Anibal Güleroğlu yazıyor / Medyafaresi.com
İnternet dizilerinin kapsama alanı
Alışkanlıklar, yaşamımızın vazgeçilmezleri. Bir alışkanlığı öteleyebilmek için ondan çok daha farklı şeyler sunabilen yeni bir olgunun bulunması gerek. Zira Goethe’nin ‘İnsanın bütün rahatlığı alışkanlıkta gizlidir, alıştığımız hoş olmayan bir şeyi bile kaybetmekten korkarız’ sözüyle işaret ettiği gibi alışkanlıkların en büyük avantajı, sağladıkları zahmetsizlik yani rahatlık. Öte yandan gittikçe gelişen teknolojinin insanların hizmetine sunduğu yeniliklerin, eski alışkanlıklara kıyasla, rahatlık yönünden çıtayı yükselttiği de bir gerçek.
Nitekim her geçen gün daha yaygınlaşan ve hayatımızın vazgeçilmezine dönüşen internet de bu alanda hızla gelişim sağlayan bir örnek. Çalışma-iş yürütme amacının dışında sosyal medya, ürün arama, arkadaşlık, cinsellik gibi konulara odaklanılarak kullanılan internet, gencinden yaşlısına her kesimi kapsayan bir güce dönüştü. Tüm bu konuların ötesinde televizyona bağımlı kalmadan her an her yerde film-dizi izleme isteğine hizmet etmekte. Özellikle ellerinden düşürmedikleri akıllı telefonlarla bütünleşen kesimin büyük alışkanlığı internetten bir şeyler izlemek. Hal böyle olunca da 1990’ların sonunda başlayıp 2000’lerde yaygınlığını artıran internet dizilerinin modaya dönüşmesi kaçınılmaz oldu. ‘Bir şekilde yırtmak’ için en kestirme yolunun internet yeniliği olduğu düşüncesiyle kendini göstermek isteyenler internet dizilerine dört elle sarıldı… Özel üniversitelerin artmasıyla ihtiyaç fazlasına dönüşen sinema-TV mezunu gençlerin varlığında, en pratiğinden internet dizisi çekip şansını denemek yeni nesil alışkanlığa dönüştü!
Nasıl ki, amatöründen profesyoneline, ücretlisinden bedavasına bir dolu internet dizisi yaratıldı bu hevesle. Kimi ‘Fakülte’ dedi bir hız ama ekibi dağıtıp ardını getiremedi… Kimisi ‘Gül Kurusu’ndan gençleri yakalamak istedi ama bunu uzun süre yürütemedi. Bazıları ‘Siyah, Beyaz, Gri’ üstünden popülerliğe soyundu ve diğerlerine kıyasla başarılı oldu. Bazısı da ‘Aile her şeyden üstündür’ sloganıyla çıktı yola ve internet dizisi modasında bana göre en kayda değer amatör iş olan ‘Cadde: Komanlar’ı yarattı.
Velhasıl sanal aleme dalıp televizyonun yaşlı işi ve demode olduğunu düşünen günümüz gençliği için internetin ve bu mecradaki dizilerin yeri apayrı. Daha net ifadeyle internet dizilerinin kapsama alanında çoğunlukla gençlik bulunmakta! Genç kesimin nüfustaki oranlarının gittikçe arttığını düşünürsek, internet diziciliği adına bu durum kaçırılmaması gereken bir fırsat gibi görünmekte. Zaten reyting ve RTÜK kılıcının gölgesindeki televizyon ortamının kısıtlayıcılığından kaçıp rekabette elini güçlendirmek isteyen kanalların yeni nesil medya merakı da bunun neticesi. Misal; Doğan Grubu’nun BluTV platformu veya Doğuş Grubu’nun TvYo yerine yarattıkları PuHu TV örnekleri… Sayıları yavaş yavaş artmaya başlayacak olan platformların ve internet dizilerinin gençlere ağırlık veren kapsama alanını ne oranda genişletebileceklerini bekleyip göreceğiz. Henüz çiçeği burnunda olan bu mecradaki gelişmeleri zamana bırakırken, bir yıldır faaliyetini yürüten BluTV’nin ‘Masum’ dizisiyle ortaya çıkarttığı tabloya bakalım şimdi.
‘MASUM’ ALIŞKANLIKLARI BOZAR MI?
Hani bir söz vardır… Sen evme, işin evsin derler. Gerçekten de çok doğru. ‘Masum’ dizisinin iki bölümünün oyuncularla birlikte izleneceği lansman gecesine katılmak için sabırsızlıkla bekliyordum. Zira bir internet televizyonu için ülkemizde gerçekleştirilen ilk profesyonel yapım olma özelliğinin yanı sıra severek izlediğim ‘Bayrak’ isimli tiyatro oyununun da senaryolaştırılmış haliydi ve Canan Ergüder’e ödül getiren bu eserin nasıl uyarlandığını merak ediyordum. Ancak yanımızdaki ahşap evde başlayıp üç evi saran ve binamızı da büyük tehlikeyle karşı karşıya bırakan yangın şoku ne yazık ki davete icabet etmeme engel oldu. Bu nedenle benim ‘Masum’u ve internet diziciliği konusunu değerlendirmem dizinin yayına başlamasından sonraya kaldı. ‘Geç olsun da güç olmasın’ demişler. Bizimkisi de o hesap olsun. Hem bu aşamada asıl önemli olan ‘Masum’un gücü ve BluTV’ye katkısı. Sahi, ilk olma sıfatını taşıyan ‘Masum’, online alanda erken yola çıkma avantajıyla güçlüğü yenebilecek ve platforma ilgiyi yoğunlaştırabilecek kapasitede mi?
