosyal demokrasiyi yeniden anlatabilirse kazanacak.
Sağa benzeyerek, sağın taktiklerini kullanarak, sağın söylemlerini kullanarak büyüyemiyorsunuz, aslı dururken insanlar taklidine gelmiyor. Ayrıca siz de oraya benzemeye başladığınızda sağ tabanı genişletiyorsunuz, bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. CHP’nin sosyal demokrasiyi topluma anlatması gerekiyor. Zemin sosyal demokrasi için çok uygun.”
Cumhur İttifakına karşı muhalefet seçmeninin kararlı bir şekilde durduğuna dikkat çeken Uslu, iktidarın HDP’lilerin fezlekeleri ile muhalefeti bölme girişimini de değerlendirdi. Uslu, iktidar partisinin dokunulmazlıklarla siyaset mühendisliği yaptığını vurgularken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki 1336 fezlekenin şimdilik 33’ünün gündeme getirilmesinin milletvekilleri için tehdit olduğunu belirtti. Dosyaların içerikten bağımsız reddedilmesi gerektiğini söyleyen Uslu şu ifadeleri kullandı:
“İYİ Parti Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklamalarından sonra yaklaşım düzeltildi, önümüze gelsin dosyanın içeriğine göre karar vereceğiz denildi. Ama ben bu açıklamayı da sorunlu buluyorum çünkü burada önemli olan milletvekillerinin tek tek dosyalındaki iddialar değil, burada tartışılması gereken yani muhalefetin bakması gereken yer milletvekillerinin dokunulmazlık hakkının iktidar istediği zaman tartışmaya açılıp açılamayacağı. Burada önemli olan milletvekillerini fezlekeler yoluyla tehdit edilmesi.
Bir milletvekili nasıl karar verecek, dava dosyasında savcının iddialarına göre karar verecek, tek tek gidip doğruluğunu araştırma şansı yok ki. Safi savcılıktan gelen yazı doğrultusunda karar verecekler. Dolayısıyla burada kırılgan bir tablodan bahsediyoruz.
O yüzden burada sorulması gereken soru şudur, milletvekilleri yürütme ve yargının istediği zaman dokunulmazlıkları kaldırılabilecek ve başında Demokles’in kılıcı gibi yargılanma ve milletvekilliğinin düşürülmesi tehdidi altında mı yaşayacak? Yoksa bunu tamamen ret mi edecekler. Suç işlendiyse zaten vekilliği bitince yargılanıyor. 1336 fezlekenin 33’ü öne çekiliyor, gerisi durmaya devam ediyor.
O yüzden muhalefet partilerinin iyi parti başta olmak üzere bu fikri dosyadan bağımsız olarak reddetmesi gerekiyor. Esas olan milletvekilinin dokunulmazlığıdır, bu dokunulmazlık felsefesine uygun davranmaları gerekir, aksi takdirde 1336 fezleke sırayla gelir, yarın öbür gün iktidarı rahatsız eden her milletvekili için bu gelir.
O yüzden tartışılması gereken yasamanın dokunulmazlığı canı istediğinde tehdit altına aldığı bir duruma izin mi vereceğiz, yoksa bunu toptan reddedeceğiz ve yargının bağımsızlığını mı savunacağız.”