Birgün'den Meral Danyıldız'ın haberine göre; İstanbul Sözleşmesi, AKP iktidarı ve gericiler tarafından sık sık hedef alınırken kadınlar yaşam haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin karar verileceği belirtilen AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ileri bir tarihe ertelenmesine rağmen kadınlar yarın ülkenin dört bir yanında meydanları dolduracak.
İstanbul’daki kadınlar ise yarın saat 19.00’da İstanbul Kadıköy Beşiktaş İskelesi’nde bir araya gelecek. 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren ve kadınlar için hayati bir öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nin gereklilikleri tam olarak yerine getirilmedi. Ancak pek çok kadın ise ya avukatların ya kadın örgütlerinin ya da kendi çabaları sonucunda sözleşmeyi uygulattı.
Erkekler tarafından çeşitli şiddet türlerine maruz bırakılan kadınlar sözleşmenin önemini BirGün’e anlattı.
YASALAR CAYDIRICI OLDU
Erdoğan Küpeli adlı erkek tarafından iki yıl boyunca tehdit edilen Gülay Mübarek, yasalardan haberdar olmadığı için ilk etapta ses çıkarmadığını söyledi. Daha sonra kadın örgütleri sayesinde haklarını öğrendiğini ifade eden Mübarek, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Mor Dayanışma’yla iletişime geçtim, haklarımı anlattılar.
O yüzden kadınların, çeşitli kadın örgütleriyle iletişimde kalmalarını önemle tavsiye ediyorum. Bu sayede beni koruyan yasalar olduğunu gördüm. İlk iki yıl karakola, savcılığa gittiğimde yasanın varlığından bahsetmediler bile. Daha sonra avukatımla karakola ve savcılığa gittik, koruma ve tedbir kararı çıkarttık.
Böylece şahıs iletişime geçemiyor sizinle, yoksa şikâyet ediyorsunuz. Daha sonra yasaları uygulatarak erkeğe dört yıllık davanın sonucunda 8 yıl 6 ay hapis cezası aldırdık.”
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun sayesinde hesap sorabildiğini kaydeden Mübarek, şunları dile getirdi: “Beni sistematik olarak taciz eden A.F. isimli başka bir erkek, mayıs ayında evime girip beni darp etti, bıçakladı. Psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladı. Hastanede polislerden koruma kararı istedim.
Bu sefer gerekli tüm işlemleri avukatım olmadan yaptım. Çünkü haklarımı biliyordum. Karakola gittim, ‘şahıs eşiniz değil, koruma kararı çıkaramazsınız’ dediler. Ben de yasanın öyle söylemediğinden bahsettim. Bu işin içindekiler bile yasadan haberdar değil. Ben bu kadar gürültü çıkarıp haklarımı bilmesem bunların hiçbiri olmayacaktı.”
SÖZLEŞMEYE GÜVENİYORUM
Ü. D. isimli bir diğer kadın da kendisini darp ederek fiziksel şiddete maruz bırakan erkeğe karşı İstanbul Sözleşmesi’ne güvendiğini aktardı. Ü.D., yaşadıklarını şöyle anlattı: “Sosyal medyadan tanıştığım biriyle İzmir’de görüşmüştük. İstemememe rağmen yaşadığım şehre taşındı.
Evine eşya götürdüm, tartıştık. Kendisi bana şiddet uyguladı, eve hapsetti, bıçak çekti. Karakola gittim, polislerin tepkisi inanılmazdı. ‘Eski eşinle neden ayrıldınız, aldattın mı?’ gibi sorular sordular. Kimse yardımcı olmadı.
Fail kendisine zarar vererek benim darp ettiğimi söyledi. Bana bıçak çektiğini söyledim, bu sefer ‘kesik var mı?’ diye sordular. Darp raporu alamadım ama kendisi darp raporu alabildi. Avukat, karakolda şikâyetçi olduktan sonra failin çevrede olabileceğini, bu şekilde eve gidemeyeceğimi söyledi polislere.
Zorla belli bir yere kadar jandarma götürdü. Akabinde evime kadar getirdiler. Üç kez şikâyet ettim. Hâlâ bir korkum var ama evimin önüne geldiği takdirde 6284 Sayılı Kanun’a güveniyorum, İstanbul Sözleşmesi’ne güveniyorum.”
İLK DEFA GÜVENDE HİSSETTİM
İsmini vermek istemeyen başka bir kadın ise ev içindeki erkek şiddetine maruz bırakılan kadınlardan bir tanesi. 6284 Sayılı Kanun ile ev içerisinde şiddet uygulayan erkek aile bireyi hakkında koruma kararı çıkartan kadın, “Şiddete maruz bırakıldığım sürecin öncesi de dâhil olmak üzere şiddetin yer almadığı bir yaşamın varlığına hep inandım. 6284 Sayılı Kanun’a desteğim tamdı.
Elimden geldiği kadar bu kanunun önemini anlatmaya çalışıyordum. Bu bilinci elimden geldiği kadar kendime aşılamaya çalıştım. Ama reddettiğim şey olan aile içi şiddetle karşı karşıya kalınca, bahsettiğim kanunun kafamdaki yeri benim için daha anlamlı bir yer edindi. Aile içi şiddete ilk ve son kez şahit olduğumda birkaç saniyeliğine yaşamım da dâhil her şeyin son bulacağını düşündüm.
Şokun etkisiyle saliseler içinde annemle birlikte 155’i aradık. Böyle bir durumun içerisine düşmekten çok çekindim ama aklım yerine gelince hiç korkmadım. Çünkü senelerdir inandığım, güvendiğim yasa benim için vardı. Sonrasında uzaklaştırma, tehdit ve hakaret yasağı kararıyla uzun zaman sonra ilk defa kendimi güvende hissettim.
Bu olayın üstünden seneler geçti; içimdeki yara, hayatımı kurtarmış olmamla yaşadığım minnet duygusu ve çevremdeki kadınlardan gördüğüm destek hiç geçmedi, bitmedi. Aile içi ve erkek şiddetiyle karşı karşıya gelmiş biri olarak; şu an bunları sizinle paylaşıyorsam, hayatımı idame ettiriyorsam, bir şeyler için umudumu yitirmediysem bunu İstanbul Sözleşmesi’ne borçluyum” ifadelerini kullandı.