Cumhuriyet'ten Elif Tokbay'ın röportajı:
Burada nasıl göründüğünün, yağ oranının, selülitlerinin, çatlaklarının hiçbir önemi yok. Önemli olan o bedenin neler yapabildiği. Kadınlar arasındasın. En kırılgan, en güçlü, en çıplak, en deforme halini gösterebilirsin.
Dayanıklılık, güç, performans ve esnekliği bütün olarak kullanan ve arttıran direk dansı sporunu yapan kadınlara bir dokunduk, bin ah işittik. Kimi "Baştan çıkarmak için mi gidiyorsun?" sorusuyla karşılaşmış, kimine "Dejenere misin sen?" demişler. Bakın neler anlattılar...
Özge Uraz Kum (Direk dansı eğitmeni): Türkiye’de 2010’lardan itibaren pole dans eğitimi verilmeye başlandı. İlk zamanlarda ailelerden, iş arkadaşlarından gizlenerek yapılan, son derece kapalı gruplar ile paylaşılan bir aktivite idi. Şimdi talep giderek artıyor. Bu artışın en önemli nedenlerinden biri kadınların kendileri olabilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri özgür ve önyargısız bir alana giderek daha çok ihtiyaç duyması. Pole kültürü kadınlar için ihtiyaç duyulan bu güvenli alanlardan biri.
Kadın bedeni, erkek tüketimine yönelik endüstrilerde kullanılıyorsa ciddi bir sorun olmuyor. Burada bizim yüzleştiğimiz asıl problem kadının bu kültür içerisinde eyleyen konumunda olması, kadınların 'pole’u öncelikle ve temel olarak kendisi için yapması; bir diğer deyişle kendi bedenini, ruhunu, cinsiyetini ve cinselliğini sahiplenmesi. Bu durum pole kadınlarını hâkim söylemler için son derece tercih edilmeyen bir grup hale getiriyor.
Bence bir cinsiyet, sistematik olarak değersizleştiriliyor, baskı altına alınıyor ve şiddet eylemlerinin kurbanı durumuna getiriliyorsa o grubun yaptığı tüm eylemler özgürlük hareketlerinin bir parçası. Pole kültürü de kadın egemenliğinde bir alan olarak ya hâkim söylemleri pekiştirecek ya da bununla savaşacak. Bizler sanatın ve pole sanatının, bizlere biçilen rolleri reddedişiyle ve kendi söylemlerini oluşturuşuyla kadının güçlü ve özgür olabildiği bir dünya inşasında katkısı olacağına inanıyoruz.
Simidiniz, göbeğiniz, selülitiniz olabilir; esnekliğiniz, gücünüz sınırlı olabilir; fiziksel engelleriniz de olabilir, yine de pole kendi ruhunuzun ifadesi için bir mecra ve sizin yaptığınız pole, biricik, size özel ve değerli.
Çok ciddi bir dayanıklılık ve güç antrenmanı olan pole dans, kadınlara aslında neler yapabileceklerini gösteriyor. Kendi vücut ağırlığını havada taşımak ve kendi gücüne şahit olmak inanılmaz bir güven kaynağı.
Kendini aynada görmekten utanan, bir harekette zorlandığında yardım istemeye çekinen pek çok öğrencimizin de zaman içerisinde kat ettikleri yolu gözlemlemek çok değerli. Belki de en önemlisi yıkıcı eleştirilerin olmadığı, karşılıklı güvenin sağlandığı bir atmosferde her anlamda gelişimin mümkün hatta doğal olduğunu görmek.
Sevinç Gürmen Hall (Direk dansı eğitmeni): Direk dansı benim için dikey olarak duran bir metal direk etrafında yapılan dans. Bu kadar düz gerçekten! Kim nasıl dans etmek, direği nasıl kullanmak isterse kullanabilir. İster spor için yapar ister seksi dans eder! Ayrıca bir insanın direk dansına başlamak için çok "sığ" görünen ama aynı derecede değerli sebepleri de olabilir. Neden başladıklarındansa benim için başladıktan sonraki yolculuk ve dönüşüm daha kıymetli.
