Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, "Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi daha birçok benzeri neye dayandığı daha sonra ortaya çıkan davaların bir planın parçası olduğu ayan beyan tarafımızdan hissedilmekte ve anlaşılmaktaydı." dedi. Koşaner neden istifa ettiğini de şöyle açıkladı: Büyük bir general, subay, astsubay kütlesi hapisteydi, mahkeme görevini yapmıyordu. Savcıların, hakimlerin tutuklamaları hukuka aykırı idi. Biz asker olarak emir verdiğimiz zaman personelimiz ölüyor ölüme gidiyor ben de onların hakkını korumak zorundaydım, ben de bunu yaptım. Ben, bu tutuklu personelin 2011 YAŞ toplantısında emekli edilmelerinin isteneceğini biliyordum. Nereden biliyordum? Basın, özellikle malum basın bunu açık açık yazıyordu. Yani bunları YAŞ'ta bana 'Emekli et' diyeceklerdir.
Koşaner, konuşmasının başında kendisinin FETÖ'nün eylemlerinin suç olarak telakki edilmediği bir dönemde görevde bulunduğunu belirterek, ancak o dönemde de örgütün evlerinden ve okullarından söz edildiğini, güçlü mali kaynakları olduğunun bilindiğini ifade etti. "Örgüt kendine yandaş bir nesil yetiştirmeye çalışıyordu" ifadesini kullanan Koşaner, askerin kışla dışında istihbarat faaliyet yürütmesinin söz konusu olmadığını, kendi yetki alanları içinde bulunan bilgileri de ilgili makamlarla paylaştıklarını vurguladı.
Örgütün bir nihai amacının olduğuna ilişkin şüpheler taşıdıklarını, ancak bunun 15 Temmuz darbe girişimi gibi bir olaya dönüşeceğini düşünmediklerini kaydeden Koşaner, "Endişelerimiz, 15 Temmuz gibi bir olay olacak şeklinde kesinlikle değildi. O zaman böyle bir şeyi aklımızın ucundan bile geçirmezdik." değerlendirmesinde bulundu.
8-9 YILDIR SİLAHLI KUVVETLER KENDİNİ KORUYAMAZ HALE GELDİ
Silahlı Kuvvetlerin neden bu dönemde kendini korumadığı, önlem almadığı şeklinde soruların sık sık yöneltildiğine dikkati çeken Orgeneral Koşaner, şöyle konuştu: "Silahlı Kuvvetlerin kışla hudutları dışında istihbarat yapması, birini takip etmesi söz konusu değildir. Böyle bir görevi de yetkisi de yoktur. Bizim istihbarat dediğimiz kışla sınırları içinde veya tatbikat arazisinde personelimizi takip etmekten ibarettir. Peki o zaman ne olacak? Bize gelen tüm bilgiler MİT'ten ve emniyetten gelen bilgilerdi. Onlara itibar etmek durumundaydık. Eğer bilgileri teyit edebiliyorsak, bu personelin TSK'dan ilişiğinin kesilmesine çalışıyorduk. Bunun içinde tek bir yöntemimiz vardı; Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında böyle personelin TSK ile ilişiğini kesmek. Mahkemeye gitmek olmuyordu, YAŞ kararları o dönemde yargıya da kapalıydı. Ancak YAŞ kararları ile silahlı kuvvetlerinden personel ayrılması çeşitli şekillerde yanlış yorumlanarak, bazı basın tarafından halkımıza yanlış anlatılarak, sanki namaz kılan, içki içmeyen atılıyor gibi bir propaganda yapılarak YAŞ'daki faaliyetlerimiz engellenmeye çalışıldı. Yetkili makamlar da bundan sanıyorum ki etkilendi, bir süre sonra bu faaliyetlerimize şerh koymaya ve böyle şahısların silahlı kuvvetler dışına çıkarılmasını önlemeye başladılar. Son 8-9 yılldır aşağı yukarı silahlı kuvvetler kendini koruyamaz duruma geldi. Koruyamayınca ne oldu? Bu kişiler yerleştiler, güçlendiler, rütbe de aldılar, yetkili makamlara da geldiler."
