İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart seçim kampanyası sırasında, 16 Ocak günü, Sultanbeyli'deki bir semt pazarında, 60 yaşındaki Mahruze Keleş'ten oyunu istedi.
Karşılaştığı kişinin CHP adayı olduğunu öğrenen Keleş, İmamoğlu'na, “Sen Tayyip Erdoğan'a bağlı değilsen, sana oy yok. Sana börek, kete yaparım ama oy vermem” karşılığını verdi. Bunun üzerine İmamoğlu, “Senden oyunu değil, duanı istiyorum. Seçimi kazanacağım ve 1 ay içinde evinize geleceğim. Böreklerinizi, ketelerinizi yiyeceğim, enerji alıp, 5 yıl deli gibi çalışacağım” diyerek Keleş'in adresini aldı. Beklenen buluşma, İmamoğlu'nun 17 gün gecikmeli verilen birinci mazbatası, 6 Mayıs'ta YSK'nın hukuksuz kararıyla elinden alınınca yapılamadı. İşte o buluşma, 23 Haziran seçimlerinden 44 gün sonra, 6 Ağustos'ta, kahkahalar eşliğinde gerçekleştirildi. Buluşmada, İmamoğlu ve Keleş arasında birbirinden ilginç diyaloglar yaşandı. İmamoğlu, kendisine, “Seni kimse tanımıyordu ha! Benim yüzümden tanıdı!” diyen Keleş'e, şu esprili yanıtı verdi: “Sağ ol, sağ ol, sağ ol ablacığım! Allah razı olsun. Tanıttın bizi, ne yapalım? Biraz daha konuşsan, 3 seçim kazanacağım.”
31 Mart yerel seçim kampanyasının temeline, ‘‘partisinin en az oy aldığı ilçelere ziyaretleri'' oturtan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, aday olduğu süreçte soluğu, 16 Ocak 2019 Çarşamba günü Sultanbeyli'deki bir semt pazarında aldı. Kamuoyu nezdindeki tanınırlığı o dönemde pek yüksek olmayan İmamoğlu'nun, pazarda karşılaştığı 60 yaşındaki Mahruze Keleş ile yaşadığı diyalog, bütün medya organlarının ilgisini çekti. İmamoğlu'nun siyasetçi olduğunu öğrenen Keleş, diyalogun başında hayat pahalılığından yakındı ve CHP adayına nereli olduğunu sordu. “Trabzon” cevabını alan Keleş, “Ben de Gümüşhaneliyim” yanıtını verdi. Bunun üzerine İmamoğlu, Keleş'e, “Ben senin köylülerine çok mal sattım” dedi. İmamoğlu'nun CHP adayı olduğunu öğrenen Keleş, “Sen Tayyip Erdoğan'a bağlı değilsen, sana oy yok” karşılığını verdi.
KELEŞ: “SANA BÖREK, KETE YAPARIM AMA OY VERMEM!”
Keleş, İmamoğlu'nun, “Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıyım” demesi üzerine, “Yok yok, onlardan iş olmaz. O Türkiye’yi yer bitirir. Tayyip Erdoğan biriktirdi, o da gelir yer. Sana börek, kete yaparım ama oy vermem” yanıtını verdi. Bunun üzerine İmamoğlu, “Senden oyunu değil, duanı istiyorum. Seçimi kazanacağım ve 1 ay içinde evinize geleceğim. Böreklerinizi, ketelerinizi yiyeceğim, enerji alıp, 5 yıl deli gibi çalışacağım” karşılığını verdi ve Keleş'in adresini aldı. Bu diyalog, İmamoğlu için adeta “milat” oldu. İktidara yakın yayın politikası izleyen medya kuruluşları, farklı iletişim mecralarında İmamoğlu-Keleş diyalogunu, “Tokat gibi yanıt” manşetleriyle verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Keleş'i telefonla arayarak, “Sen, Türkiye'yi ağlattın” dedi.
KAHKAHALAR HAVADA UÇUŞTU!
31 Mart seçimlerini kazanan İmamoğlu, YSK'ya yapılan itirazlar nedeniyle gecikmeli olarak 17 Nisan'da mazbatasına kavuştu. YSK'nın 6 Mayıs'ta verdiği skandal karar ile mazbatası elinden alınan İmamoğlu, 23 Haziran seçimlerinden zaferle çıktı ve 27 Haziran'da ikinci kez mazbatasına kavuştu. İmamoğlu, Keleş'e verdiği “ziyaret” sözünü, 6 Ağustos'ta “gecikmeli” olarak gerçekleştirebildi. İmamoğlu, CHP Sultanbeyli Belediye Başkan adayı Ayhan Koç ve İlçe Başkanı Murat Kantekin ile birlikte Keleş'in Turgut Reis Mahallesi'ndeki evini ziyaret etti. “Tarihi buluşma”, kahkahalar eşliğinde şu ilginç diyaloglara sahne oldu:
KELEŞ: “SİZ GELECEKSİNİZ DİYE KÖYE GİTMEDİM!”
Mahruze Keleş (M.K.): Ne yapıyorsun? Nasılsın?
Ekrem İmamoğlu (E.İ.): İyiyim, iyiyim.