Sonuç odaklı değil de süreç odaklı verilen, hataları başarısızlık gibi değil de öğrenmenin bir parçası gibi algılayan kapsayıcı bir pole eğitimi, öğrencilerin hayatının her yönüne çok pozitif bir katkıda bulunuyor. O zaman özgüvenleri ve farkındalık seviyeleri kendiliğinden artıyor zaten. Pole, bana kalırsa, yarı çıplak yapılması ve samimi ortamlarda, güven ilişkisinin üst seviyelerde olması gerekliliğinden dolayı eğitmenle kurulan ilişki olarak çok özel. Aslında 'pole' mu yoksa kadınlar arasındaki bu ilişki mi dönüştürüyor hayatımızı pek emin değilim, ikisi de birbirini etkiliyordur eminim.
En çok eleştiri ve yargıyı "eğitimli" kesimden alıyoruz. Kadınların hayatında bastırılmış çok fazla şey, dolayısıyla bastırmayan bir kadını görünce herkes tetikleniyor. Bedeninden aldığı keyfi çekinmeden paylaşmak insanlara garip geliyor, bunun eğitim seviyesiyle hiç alakası yok. Daha derinlere bakmak lazım. Hiçbir eleştiriyi kişisel algılamıyorum o yüzden.
Özellikle işleri sebebiyle bu hobilerinin hoş karşılanmayacağını düşünen yüksek mevkili veya öğretim görevlisi kadınlar bunu saklıyorlar hala, ama artık o kadar saklanan birşey değil. Herkesin instagram hesabı var ve videoları fotoğrafları görünüyor. Çok nadir çıkıyor ailesinin muhafazakâr yapısından dolayı saklayanlar, o da çok anlaşılır tabii ki.
Türkiye'de ilk pole stüdyosunu açtığımda baskılanmaya tepki olarak kadınların güvende ve birbirlerine dayanabileceklerini hissedebilecekleri bir ortam sunmak istemiştim. Direk sadece araç oldu. Fakat her stüdyonun veya direk dansçısının bu görüşte olduğunu düşünmüyorum.
Muhafazakârlığı da tepki göstermek gereken birşey olarak görmüyorum, bu bana yine "bizden" olan muhafazakar kadınlarımızı ötekileştirmek gibi geliyor. Orada bizi özgürleştiren ve kadın hareketi olan şey direk dansı değil, farklılıklarımızı saygıyla kabul edip yine de birbirimize destek olabileceğimizi hissettirebilmek. Yani esas olan şey pole değil kadın dayanışması.
Ş.M. (Avukat): 35 yaşındayım. Pole dansa 3 yıl önce başladım. Çevrem, lisans ve yüksek lisans eğitim düzeyine sahip insanlarla dolu olmasına rağmen pole danstan bihaberdi. Kısaca pole dansı birini bastan çıkarmak için gidilecek bir dans olarak görüyorlardı.
Pole dans hem içinde bir sürü tarzı barındıran bir dans hem de ağır bir spor aktivitesi. İsteyen egzotik kısmına yoğunlaşır, isteyen çağdaş pole dans yapar, isteyen akrobasi. Ben spor tarafına çekilen biriyim ama yaptığım şeye “pole dans” denmesi de beni rahatsız etmiyor. Beni asıl rahatsız eden çevremde en çok ne olduğunu anlatmama ve videolarla göstermeme rağmen dinlemeden veya ilgilenmeden ama “sataşarak” direk olmasa da küçümseme edasıyla bunu yorumlayanlar ve gizlenmesi gerektiğini savunanlar oldu.
Açıkçası bu kesime sinirleniyorum çünkü bu hem bilmemek hem bilmek istememek. Ayrıca affedersin ben karın kasımla kendimi kaldırıyorum, gebermişim ve sen bana birini etkilemek için yaptığımı nasıl söyleyebiliyorsun? Kara mizah! Bu bir tutku. Artık öğrendim, kimseyi takmıyorum, özel ilgilenen olmadıkça da kimseye bahsetmiyorum. Kendi içimde bu kadar güçlü olmanın tadı daha başkaymış.
Stüdyolarımız kız kardeşlerimiz ile dolu gayet güvenli ortamlar. Hepimiz eğitimli insanlarız ve grup ruhuyla bir şeyleri başarmanın mutluluğunu her ders yaşıyoruz. İki elimiz kanda olsa da toplantıdan çıkıp koşuyoruz. Kendimde ruhen ve fiziksel olarak güçlü olduğumu hissediyorum. Bir hareketi görüp onu haftalarca çalışıp becerince aldığım hazzı başka bir şeyde alabileceğimi sanmıyorum.
