Abone Ol

İsmail Saymaz'dan Ahmet Hakan'a: Yozgatlı bir imam hatipli ne kadar anlıyorsa o kadar anlıyorum...

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, “Contemporary Art İstanbul” fuarında gazetesinin muhabirlerinden İsmail Saymaz ile karşılaştığını, "Sen ne anlarsın sanattan" diyerek Saymaz'ı "eziklemeye çalıştığını" aktardı.

Yozgatlı bir imam hatipli ne kadar anlıyorsa o kadar..

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, “Contemporary Art İstanbul” fuarında gazetesinin muhabirlerinden İsmail Saymaz ile karşılaştığını, "Sen ne anlarsın sanattan" diyerek Saymaz'ı "eziklemeye çalıştığını" aktardı. Hakan, Saymaz'ın kendisine "Yozgatlı bir imam hatipli ne kadar anlıyorsa o kadar anlıyorum" diye yanıt verdiğini söyledi.

Ahmet Hakan'ın "Süleyman Soylu fotoğrafı ile Ogün Samast fotoğrafı mukayese edilebilir mi?" başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Bir sanat acemisinin contemporary notları
Çok sevdiğim ve asla kıramadığım arkadaşım zorla sürükledi beni “Contemporary Art İstanbul” denilen sanat fuarına...

*

Sürmeliler diyarından, yiğidin harman olduğu yerdeniz ya...

“İnşallah Bozok Yaylası taraflarından kimse görmez beni buralarda” falan diyerek tedirgin bir şekilde dolaşıyordum ki sanat fuarını...

“Pat” diye çıktı karşıma Erzurum/Rize dolaylarından İsmail Saymaz kardeşim.

Baktım, elinde çay yoktu.

“Ne yapıyorsun İsmail buralarda? Sen ne anlarsın sanattan falan” diye İsmail’i azıcık eziklemeye çalıştım.

İsmail, anında pası gole çevirdi:

“Yozgatlı bir imam hatipli ne kadar anlıyorsa o kadar anlıyorum.”

Hemen uzaklaştım İsmail’in yanından.

*

Sonra başladım fuarı gezmeye...

Her tablonun önünde durup 1960’lardan fırlamış pipolu Fransız entelektüeli bakışı fırlatarak gezdim, gezdim, gezdim.

“Hım... Fevkalade... Bunu çok tuttum... Bu biraz şey gibi...” gibi anlamsız sözler dökülüyordu dudaklarımdan.

Ve sanattan hiç çakmadığımı çaktırmıyordum.

*

Bilmediğim bir deryanın içinde sersem bir balık gibi dolaşırken...

Ayağım bir kum birikintisine takılıverdi.

Meğer salonun orta yerine gelişigüzel fırlatılan bu kum birikintisi ve üzerine oturtulan oyuncak kayık, sanat fuarının nadide parçalarından biriymiş.

Anında Kenan Evren ile Melih Gökçek arası bir tutum alarak...

“Bu ne be! Bu da sanat mı? Bunun aynısını ben de yaparım” falan diyordum ki...

Arkadaşım kolumdan çekip, “Saçmalama! Burada metaforik bir anlatım var. Bak, kayığın içine bir inşaat yerleştirilmiş. Her tarafı betona boğmanın neye yol açacağına dair incelikli politik bir gönderme var burada” demesin mi?

*

Bu izahın ardından...

Kendi kendime “Bir şeyden eksik kal birader! Her şeye hemen atlama! Senin neyine gerek contemporary! Senin neyine gerek art! Hadi çık şuradan” diye söylenerek...

Çıkış kapısına doğru yöneldim.