Mahsun Kırmızıgül’ün ‘Vezir Parmağı’ filmine yönelik söylemlerle yasaklayıcı zihniyetin vardığı noktayı daha iyi gözlemlediğimiz şu günlerde ‘Masum’un ve BluTV’nin dizi olayına en büyük katkısı, söylem özgürlüğü! Altın Portakal ödüllü film yönetmeni Seren Yüce’nin katkısıyla sinema çalışması tadını hissettiren dizinin RTÜK kaygısı taşımıyor olması ‘bip’lemelerden bıkanlar için olumlu bir ayrıntı… Ki, bu aynı zamanda eldeki koz da olmakta. Lakin sadece söylem özgürlüğüyle ve argo kullanımıyla da bu işin yürütülemeyeceği malum. Yapımın içerik gücüyle de izleyiciye hitap etmesi lazım. Senaryo burada da önemli anlayacağınız. Hem de normal ekran dizilerinden daha fazla önemli.
Berkun Oya’nın imzasını taşıyan senaryoya baktığımızda ilk etapta bildik ‘Katil kim’ sorgusuna dayalı bir konu gibi algılanmaya müsait. Ancak baştan polisiye gibi görünse de aslında bir ailenin ve kadın-erkek ilişkilerinin psikolojik çözümlemesi niteliğinde. Abi ve kardeşin evliliklerinde yaşadıkları, baba ile annenin çocukları arasındaki duygusal seçimleri ve en önemlisi ‘aldatmak’ konusunun irdelenmesi… Senaryonun temel taşları bunlar. Kısaca ‘Masum’ dizisi için suçluyla masumun karıştığı, kadın aldatmasının arka planının ve ilişkilerdeki erkek olgusunun analizini yapan gerilimli bir çalışma diyebiliriz. Peki, bu tarz bir konu her izleyici kitlesini cezp eder mi? Polisiyeler, gerilimler, psikolojik derinliği olan işler her zaman için bana cazip gelmiştir. Ancak ekrandaki yapımlardan açığa çıkan gerçek şu ki, bizim izleyici kesiminin bünyesine pek uygun değil bu tarz senaryolar. Yani total izleyiciyi ‘Masum’ ile online diziye ve BluTV’ye yöneltmek çok zor!
Şimdi denebilir ki, ‘Masum’un total izleyiciyle işi yok. Tamam. Hedef kitle gençlik ve elit kesim olsun… ‘Masum’un, tiyatrodan gelen güçlerini birleştiren kadro ve kaliteli çekimler sayesinde yabancı yapımlardan geri kalmayışına da güvenilsin. Ama hedef alınan gençlerin büyük kısmının ekrandaki romantik komedilerin peşine takıldığı, dramalardan çift çıkartma merakı taşıdığı gerçeğini ne yapacağız? Bu kitleye bu tarz bir yapımı parayla izletebilene bravo.
Sözün özü; Böylesi konulara, hele de içinde güzelliği-yakışıklılığıyla prim yapan aşk böcükleri olmayan yapımlara itibar edenlerin sayısı, etmeyenlerden çok fazla. Dahası online dizi izleme merakındaki elit kesimin yerliden ziyade yabancı dizilere tutkun olduğunu da unutmayalım. Hal böyleyken ‘Masum’ cesur bir başlangıç olarak kayda değer görünse bile, alışkanlıkları bozmaya yetecek güçte değil ve masumların ezilme kaderiyle karşı karşıya. ‘Masum’la ilgili saptamamızı yapmanın ardından gelelim BluTV’nin gerçeklerine…
BLUTV’NİN İNTERNET REKABETÇİLİĞİNDEKİ YERİ
Değişen medya düzeni, yazılı basından televizyon yayıncılığına eski alışkanlıkları yavaş yavaş dönüştürürken ülkemizin internette payına düşeni yapması kaçınılmaz. ‘Masum’la ilk adımını atan BluTV’nin aralarında olduğu böylesi platformların ortak hedefiyse, çağın gerekleri doğrultusunda varlık gösterip genç kitlenin kapsama alanına internet dizileriyle dâhil olarak onların alışkanlığına dönüşebilmek. Ancak bu geniş kapsama alanını ele geçirmek sanıldığı kadar kolay değil. Alanı daraltan önemli engeller mevcut. Engellerin başını çeken de, cümle alanı daraltan en baba konu… Yani PARA!