M.K.: Geçen senelerde hep köye giderdim ama bu sene, siz geleceksiniz, Tayyip Erdoğan gelecek diye gitmedim. Pazarda nasıl karşılaştık öyle.
E.İ.: Ne bileyim, seni mi Allah yolladı bana, beni mi Allah yolladı sana?
M.K.: Seni kimse tanımıyordu ha! Benim yüzümden tanıdı!
E.İ.: Doğru diyor! Onun için diyorum; seni mi Allah yolladı, beni mi Allah yolladı?
M.K.: Valla öyle bir içerden demişim ki, bir değil 2 kere kazandın!
KELEŞ: “YİNE AK PARTİLİYİM HA!”
İMAMOĞLU: “KİME OY VERDİĞİNİN ÖNEMİ YOK!”
Bu sırada Keleş'in eşi Hasan Keleş devreye girip, “Kusuruna bakma” deyince İmamoğlu, “Yok, yok ne kusuru. Nasıl istiyorsa öyle konuşsun” yanıtını verdi. Bundan sonraki diyaloglar şöyle devam etti:
M.K.: Hepimiz kardeşiz. Şu Türkiye hepimizin.
E.İ.: Zaten öyle. Bakma millet bağırıp, çağırıyor işte.
M.K.: He, millet ayrım yapıyor, o başka. Ne yaparsak, kendimize yapıyoruz. Türkiye'nin ilerlemesini istemiyorlar. Siz de aman kurban olayım, hepiniz bir olun. Şu Türkiye'yi geliştirelim.
E.İ.: Başkası bizi ilgilendirmez. Biz, birleşip işimizi yapacağız. Başkasının ne düşündüğü bizi ilgilendirmez.
M.K.: Eee, hayallerin ne şimdi? Gel bakalım. Ben sana kazandırdım. Hayallerin ne?
E.İ.: Tek başına sahibi oldu görüyor musun?
M.K.: Gerçi ben yine AK Partiliyim ha! Onu bile bile geldin!
E.İ.: Beni o zaman da ilgilendirmiyordu, şimdi de ilgilendirmiyor! Kime oy verdiğinin hiçbir önemi yok yani.
M.K.: Tayyip benim başımın tacı. Ona arka olacaksınız.
E.İ.: Şu anda Cumhurbaşkanımız. Yapacak bir şey yok. Ama onun görevi bitti mi başkası baş tacı olacak. Aynı şeyi biz de bekliyoruz ama. Ben iş yapacağım diyelim. Bana destek olunacak.
M.K.: Şimdi İzmir'e bir yol açtı. Görüyorsun, yağ gibi gidiyor. ‘Kılıçadaroğlu oraya da yürüme gitsin' diyor.
E.İ.: Kılıçdaroğlu'nun emekli parası yetmiyor o yola. Biraz pahalı. Kılıçdaroğlu, “Ben, oradan gitmem” diyor. Senin çok paran varsa gidersin.
M.K.: İnşallah sen de yaparsın, aynı Tayyip gibi çalışırsın.
E.İ.: Aynıyı maynıyı bilmem ama daha iyi yapacağız Allah'ın izniyle.
M.K.: Biz çok memnunuz. İnşallah senden de memnun oluruz.
İMAMOĞLU: “NASILSA O KONUŞTUKÇA BEN KAZANIYORUM!”
Konuşmanın burasında araya giren Keleş'in kocası Hasan Keleş, eşini, konuşmalarına dikkat etmesi yönünde uyardı. Bu uyarı üzerine araya giren İmamoğlu, “Ben, onu dinlemeye geldim. Nasılsa o konuştukça, ben kazanıyorum” şeklinde espri yaptı. Sohbetin bundan sonrası şu şekilde devam etti:
M.K.: Senin Allah iyiliğini vere!
E.İ.: Ablamız konuştukça, ben kazanıyorum.
Hasan Keleş: Beni dövdüğü gibi sizi de dövüyor!
M.K.: Elim alışmış!
E.İ.: Olsun, olsun, o güzel dövüyor!
M.K.: Önemli olan güler yüz, tatlı dil. Gerisi hep boş.
E.İ.: Huzur istiyoruz. Allah, sağlık ve huzur versin. Bak, bütün Türkiye seni, bizi konuştu.
M.K.: He ya! Ben, böyle olacağını bilemedim. Sen, heykel gibi televizyona çıkmayla ne ünlüsü olacaksın. Seni tanıdılar, beni değil!
E.İ.: Sağ ol, sağ ol, sağ ol ablacığım! Allah razı olsun. Tanıttın bizi, ne yapalım? Biraz daha konuşsan, 3 seçim kazanacağım. Senin partililerin bile bana oy verdi.
M.K.: Biliyorum, biliyorum!
E.İ.: Sen bile verdin, farkında değilsin!
M.K.: Yok, yok!
E.İ.: Yüreğin kaymıştır. ‘Ya buna versem mi vermesem mi' diye!
M.K.: Vermedim!
E.İ.: Tamam, bir şey demiyorum! O, son anda kaymıştır! Zaten, yan yana.
M.K.: Vermedim. Versem derim, ‘Verdim'.