Bütün stresim gidiyor. Keza bütün dünya pole camiası sosyal medyada hareketler paylaşıyor, dayanışma var, gelişim var, yeri geliyor dünyanın bir numaralı pole dansçısı sana cevap yazıyor ve senin dansını yorumluyor, tüyolar veriyor. Bu camiada olmaktan çok mutluyum.
K.Ö. (Avukat, 2 yıldır direk dansı yapıyor): 2 yıl önce yılbaşında aldığım bir kararla pole yapmaya başladım. Spor seven bir insan değilim, fakat 'pole’un hareketi bir ifade ve dışavurum aracı olarak kullanmaya imkân tanıması ilgimi çekmişti. Stüdyoya gittikçe hayatıma giren renkli insanlar ve zaman içerisinde tanıdığım kültür de devam etmemdeki en büyük faktörler oldu.
Ailemden ya da arkadaşlarımdan pek olumsuz bir tepki aldığımı hatırlamıyorum. Yalnızca bir kez uzak bir tanıdığım beni dejenere olmakla itham etmişti, epey de öfkeli bir tonla. Pek ciddiye almadım açıkçası.
Genel olarak konuşmak gerekirse etrafında bu camiadan birisi bulunmayan çoğu kişinin, ilk kez pole yapan biri ile karşılaştığında biraz önyargılı davrandığını söyleyebilirim. Birçok kişi ilk etapta refleks olarak pole dansı gece hayatıyla bağdaştırıyor. Fakat pole yüzyıllardır sirk sanatlarında ve akrobaside kullanılan bir disiplin.
Egzotik veya erotik danslar bunun yalnızca bir alt başlığı. Bu dans türlerinin hitap ettiği arkadaşlarımız olduğu gibi, sadece fitness odaklı pole yapan birçok arkadaşımız da var. Bunun yanı sıra uygulayıcı profili bakımından cinsiyet temelli bazı önyargılarla karşılaşabiliyoruz. Fakat bu aktivitenin yalnızca toplumda yerleşik algı ile sınırlı olduğunu varsaymak doğru değil. Pole tüm beden tiplerinin ve her tür kişiliğin kendine uygun bir stil bulabileceği, kapsamlı ve dinamik bir disiplin.
Fazlasıyla güç, dayanıklılık ve esneklik gerektiren bir fiziksel aktivite. Zaman içerisinde vücudumuz dönüşse de elbette hiçbirimiz pole dansa halihazırda bu niteliklere sahip olarak başlamadık.
Her birimiz ilk derste kendimizi fiziksel yapımızdan, psikolojik durumumuzdan bağımsız olarak henüz bedenimizin tanışık olmadığı bir aktivite karşısında zayıf bir konumda bulduk. Sonrasında ise zamanla vücut kapasitemizi tanıdık, koordinasyon becerilerimiz gelişti, kuvvetlendik.
Özellikle pole ile ilk karşılaşmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü bu ilk karşılaşmada daha önce hiç yapmak zorunda kalmadığımız şekilde dakikalarca aynada kendi vücudumuzu izlememiz gerekiyor. Toplumda kadın bedeni üzerinden geliştirilen aşağılayıcı söylemler ve dayatılan olumsuz beden algısı nedeniyle birçoğumuz vücudumuzla barışık değiliz.
Pole en başta bizi filtresiz bir şekilde, en yalın haliyle kendi bedenimizle yüzleştiriyor. Böylece aslında hem kendimizi kabul etmiş, hem de gündelik hayatta örneklerini sıkça gördüğümüz zorbalığa karşı dik bir duruş geliştirmiş oluyoruz. Bu da pratikte kendinden daha emin, daha özgüvenli davranabilmek; sesini daha güçlü çıkarabilmek olarak kendini gösteriyor.
Toplumsal muhafazakârlaşma, belirli değer yargılarına sıkı sıkıya bağlı kalarak yaşamak istemeyen bireyleri kaçınılmaz olarak yeni bir güvenli alan aramaya yöneltiyor. İçinde bulunduğu toplulukta kendilerine yer bulamayan birçok kadının kabul görecekleri bir platform ararken pole dansla tanışmış olması çok muhtemel. Dolayısıyla bu aktiviteye gösterilen rağbetin, maruz kalınan dışlanmaya karşı haklı bir arayışın doğal sonucu olduğunu düşünüyorum.
Fakat bu arayışı ötekileştirme karşısında bir boyun eğiş olarak görmemek gerekir, bu aynı zamanda kendilerine alan tanınmayan kadınların kendilerini var etme çabasına yönelik bir başkaldırıdır.
