Tarikatlar ve cemaatler söz konusu olduğunda yargının aldığı kararlar yeni skandallar yaratıyor. Konya’da Faruki Tarikatı’nın Konya halifesi olduğunu öne süren Süleyman Işık’ın 2008 ve 2017 yılları arasında 3’ü 18 yaşından küçük 5 kişiyi istismar ettiğine ilişkin davada, Yargıtay 14’üncü Dairesi tarafından ‘rıza var’ denerek hakkında beraat kararı verildiği ortaya çıktı.
Halk TV’den İsmail Saymaz’ın haberine göre Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 2018’de tutuklu yargılanan Işık’a beş kişiye yönelik cinsel saldırıda bulunması nedeniyle 62 yıl 3 ay ceza verdi. Yargıtay, 11 Şubat 2021’de yerel mahkemenin kararını bozdu ve Işık’ın cinsel istismarı ‘mağdurların rızasıyla’ gerçekleştirdiğini iddia etti.
Yargıtay’ın bozma kararının ardından Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar başlayan dava, 1 Ekim’de ikinci kez görüldü. Işık’a cinsel saldırı nedeniyle toplam 55 yıl ceza verildi. Ancak Işık hâlâ tutuklanmadı.
Davanın avukatı Hakkı Ünalmış, BirGün’e yaptığı açıklamada, cinsel istismara maruz bırakılanların tehditle etki altında bırakıldığına dikkat çekti. Ünalmış mahkemeden tutuklanmasını istediklerini söyledi ve “Reddine veya onanmasına karar vermediler. Gerekçeyi bekliyoruz” dedi. Ünalmış, şunları dile getirdi: “Yargıtay’ın 2 üyesi gönüllü bir durumun olmadığını söyledi ama diğerleri ‘rıza var’ dedi. Buna rağmen Yargıtay hem kararı bozdu hem de tahliye etti. Yargıtay’ın bozma kararını anlamış değilim. Birincisi benim müvekkilimin birisi bu olaylara maruz kaldığı zaman 15 yaşında. O dönemde 3 tanesi çocuk. İkincisi kanunda öngörülen süre içerisinde şikâyette bulunmamış deniyor. Öyle korkular yaratıyor ki kimse kıpırdayamıyor. Böylesi bir durumda şikâyet beklenmez.”
‘Badeci Şeyh’in Sır Odası’ kitabı ve BirGün yazarı Timur Soykan ise bu istismar biçiminin tarikatlar içerisinde çok sık yaşandığına dikkat çekti. Bursa’da müritlerine ‘cennet’ vaat ederek ilişkiye giren ve 188 yıl hapse mahkûm edilen Uğur Korunmaz’ı hatırlatan Soykan, Konya’da yaşanan olayla ilişkisinden bahsetti: “Konya’daki de yine badeleme. Cinsel ilişkiye giriyor bunu bir aşk olarak anlatıyor. Bu neden kaynaklanıyor? İnsanlar nasıl bu kadar aykırı bir noktaya gidebiliyorlar. Bu cinsel yönelim ve cinsel açlıkla açıklanabiliyor olsa çok da söylenebilecek bir şey yok. Burada rıza kelimesi dikkat çekiyor. Yargıtay da rıza nedeniyle cezalandırılamaz diyor. Tarikatların hepsinde ana felsefe mürşidin yani şeyhin tartışılmaz bir kutsallıkta olmasıdır. Şeyh, Allah katına yükseltilir.”
RIZA OLARAK TANIMLANAMAZ
Şeyhin suçüstü yakalansa dahi suçlanmadığına dikkat çeken Soykan, “Bunu Uşşaki Tarikatı’nda da gördük. Badeci şeyhler olaylarında hukuki tartışmalar var. Bursa’da rıza var diyerek ceza verilmemişti. Yargıtay rızanın söz konusu olamayacağını belirtmişti. Konya’da ise Yargıtay ‘bunlar reşit ve rızası oldukları için ceza veremezsin’ diyor. Yerel mahkeme ise rızanın sakatlandığını, dolandırıldıklarını söylüyor. Tarikatlar o insanların tamamen köleleştirildiği ve iradelerinin yok edildiği örgütler. Bu nedenle bu durumun rıza olarak tanımlanması mümkün değil. Karşılıklı rızaya dayanır bu ilişki denemenin, bu insanların tarikat örgütlenmesi içinde rızalarının sakatlanmasını göz ardı etmek yetersiz bir tanımlama olur. Bu kişiler reşit ve aynı zamanda kendi rızalarıyla bu ilişkiye girdi, deyip cezasızlık getirmek doğru değil. Yasalarda da açık değil, net bir cezalandırma yok” diye konuştu.
***
Laikliği ortadan kaldırmış sistem
Mor Çatı’nın kurucularından Avukat Canan Arın, rıza yaşının 15 olduğunu ancak ‘rıza’nın tamamen aydınlatılmış olması gerektiğine dikkat çekti. Söz konusu olayda aydınlatılmış rızanın olmadığının altını çizen Arın, “Din adına onların akıllarına girilmiş. Laikliği ve düşünmeyi ortadan kaldırmış bir eğitim sistemi söz konusu olduğu için istismara yol açılmıştır. 15 yaşındaki kişinin rızasının söz konusu olması için alt üst ilişkisi olmaması gerekiyor. Çocukların inandıkları belki öğretici niteliğindeki bir adam yapıyor bunu. Katiyen mazur gösterilemez. Kesinlikle cezalandırılması gerekiyor” dedi.
Önce Çocuklar ve Kadın Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey Erden ise şunları ifade etti: “Burada rızayı sakatlayan durumlardan biri mevcut. Çok sayıda kişinin bir tarikat, dergah içerisinde dini inançlarının etkisiyle cinsel saldırıya uğramış olmalarında iradelerini etkileyen başka hususlar bulunuyor. Bu tarz yerlerde kız çocukları, kadınlar tecavüze uğramakta, bu durum normalleştirilmektedir. Faillerin işin içine paranın maddiyatın girdiği durumlarda dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık yapmak suçundan da yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum. Tarikatlarda, cemaatlerde yapılanlar hile yoluyla cinsel saldırı suçunu oluşturur. Ancak biliyorsunuz bu süreçler aynı zamanda politik süreçler. Yargının dışında başka şeylerin de belirlendiğini düşünüyorum.”
Nar Kadın Dayanışması’ndan Duygu Akpınar da şöyle konuştu: “Bu karar İsmail Karaman’ın yaptığı; ‘ben diyorum ki laiklik olmasın’ açıklamasından bağımsız değil. Hükümetin gerici, kadın ve çocuk düşmanı politikalarının devamı. AKP’nin gerici politikaları en başından beri kadınları ve çocukları hedef aldı ve korumasız bıraktı. Bu politikaları hem yargı önünde hem de açıklamalarıyla desteklediler. Mahkemede rızaları oldukları yönünde karar verilmesi de gerici politikalarının sonucudur. Laik ve bilimsel eğitimi yok edip fakir ailelerin çocuklarını tarikatlara mahkûm ettiler.”
Dilan Esen / Birgün