PERSONELİMİZİN SUÇLU OLMADIKLARINI BİLİYORDUK
Örgüt tarafından sahte bilgi ve belgelerle açılan davalarla TSK'nın önemli kadrolarının tasfiye edildiğini, sonrasında da bu kişilerin önemli görevlere gelmesinin önünün açıldığını belirten Koşaner, kumpas davalarına değindi.
Koşaner, "Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi daha birçok benzeri neye dayandığı daha sonra ortaya çıkan dava yürütülmekteydi. Ancak bu davaların bir planın parçası olduğu ayan beyan tarafımızdan hissedilmekte ve anlaşılmaktaydı. Davaların konuları farklı olmakla birlikte amaçları TSK'nın kamuoyundaki itibarını sarsmak ve istedikleri personeli TSK'dan uzaklaştırmaktı. Bu açıkça görülüyordu. Biz suçlanan personelimizin suçlu olmadıklarını biliyorduk. 40 senedir bu kurumun içinde olan bir insan kimin suçlu olup olmadığını anlayabilir. Ancak 'Yargıya müdahale ediliyor' denilmesin diye sesimizi yükseltmedik." değerlendirmelerinde bulundu.
KADROLOR BOŞALTILDI, BAŞKALARI ATANDI
Balyoz davasından örnekler veren ve davanın hukuksuz bir şekilde yürütüldüğünü, süreçte özellikle basın yoluyla TSK'nın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını anlatan Koşaner, toplu tutuklamalarla kadroların boşaltıldığını, buralara başkalarının atandığını bildirdi. Tutuksuz yargılanmaları sağlayarak, kadroları sabit tutmaya çalıştıklarını bunun için her türlü girişimde bulunduklarını vurgulayan Koşaner, hükümetle yaptıkları görüşmeler sonrasında yasal bir düzenlemenin önünün açıldığını, ancak bu bilginin "Asker için özel muamele" şeklinde basına sızdırılarak, hükümetin tepkiler sonucu düzenlemeden vazgeçmesine neden olunduğunu aktardı.
NEDEN İSTİFA ETTİĞİNİ AÇIKLADI
"Yetkili makamlar nezdinde tutuksuz yargılamanın sağlanması için elimden gelen bütün gayreti gösterdim." ifadesini kullanan Koşaner, Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrılmasına da değindi. Koşaner, "Büyük bir general, subay, astsubay kütlesi hapisteydi, mahkeme görevini yapmıyordu. Savcıların, hakimlerin tutuklamaları hukuka aykırı idi. Rastgele toplu tutuklamalar tamamen Silahlı Kuvvetlere mesaj veriliyordu. Kamuoyu nezdinde aşağılamak ve müteakiben kadroları boşaltmak için. Biz asker olarak emir verdiğimiz zaman personelimiz ölüyor ölüme gidiyor ben de onların hakkını korumak zorundaydım, ben de bunu yaptım" dedi. Koşaner, "Ben, bu tutuklu personelin 2011 YAŞ toplantısında emekli edilmelerinin isteneceğini biliyordum. Nereden biliyordum? Basın, özellikle malum basın bunu açık açık yazıyordu. Yani bunları YAŞ'ta bana 'Emekli et' diyeceklerdir. 'Emekli et' dendiği anda istikballer kararacaktı. Kadrolar zaten boşalmıştı, ileride başımıza gelecek bu felaketin temellerinin atıldığı o günlerde, buna ortak olmuş olacaktım. Ortak olmadım. Ama izah etmekte de başarılı olduğumu pek söyleyemeyeceğim." diye konuştu.
AMAÇLARI KADROLARA SIZMAKTI
Uzun tutuklulukların cezalandırmaya dönüştüğüne işaret eden Koşaner, "Kanaatimce bu mahkemelerdeki amaç, suçlunun cezalandırılması değildi. Örgütün hedefi TSK kadrolarını boşaltmak, buraya yıllardır silahlı kuvvetler kadrolarına sızdırdıkları bu kişilerin gelmesini sağlamaktı. Maalesef başarılı olduklarını da gördük." dedi.