Şimdi bir düşünelim… Ülkemiz gerçeğinde her kuruşun hesabını yapan insanımızın ne kadarı internetten dizi izlemek için para ödemeyi göze alır? Alsa da ne kadar süreyle buna devam eder? Hatırlarsanız televizyondan internete geçen ilk dizi olan ‘Ulan İstanbul’un bölümü 1.99 TL idi. Bu bile ödenemedi ki, talep görmeyen işe nokta kondu. Sekiz bölümden oluşan ‘Masum’u izlemek içinse ayda 9.90 TL ücret ödemek gerekiyor. Kuşkusuz her ayrıcalıklı hizmetin bir bedeli olacak. Pazarımıza giren ve yerli dizi alışkanlıklarımızı inceleyerek ülkemizdeki yol haritalarını belirlemeye çalışan Netflix ve Amazon Prime gibi dünya devleri de bedava değil. Üyelik için para istiyorlar. Bu noktada BluTV’nin 9.90 TL’lik ücretine karşı Netflix’in 15 TL’den başlayan tarifesinin kıyası çıkıyor karşımıza. Ücretlere bakıp ‘BluTV daha hesaplı diyebiliriz’. Tabii bunlar şimdilik böyle. Özel diziler arttıkça fiyatlar ne olur bilinmez.
Öte yandan 1 aylık ücretsiz deneme kullanımı veren Netflix’in ücret engeli yaşamayacağını düşünsek yeridir. Zira yıllara dayalı bir geçmişi ve dünya çapında ünü mevcut. Haliyle tutkunları da fazla olacaktır. BluTV ise henüz çiçeği burnunda yani müşterinin ayağı alışmış değil. Bu nedenle hemen paralıya geçilmesi aleyhine oldu. Televizyona göre daha özgür ve kısa süreli yaratılmış diziler, reklam desteğiyle bedava sunulabilirdi pekâlâ. Böylece insanlar da ücret yani para ürküntüsü duymadan alışırlardı platforma. PuHu TV bu yolu izliyor mesela! Para almak yerine reklam yolunu seçip rekabet tercihini ücretsiz yayıncılıktan yana kullanarak, Türkiye gerçekleriyle uyuşuyor. Evet, şu aşamada yeni filmlere ve yabancı dizilere yer vermiyor ama mevcut taktiği sayesinde ileride özel yapımlar için ücretli üyeliğe zemin hazırlayarak elini güçlendirdiği de bir gerçek.
Yerli dizi kategorisinde yoklama çekmek babında ‘Masum’la yola çıkan BluTV’nin rekabetçiliğindeki engellerden biri de içerik gücü… Yabancı dizileri veya filmleri bedavaya izleme yollarını bilenler için şu an ekstra bir şey sunduğunu söylemek zor. Buna karşılık rakibi Netflix’in içeriklerinin çeşitliliği sayesinde eli hayli güçlü. Üstelik oradaki dizilerin erotik cesurluk bakımından BluTV’nin yapımlarına fark attığı da malum. Yani sansürsüzlüğün, bol küfürden ibaret kalmadığı işler izlemek isteyenler için BluTV platformundan seçenek sunmak ne derece mümkün olabilir ki!
Bu engellere ilaveten ülkemizdeki internet olanaklarının zayıflığı da var hesapta. İnternet erişim hızının, kesintiye uğramadan dizi izlemeyi karşılayacak güçte olması önemli. Zırt pırt internetin yavaşlatıldığı, limitsiz tarifelerde bile internetin yeri geldiğinde ‘adil kullanım’ bahanesiyle kağnı arabasına döndüğü yaşamımızın gerçekleri. Bu evsel engelin gençlik cephesindeyse, satın alınan iletişim paketindeki internet kotasının çabucak tükenmesi olayı mevcut. Sınırlı bütçeye sahip gençler sosyal medyada veya paylaşım sitelerinde zaman harcayıp etkileşimde bulunmayı mı seçecek yoksa üste para vererek bir başına dizi izleyip kotasını su gibi tüketmeyi mi? Ekranlarımızda dizi bolluğundan geçilmezken, bedava işler kum gibiyken cevap belli.
Sonuçta; Televizyon karşısına geçip bir yandan dizi izlerken bir yandan da cepten veya bilgisayardan internete girip bir şeyler yapma alışkanlığındaki toplumumuzda parayla online dizi-film izleme tutkusunu yaratmak oldukça zahmetli bir süreç. ‘Reklamsız’ vurgusuyla bunun üstesinden gelmek mümkün değil. Çünkü reklamlar da bizdeki hasbelkader izleyicinin ses etmeden kabullendiği alışkanlıklarından.
Dolayısıyla bu süreçte yayın gruplarının en önemli kozu ‘moda’ yaratabilmek olacaktır. Bunun için gerekense, ücretli üyeliğe evet diyeceklerin aradıkları kriterleri kısıtlamaya gitmeden karşılamak, dünya trendlerinden geri kalmamayı becerebilmek! Aksi takdirde ücretli üyelik handikabıyla yitip gitmek kaçınılmaz. Ülkemiz gerçeklerinde internet ortamında izleme alışkanlığını yerleştirmeye odaklanan BluTV’ye ve PuHu TV’ye başarılar…
Anibal GÜLEROĞLU