Şahin, “Mevcut sistem yalnızca Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın görevde kaldığı süreye yönelik yönetim şeklini ihtiva eden ve Sayın Bahçeli’nin desteğiyle kurgulanmış ve hiçbir şekilde hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan, içinde kuvvetler ayrılığını barındırmayan bir yönetim şeklidir. Hukuk literatüründe herhangi bir tanımlama kapsamına giren bir sistem değildir.”
Hülya Karabağlı / Medyafaresi.com özel haber
Baskın / erken seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçim barajının yüzde 50 + 1’in altına düşürülmesi tartışmalarında Ali Babacan'ın Genel Başkanı olduğu DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı İdris Şahin, Anayasa değişikliği gerektiren seçim sistemi değişikliği için Meclis’te en az 400 milletvekilinin desteğine ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Bugünkü parlamento aritmetiğine bakıldığında, Cumhur İttifakı yanına İyi Partiyi alsa dahi, 400 milletvekili çoğunluğunu sağlayamadığını belirten Şahin, “Dolayısıyla söz konusu değişiklik için Cumhur İttifakı, İyi Partinin yanında HDP’nin ya da Ana Muhalefet Partisi CHP’nin de desteğini almak zorundadır. Cumhur İttifakı paydaşları ancak bu şekilde düştükleri kuyudan çıkabilme imkânına sahip olabilirler” diye konuştu.
Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, Cumhur ittifakının sistem değişikliğinden ziyade seçim barajının %50+1’den daha aşağıya çekilmesi noktasında arzulu olduklarını gördüğünü ifade etti ve son tartışmalara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sistemi değiştirmeye yönelik irade artık Cumhur ittifakı paydaşlarının elinde değildir”
Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine geçilmesine ilişkin %50+1 oy alınması gerekliliğine dair düzenlemeyi, Ak Parti’ye kurulmuş bir tuzak olarak değerlendiriyorum. Zira söz konusu seçim sisteminden önce çok daha düşük bir oyla Cumhurbaşkanı seçebilme imkânı bulunmasına rağmen, %50+1 gibi bir oranın getirilmiş olması tamamen Sayın Devlet Bahçeli’nin önerisi sonucu gerçekleşmiş olan bir düzenlemedir.
Sistem değişikliği tercihi, Sayın Devlet Bahçeli kadar Ak Parti milletvekillerince de başlangıçta istenmiş ise de, sistemi değiştirmeye yönelik irade artık Cumhur ittifakı paydaşlarının elinde değildir.
“Cumhur İttifakı paydaşları ancak bu şekilde düştükleri kuyudan…”
Zira sistem değişikliği anayasa değişikliği gerektirdiğinden, mecliste en az 400 milletvekilinin desteğine ihtiyaç vardır. Bugünkü parlamento aritmetiğine bakıldığında, Cumhur İttifakı yanına İyi Partiyi alsa dahi, 400 milletvekili çoğunluğunu sağlayamamaktadır. Dolayısıyla söz konusu değişiklik için Cumhur İttifakı, İyi Partinin yanında HDP’nin ya da Ana Muhalefet Partisi CHP’nin de desteğini almak zorundadır. Cumhur İttifakı paydaşları ancak bu şekilde düştükleri kuyudan çıkabilme imkânına sahip olabilirler.
“Muhalefet partileri destek verir mi”?
Muhalefet partileri bu düzenlemeye destek verebilir mi diye soruyor iseniz; mevcut sistemin devamına ilişkin yapılacak bir düzenlemeye, parlamentoda grubu bulunan veya bulunmayan diğer siyasi partilerin destek vereceğini düşünmüyorum. Zira ortada bir sistemden bahsetmemiz söz konusu değildir. Mevcut sistem, tam manasıyla bir sistemsizliğin adıdır.
Burada ne Başkanlık Sisteminden ne Yarı Başkanlık Sisteminden ne de Parlamenter Sistemden bahsetmek mümkün değildir. Mevcut sistem yalnızca Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın görevde kaldığı süreye yönelik yönetim şeklini ihtiva eden ve Sayın Bahçeli’nin desteğiyle kurgulanmış ve hiçbir şekilde hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan, içinde kuvvetler ayrılığını barındırmayan bir yönetim şeklidir. Hukuk literatüründe herhangi bir tanımlama kapsamına giren bir sistem değildir.
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin Türkiye’nin şartlarına uygun bir yönetim şekli olduğunu düşünüyoruz”
Ülkemizde böyle bir değişikliğe ihtiyaç var mı; elbette ki var. DEVA Partisi olarak güçlendirilmiş bir parlamenter sistem öneriyoruz. Bu sistem de tam manasıyla kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ilkesini ihtiva eden ve Cumhurbaşkanlığı makamını sembolik bir hale getiren, meclisin denetim yetkisini güçlendirerek yürütme organı üzerindeki denetimini artıran ve bunları yaparken de yargıyı tam manasıyla bağımsız hale getiren bir sistem inşa etmek arzumuz vardır.
Bu vesileyle yürütme organı daha güçlü hale gelecek ancak hesap verebilir pozisyonda olacak, ayrıca yüksek yargı mensuplarının göreve gelişlerindeki seçim usulleri de mecliste nitelikli çoğunluk esasına göre düzenlenecektir. Bu haliyle Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin Türkiye’nin şartlarına uygun bir yönetim şekli olduğunu düşünüyoruz.
“Seçim barajının %50+1’den daha aşağıya çekilmesi noktasında arzulu olduklarını görüyorum”.
Bugün itibariyle Cumhur ittifakı böyle bir yola tevessül eder mi diye soracak olursanız; benim gördüğüm kadarıyla sistem değişikliğinden ziyade seçim barajının %50+1’den daha aşağıya çekilmesi noktasında arzulu olduklarını görüyorum. Zira bu yönde geçtiğimiz aylarda da kamuoyuna bir kısım açıklamalar yansımıştı. Ancak, şu aşamadan sonra Cumhur İttifakının, Türkiye’de yüzde 50+1’i alabilecek toplumsal desteği kaybettiği açık şekilde görülmektedir.
“Cumhur İttifakının millet desteğini kuvvetli bir şekilde kaybettiği aşikârdır”.
Son anketlere bakılırsa özellikle (COVİD 19) Koronavirüs ortamında sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkün olmasa da Cumhurbaşkanlığınca yaptırılan bir kısım anketlerde kamuoyuna yansıdığı şekliyle sonuçların, Cumhur İttifakı paydaşlarını huzursuz ettiği görülmektedir. Zira Cumhur İttifakının millet desteğini kuvvetli bir şekilde kaybettiği aşikârdır.
Ne olmuştu?
AKP’li eski bakan Faruk Çelik geçtiğimiz yıl, "İlk turda yüzde 40 ve üzeri oy alan seçilsin. Yüzde 50+1 formülü Türkiye'yi yorar" açıklamasıyla tartışmaların önünü açmıştı. En son bir gazetede çıkan bu konuda çıkan haberi yalanlayan AKP Parti Seçim İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminin değişeceğine yönelik iddialarla ilgili "Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçiş, kaos, kriz ve istikrarsızlık üreten parlamenter sisteme karşı milletimizin onayıyla ortaya konmuş en önemli ve en değerli icraatımızdandır. Bu noktadan geriye dönüşü düşünmemiz de asla söz konusu değildir" dedi.
Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçim takvimi yaklaşırken bu tartışmaların giderek alevleneceği belirtiliyor.