KİMSEYE İSTİFA EDİN, ETMEYİN DİYE TELKİNİM OLMADI
Kısa açıklamasının ardından milletvekillerinin sorularını da yanıtlayan Koşaner, eşlerinin başörtüsü nedeniyle TSK'dan ihraç edilen kişilerle ilgili bilgiler silahlı kuvvetlere ulaştırılırken, FETÖ'cülerle ilgili istihbarat alınamamasına dair sorular üzerine, şu karşılığı verdi:
BİZİM KİMSENİN İBADETİYLE ALAKAMIZ OLMAZ
"Şuradan çıkıp bakarsanız Harp Okulu'nun bahçesinde bizim camimiz var. Herkes, harp okulu talebesi dahil, varsa zamanı gider rahatça namazını kılar, gelir. Buradaki çoğunluk erkek, Herkes askerlik yapmıştır. Lütfen söyleyin, siz
askerken orucunuza karışan oldu mu? İftarınız, sahurunuz zamanında hazırlanmadı mı? Bu imkanlar size asker tarafından sağlanmadı mı? Belki birkaç tane münferit olay söylerseniz tamam ama bizim konuya yaklaşımımız böyledir. Bizi kimsenin diniyle, ibadetiyle alakamız olmaz. Belki münferit birkaç olay kaçmış olabilir. Ama bilgimiz dahilinde böyle bir şey olmaz."
TABELA TARTIŞMASI
Bu sırada bazı AK Parti milletvekilleri ile CHP milletvekilleri arasında askerin dine yaklaşımı konusunda karşılıklı tartışma yaşandı.
AK Parti İstanbul Milletvekili Revza Kavakçı Kan, "Bu ülkede, çok özür dilerim ama 'Başörtülüler ve evcil hayvanlar giremez' şeklinde levha asıldı." ifadesini kullandı. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ise böyle bir şeyin yazılmasının kabul edilemeyeceğini, ancak TSK üzerinden bazı imalarda bulunmanın da yanlış olduğunu belirtti.
Koşaner, Genelkurmay Başkanlığından ayrılmasının ardından, bazı kuvvet komutanlarının da görevlerinden ayrıldıklarına işaret edilerek, "Siz kimseye istifa edin dediniz mi?" şeklindeki soruya, "O konuda kimseye, istifa edin ya da etmeyin diye telkinim olmamıştır. Verilen kararlar herkesin kendi kararlarıdır." karşılığını verdi.
NEREDE YANLIŞ YAPILDI?
Koşaner, nerede hata yapıldığına ilişkin soruya, “Bırakın asker kendi kendini korusun, ona yardımcı olun yeter, müdahale etmeyin, hukuken yardımcı olmak lazım, onun kararlarına saygı göstermek lazım. Görevimiz gereği pek çok yabancı Genelkurmay Başkanı ile temaslarımız oldu. Herkes bizim şura sistemimize hayrandı, bu sistemimizi yozlaştırmamamız, iyileştirmemiz lazım. Müdahale etmeden ordu kendi kendine sahip çıkarsa bunlar aşılır. Geçmişte oldu diyebilirsiniz hiçbirimiz darbe taraftarı değiliz geçmişte olanları bize söylemeyin” karşılığını verdi.
FETÖ PLANI KURMAY EMEĞİ YOK DENECEK KADAR ÜSTÜNKÖRÜ
FETÖ planına ilişkin soru üzerine Koşaner, “Gazeteden göründüğü kadarıyla bir askeri planla alakası yok, hatalı, zayıf, düşünülmemiş bir kurmay emeği yok denecek kadar üstünkörü. Amaca yönelme yok. En azından gördüğümüz kadarıyla. İyi bir plan olduğunu kimse söyleyemez ben de söyleyemem” şeklinde konuştu.
