“Erdoğan beraberindeki çeşnicibaşını, Roma’da ziyaret ettiği İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’nın mutfağına sokmak istemiş. 24 saatlik ziyarette, Cumhurbaşkanlığı sarayı ‘Quirinale’de dün bir öğle yemeği tertip eden İtalyan mevkidaşı ne ki talebi, ‘Mutfağımız çok iyidir. Üstelik sağlıklı ve de emindir!’ diyerek geri çevirmiş.”
Cerrahoğlu bugünkü yazısında, Erdoğan’ın ziyareti planlandığını, Roma’nın ise bu ziyarete ‘dayatma’ olarak baktığını yazdı.
Cumhuriyet yazarı şöyle devam etti: “‘Ermeni soykırımı’ ifadelerini kullandığı için iki yıldır yıldızı barışık olmayan Papa’yı Erdoğan, 7-29 Aralık tarihlerinde böyle bir sorun hiç yokmuş gibi… ‘Kudüs statüsünü’ konuşmak için iki kez arıyor.
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkent ilan etmesinin Vatikan’da yarattığı tepkiyi fırsat bilerek bunu tramplen yapıp, Papa ile yakınlaşmanın vesilesi ediyor. İtalya’daki yaygın kanıya göre, ‘Reis’ son dönemde yıpranan ‘imajını’, bu ‘Papa buluşmasıyla’ takviye etmeyi arzuluyor.
Vatikan randevusu alındıktan sonra, sıra benzer bir ‘imaj operasyonunu’ Roma’da devlet ve hükümet üzerinden ayarlamaya geliyor. 2. etap da gene aynı şekilde bir RTE inisiyatifi… İtalya’nın önünde oysa ki seçim var…
Roma’da hükümet, RTE gibi insan hakları ihlalleri ve sivil toplum örgütlerine, yargı mensuplarına, gazetecilere, aydınlara sürekli ağır baskıyla gündeme gelen bir lideri seçim kampanyasında ağırlamaya hevesli olmasa da; Vatikan bağlantısı kurulduktan sonra buna ‘Hayır’ diyemiyor.”
Eski başbakan Berlusconi’ye yakın ‘Libero’ ise cumhurbaşkanının ziyaretini şöyle anlattı: “Ziyaretin asıl hedefi, Vatikan ve İtalyan devleti katında basılan bütün o kurumsal hava ötesinde esas itibarıyla jeostrateji ve askeri yatırımlar.
Türkiye, İtalya, Fransa ortaklığına dayanan (Eurosam) uzun menzilli hava savunması. Bunlar tabii ağır mevzular olduğu için kimse ayrıntıları tartışmaya vakit bulamıyor.
İtalyan gazetecileriyle bir araya gelmeye zaman ayıramayan Erdoğan’ın insan hakları örgütlerinin görüşlerini öğrenmeye vakit bulması herhalde beklenmez. Zaman öyle kısıtlı, öyle kısıtlı ki; internet sansürünü, hapisteki gazetecileri tartışmaya, Türkiye’ye salt pazar gözüyle bakan piyasacılar nezdinde ‘İslamcılaşmayı’ araştırıp, sormaya tabii ki vakit yok. Gerçek şu ki Türkiye uzun zamandır fiilen bir demokrasi değil…. Roma’ya gayri resmi bir diktatör geliyor. Biz de yatkın olduğumuz üzere onun önünde eğiliyoruz.”