Pole stüdyoları dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de toplulukları tarafından kabul görmediğini ya da belirli normlara sığmadığını hisseden tüm bireylere görünürlük sağlıyor ve kendileriyle aynı prensipleri taşıyan kişilerle güvenli bir dayanışma platformu yaratıyor.
Bizim topluluğumuz başlı başına kadınların özgürleşme çabasının bir ürünü. Onlarca kadının emeğiyle şekillenen ve büyüyen bu camia, aynı zamanda yaygınlaşması gereken dayanışma kültürünün de başarılı bir örneğidir.
Hem dansımızla hem de dayanışmamızla erkek egemen kültürün direttiği algı ve kuralların karşısında durabiliyoruz.
Bize dayatılan kalıplara dair mümkün olduğu kadar çok şeyi alt üst ederek dans etmemiz gerekiyor.
Gökçen Tokgöz (Diş hekimi, 2 yıldır pole yapıyor): Pole dansla sosyal medya üzerinden tanıştım ve aşırı özendim. En kötü bir iki ay denerim ne olacak ya diye girdiğim stüdyo hayatımın kocaman bir parçası oldu. Başladığım zaman çevremdeki çoğu insan beceremeyip kısa sürede bırakacağımı düşündü açıkçası.
Genelde de "Orada ne yapıyorsunuz şimdi?" tarzında sorular geliyordu. Zaman geçtikçe bendeki azme saygı duymaya ve ilerlememi takdir etmeye başladılar. Pole dansla birlikte ben özsaygımı kazanmaya başladım. Kendime karşı acımasız ve yargılayıcı olmayı bir kenara bırakıp çaba gösterdiğim herşeyi sevip saygı duymayı öğretiyor bana. Sanirim en çok da bu yüzden seviyorum. 2 yılda bedeniminden bambaşka bir beden yarattım.
Yıllardır varolan duruş bozukluğum farkedilir biçimde düzeldi. İnanılmaz şekilde forma girdim ve hayatımda ilk defa bu kadar fit gözüken bir vücudum var! Bunların hiç biri olmasaydı da önemsemezdim açıkçası, çünkü o bedenle yapabildiklerim bile onu sevmem için yeterli bir sebep.
N.A. (38 yaşında, yönetici): Özel bir şirkette yöneticiyim, yaklaşık 4 yıldır pole yapıyorum. Pole ile bir tatilde otelin akşam şovunda karşılaştık ve “Ben buna çıkmalıyım” dedim. Sonra araştırdıkça daha çok ilgimi çekti ve stüdyoyu buldum.
Gerçekten yapabilir miyim, emin değildim ama o kadar kendimi buldum ki onu bırakmak kendimi bırakmak gibi neredeyse. Çevremden hala pek çok insanın farklı bulduğu bir alan pole ama olumsuz bir tepki almadım. Destekleyenler de oldu, önyargılı bakanlar da ama bu benim hayatım!
Başladıktan sonra kendime güvenimin arttığını, pek çok konuda bakış açımın genişlediğini, pozitif taraflarımın daha ön plana çıktığını, kendimi daha iyi tanımaya başladığımı fark ettim. Ben başladığımda kızım 12 yaşlarındaydı. Önce çok ilgisini çekmedi, sonraki yıllarda yurtdışından küçük yaş gruplarının pole çalışmalarını gördükçe, farklı, keyifli, eğlenceli bulmaya başladı ve 1.5 yıl önce 15 yaşındayken başlamak istedi.
Hem tüm vücudunu çalıştırabildiği, hem eğlendiği, hem okul-ders-sınav stresini atabildiği ve özellikle ergenlik döneminde kendine çok daha pozitif bakmasını ve kendini tanımasını sağladığı için 'pole’a başlaması beni de çok mutlu ediyor.
Direk dansı, Uluslararası Direk Sporları Federasyonu Katie Coates'un çabalarıyla 2017'de resmen bir spor dalı olarak kabul edildi. Coates'in şimdiki hedefi direk dansını olimpiyat oyunlarına dahil ettirmek. Katie konuyla ilgili olarak, "2000'lerin başında insanlar direk dansını bir fitness sporu olarak yapmaya başladı ve bu artık seksi çağrıştıran bir uğraş olmaktan çıktı. Ben de böyle bir mücadeleye başladım. Direk dansı insanların düşündüğü gibi değil. Gerçekten bir spor. Onu anlamanız için izlemeniz lazım" diyor.
Cumhuriyet