YENİ YAPI KANAATİMCE YANLIŞ
Koşaner, yeni ordu yapısının yanlış olduğunu savunarak, “Darbe girişimi başarısız oldu. 40 yıllık kurumun içinde olunca pek çok kişiyi tanıyoruz şu anda ihraç edilmiş. Ordudan atılmış olanlardan önemli bir bölümünün aklanacağını zannediyorum. Yeni yapı kanaatimizle tamamen yanlıştır. Askerlikte emir komuta birliği denilen çok önemli bir şey vardır. Bu ortadan kalkarsa vahim sonuçları olur. Yeni sistem emir komuta sistemini birliğini sağlar mı bilemiyorum. Öğrenciler erler var tutuklu. Emrin sonu nereye varacak bilmeyenler. Askeri savcılar olmadığı için bazı şeylerin yorumlanması sivil savcılar tarafından çok çok yanlış yorumlanıyor. Bir örnek; Birlik komutanı evinde kıyafetini giyerek birliğe gidiyor. Savcı soruyor. Niye giyindin? Asker birliğe giyinerek gidilir, bunu sivil savcı bilmez” dedi.
'BAVUL DOLUSU BELGE VERİLMESİ İLE BAŞLADI'
Balyoz davasına ilişkin olarak Koşaner, "Bir plan doğrultusunda olduğu tarafımızdan hissedilmektedir. Amaçları tek Silahlı Kuvvetler'in itibarını sarsmak ve istedikleri personeli Silahlı Kuvvetler'den uzaklaştırmaktı. Suçlanan personelimizin suçlu olmadığını biliyorduk. 40-45 yıldır bu kurumun içinde olan bir insan, kimin suçlu kimin suçlu olmadığını bilir. Ancak konular yargıya intikal ettiği için 'Yargıya müdahale ediliyor' denilmesin diye size sesimizi yükseltmedik. 20 Ocak 210 tarihinde gazetede yer alan haber üzerine bir gazetecinin savcıya bavul dolusu belge vermesi ile başladı. Silahlı Kuvvetleri karalamak için yığınla kampanya başlatıldı. 4 Nisan 2010 tarihinde savcılar 70-80 tutuklama kararı aldı. Bu kararlar rastgele alınmıştı. İstanbul Başsavcıvekili kendisine haber verilmediği için tutuklamalar durduruldu. 19 Temmuz'da iddianame kabul edildi. 19 Temmuz'u takip eden ayda terfilere yönelik Yüksek Askeri Şura toplantısı var. 102 personelimiz için tutuklama kararı çıkarıldı. Bunların içinde 30'u muvazzaf, 19'u emekli general ve amiral var. Yoğun itirazlar karşısında 6 Ağustos'ta tutuklamalar kaldırıldı. 16 Aralık'ta 196 sanıklı dava başladı. Mahkeme başlamadan evvel iki gün önce mahkeme hakimi değiştirildi. 11 Şubat 2011 tarihinde 196 sanıktan 186'sı için savcı tutuklama talebi istedi. Bu karar Silahlı Kuvvetler üzerinde şok etkisi yarattı. Bununla paralel gibi 29 Temmuz'da 'İnternet Andıcı' ile 7 general hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Delil olarak sunulan belge, bilgilerdeki yanlışlar hiç dikkate alınmadı. Tutukluların istediği tanıklar mahkemeye getirilmedi, gerekli yerlere bilirkişi incelemeleri yaptırılmadı" şeklinde konuştu.
'MÜMKÜN DEĞİLDİ'
Koşaner, kozmik odanın aranmasına ilişkin soruya, "Seferberlik Tetkik Kurulu'nda herhangi bir işgal durumunda hangi subayların nerede görev yapacağına dair bilgiler sızdı" yanıtını verdi. Koşaner, şunları kaydetti:
"O dönem tutuklanan TSK mensuplarının tutuksuz yargılanmasının sağlanması için elimden gelen çabayı gösterdim. Söz konusu isimlerin Yüksek Askeri Şura'da emekli edilmesi için baskıyla karşılaştım."
Koşaner, emniyet veya MİT'ten cemaatle ilgili istihbarat gelip gelmediği sorusu üzerine, "O dönem kim Fetullahçı diye sormak mümkün değildi. Bu nedenle herhangi bir bilgi gelmedi” şeklinde konuştu.