Ünlü şarkıcı Işın Karaca, özel hayatıyla ilgili hiç bilinmeyen özellikleri de anlattığı bir röportaj vererek bütün hayranlarını çok şaşırttı. Karaca, sektördeki ikiyüzlülüklerden ve riyakarlıklardan sıkıldığı için Kilyos'ta bir köyde yaşamaya başladı. Yeni şarkısı 'Güzelim' piyasaya çıkan Işın Karaca'nın, Sabah Gazetesi'ne verdiği röportaj şöyle:
"Harun Kolçak'la siz çok eski arkadaşsınız ama bu camiadaki vefalı olma durumları nasıl?
Sonradan çıkıp gelenler ordusu vardır; ben onlara çok sinir oluyorum. Diğer taraftan da burada olması gereken insanlar var. Birinin hayatına dokunmak için her dakika onu görüp, öpüp, yanında olmaya gerek yok. Hepimizin kendi hayatı ve bir işi var ama biz burada duruyoruz.
"ÇOK KAZIK YEDİM"
Görünüp gitmiyorsunuz yani...
Gerek yok öyle şeylere... Çünkü bu bir enerji paylaşımıdır, o yüzden dün çok kızdım. Normalde ortada görünmüyorlar ama bir şey oldu mu şov için ortalığa dökülüyorlar.
Bu sektördeki ikiyüzlülükler, riyakarlıklar sizi yormuyor mu?
O yüzden Kilyos'ta bir köyde yaşıyorum ve çok fazla insanla görüşmüyorum. Kimseye küs değilim; zaten bende kin, kinaye gibi şeyler yoktur. Hiç beceremem, hep unuturum. Kardeşim de her zaman 'Onlar sana neler yaptı, ne unutkan kadınsın!' der.
Işın Karaca babasının mezarında gördüğü olaya isyan etti!
Dışarıdan bakıldığında tam tersi, snop ve mesafeli bir tavrınız var. Bunun farkında mısınız?
Evet farkındayım ama söylediğim şarkıların etkisinden olabilir. Aslında şarkılardaki ciddiyetimi gerçek hayatıma taşımıyorum. Snopluk bana göre bir şey değil, birinin yardıma ihtiyacı varsa koşarım. Kızım doğduktan sonra birçok şeyle baş etmeyi öğrendim. Affedici olmak bana değil, Allah'a kalan bir durumdur. Bir kul olarak kimseye hesap soramam, beceremem. Yüzüne söyleyemeyeceğim şeyi arkandan söylemem. Bir insanla görüşmüyorsam, zaten iyi değildir diye görüşmem.
Aslında çok kazıklar da yediniz...
Efendim... Kazık mı? Kazık diye bir köprü yapabilirim. (Gülüyor) Yedim tabii, herkes kadar. İyi niyetliyim, safım yani... Kimseye bilerek kötülük yapmamışımdır, yaptıysam da özür dilerim ama Allah bana şunu gösterdi ki; benim canımı yakan herkesin canı yanmıştır.
Eşinize, çocuklarınıza karşı nasılsınız?
Aslında bu sektörün insanı değilim; eşim, çocuklarım, mutfak, temizlik, elinde bezle ortalığı temizleyen biriyim. Evde çalışanlar var ama onlar oturur, ben iş yaparım. Çok da kızarlar, "Biraz starlığını yaşa" derler ama "Ne starlığı ayol; evin temizlenmesi, yemeğin hazırlanması lazım" derim. Başkası yemek yapınca beğenmiyorum, kendim yapınca daha kolay oluyor. Mesela sabah erken kalktım, yemeği yaptım ve buraya öyle geldim. Eve girerken Işın Karaca'yı kapıda bırakıyorum. Çünkü o kapıdan girdikten sonra şöhretli birinin egosunu yaşama lüksüm yok, iki tane evladım var. Biri spor kıyafetinin yerini sorar, biri arabanın anahtarlarını arar; "Anne para versene" ya da "Anne yemekte ne var?" diye sorarlar. Yorulduğum oluyor ama dışarısı ve içerisiyle ilgili dengeyi kurdum.
Hiç ihtirasa kapıldığınız olmaz mı?
Çok ender olabiliyor, neticede insanız. Ama kardeşim Akın öyle kalmama hiç müsaade eder mi? "Sen bu aralar biraz fazla havalandın, indir bir tarafını Işın Karaca" der. Hemen kendimle yüzleşirim, aynada kendimle konuşurum.
"YETENEK AVINA ÇIKTIM"
Siz sanatçıların kendi aralarında da artık bir dayanışma eksikliği var.
Ben bir sürü isme; "Hadi gel, beraber şarkı söyleyelim" demişimdir. 'Ay ben albüm çıkarıyorum' bahaneleriyle kabul etmemişlerdir. Ben kıskanmıyorum ama onlar beni kıskanıyorsa, onu bilemem. Bende problem yok. Bir de dünyaya bakın; Beyonce gidiyor, Rihanna'yla bir arada şarkı söyleyip, sektöre kan veriyorlar. Onlar yaparken, biz neden yapamıyoruz? Çünkü bizim birleştirici gücümüz yok.
"BEDAVA MÜZİĞE BAYILIYORUZ"
Müzik piyasasının durumu nasıl?
Bu aralar biraz hareket var ama bedava müziğe konmaya bayılıyoruz. Koca bir sektör ölmek üzere ve 20 lira verip bir CD almıyoruz. Ben mutfak masrafından kısıp CD, kaset aldığımı hatırlıyorum. Zaten sanatçılar sahne programı yapmazsa aç kalır.
Sektör vur-kaç oldu diyebilir miyiz?
Kesinlikle, resmen öyle olduk. "Bu şarkıyı bulduk, hadi çıkartalım" şeklinde bir hız var. Eskiden sevgililer mektuplaşırdı, şimdi 'Ayrıldık, bitti, hadi canım naş' diyerek mesaj atarak ayrılmalar oluyor. Hız bu kadar hız yani... Trafikte dahi hiç kimseye sabrımız yok.
"OĞLUM DELİLİĞİMİZLE BAŞA ÇIKMAK İÇİN PSİKOLOJİ OKUYOR"
Yeni şarkınıza klip de çektiniz...
Kızım Mia bir afrayla tafrayla "Anne nereye gidiyorsun?" dedi. "Klip çekimim var" dedim, "İyi, ben okula gidiyorum. Çıkınca beni alsınlar, klipte ben de oynayacağım" dedi. Anında senaryoyu değiştirdik ve o bizim küçük Adile Naşit'imiz oldu. Saçı, makyajı yapıldı, rolünü oynadı ve "Ben buradan inmek istiyorum, çekim bitmiştir" dedi. Bu sektörde olmasını hiç istemem ama olacak. Modaya da çok düşkün. Payet olsun, pul olsun; büyük kokoş. 4.5 yaşında ama başlı başına bir star, resmen küçük bir diva doğurmuşum. Muhtemelen bütün çocuklar arasında bir fenomene dönüşecek. Zaten ben kızıma 70'li, 80'li yılların filmlerini izletiyorum. Çünkü bana o zamanların aşkları çok samimi geliyor. Oğlum (Erda Karaca) da Londra'daydı, şimdi Kıbrıs'a geçiyor ve psikoloji okuyor. "Bu kadar deliye bir akıllı lazım. Deliliğinizle baş edebileyim diye psikoloji okumalıyım" dedi, ben de "İsabetli bir karar çocuğum" dedim."