Medyapod’da yayınlanan ‘Niye?’ programına konuşan Muratoğlu, McKinsey ile anlaşılmasını Türkiye’nin yaklaşık üç aydır ABD’yi düşman olarak bildiğini hatırlatarak değerlendirdi ve “Hani adamlar bizim ekonomimizi çökermişlerdi. O zaman ekonomimiz neden yine dış güçlere emanet edildi? Belli ki bu argümanı iç siyasete malzeme etmişiz” diye konuştu.
McKinsey’nin, iktidarın söylediğinin aksine bir denetleme, raporlama ve kontrol şirketi olmadığının altını çizen Muratoğlu, danışmanlık hizmeti veren şirketin Ankara’ya önerilerde bulunacağını söyledi:
“Mesela gelip, ‘Bu kadar imam bu ülkeye fazla. Diyanet’in bütçesini indirin’ diyecekler. E, hadi indir bakalım imam sayısını, kıs Diyanet’in bütçesini de görelim. Ya da ‘Bunca lüks ve şatafat fazla’ diyecek. Lüksü kıstığında AKP’lilerin çıkarlarına dokunmayacak mı bu durum?
Bir de personel fazlası sorununa işaret edebilir McKinsey ve ‘Personel sayısını azalt’ diyebilir. Nasıl azaltacaksın? AKP’nin hikayesi zaten torpilli personel… Bu sayıyı düşürürse kendi oy tabanını sarsar.”
Ankara ile varılan anlaşmanın en fazla McKinsey’ye yarayacağı görüşünü savunan Muratoğlu, “Şirket, Ankara’dan aldığı parayla kalacak. Türkiye’ye herhangi bir faydası olmayacak” dedi.
Muratoğlu, McKinsey ile anlaşan Ankara’nın asıl amacınıysa şu sözlerle özetledi: “Bu ekonomi yönetimi ve davranışlarla yabancılardan kredi alamayacaklarını anladılar. Bu yüzden yabancı denetimci tutup, kredi sağlamaya çalışıyorlar.
Ben bunu IMF’den önce son çıkış olarak değerlendiriyorum. Bu yöntemle para bulamazlar, şimdiden söyleyeyim. Dolayısıyla Türkiye şu an IMF öncesi fragramı yaşıyor.”
‘Bakan Albayrak’ın sunumları da McKinsey’ye ait’
McKinsey’yi yakından tanıyan Muratoğlu, şirketin yıllık kazancının 9 milyar dolar civarında olduğunu, bu tür şirketlerin pahalıya çalıştıklarını, yalnızca bir proje için bankalardan 2-3 milyon dolar ücret aldıklarını söyledi ve şöyle devam etti:
“Devletlerden ne kadar alacaklarını varın siz düşünün. Aslında verilecek parayı ben çok dert etmiyorum. Benim derdim, verilecek paranın karşılığında Türkiye’nin bir hizmet alamayacak olması. Yüklü bir para karşılığında reklam anlaşması yapıyor gibiyiz.
Merak etmeyin bundan sonra bu şirketin adını duymayacaksınız zaten. Çünkü bu adamlar gizli çalışır, kamuoyuna açıklamadan raporlama yaparlar. Söylenmese, bakanlığın McKinsey ile çalıştığını hayatta bilemezdik.”
McKinsey’nin Ankara’ya, ‘dış güçlerce’ önerilip önerilmediği sorusuna da yanıt veren Muratoğlu, Bakan Albayrak’ın powerpoint sunumlarının da şirket tarafından hazırlandığını savundu:
“McKinsey’yi bize dış güçlerin önerdiğini düşünmüyorum zira Bakan Albayrak’ın, powerpoint ile yaptığı ‘Yeni Ekonomi Programı’ sunumunu da bu şirketin hazırladığı söyleniyor.”
Muratoğlu, Türkiye’nin eninde sonunda IMF’ye gideceği görüşünde: “Arkasından atıp tuttuğumuz için IMF ile anlaşamıyoruz. Hani eski sevgilin ‘Gel’ der de, arkasından konuştuğun için dönemezsin ya…
IMF dışında bize bu kadar yüklü para verebilecek başka bir yer daha yok. Türkiye’nin şu an acil olarak 80 milyar dolar para bulması gerekiyor. 2001 krizini de aşan vahim bir noktaya ilerlediğimiz kanısındayım. Bu saatten sonra değil McKinsey, dört danışman şirket de tutsanız kar etmez.”
‘Yurtdışından bulunacak üç, beş milyar dolar bizi kesmez’
İktisatçı-yazar Muratoğlu, Erdoğan’ın Berlin ziyaretini de değerlendirdi ve şöyle konuştu: “Devlet liderlerinin yurtdışı ziyaretleri menfaat üzerine kuruludur. Erdoğan’ın hem Almanya, hem de ABD’de para araması çok normal. Ancak yurtdışından bulunacak üç, beş milyar dolar bizi kesmez.
Bir de medyadan öğrendiğimiz kadarıyla Alman Siemens, 34 milyar dolarlık demiryolu projemize talip olmuş. En son ABD’ye gittiğimizde de 11 uçak almıştık. Para bulmaya her gidişimizde bize bir şey kakalıyorlarmış gibi hissediyorum. Acaba hiç gitmesek daha mı iyi?”
‘Faturalar gelsin, o zaman anlayacağız krizi’
Muratoğlu’na göre Türkiye’yi pek aydınlık günler beklemiyor. Ekonomiyi düzeltmek için geç kalındığını savunan iktisatçı, 2019’un herkes için acılı geçeceği kanısında.
Muratoğlu, 2019’a dair şunları söyledi: “Kriz, sadece kur artmasıyla, fiyatların yükselmesiyle hissettirmekle kalmayacak. Şirketler batmaya devam edecek. Havalar henüz soğumadı, doğalgazı açmadık.
Günler uzun, ışıkları erkenden açmıyoruz. Hele faturalar gelmeye, insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz halde bulsun kendini o zaman anlayacağız krizin ne olduğunu.”