Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılması için 30 Kasım'a kadar verdiği sürenin dolmasına bir aydan az süre kaldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çıkarılmasına kadar gidecek süreçle ilgili olarak "Biz bildiğimizi okuruz. Konsey bildiğini mi okur; okusun. Onlar ne okuyor; dinleriz, görürüz. AİHM’ninkini de Konsey’inkini de dinleriz. Dinledikten sonra da biz üzerimize düşeni yaparız" dedi.
NTV’nin deneyimli Strazburg Temsilcisi Kayhan Karaca, Erdoğan'ın bu açıklamasını değerlendirirken "O cümleler kötü başlıyor iyimser bitiyor. Bunu nasıl okuduğunuza bağlı. İlk cümleler Avrupa Konseyi ile ipleri koparmaya hazırız gibi bir hava veriyor. Ama son cümlelerini okuduğunuzda gereği neyse yaparız diyor. Bu her türlü okunabilecek bir ifade" dedi.
Serbestiyet'ten Onur Erkan'a konuşan Karaca, şöyle devam etti:
"Erdoğan, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne hem başbakanlığı hem cumhurbaşkanlığı döneminde 3 kere gelip burada, Strasbourg’da konuşmuş bir lider. 1949’dan 2005’e kadar Türkiye’den sadece bir başbakan gelip AKPM kürsüsünden Avrupa’ya hitap etmiş.
O da 1979 yılında Bülent Ecevit. 1979’a kadar tek bir başbakanımız ya da cumhurbaşkanımız AKPM kürsüsünde konuşmamışlar. Erdoğan’ı 3 kere davet ettiler. Hatta 2 kere de Abdullah Gül geldi. Ve davet üzerine geldiler. Bu, Avrupa’da nadir bir durumdur.
'ERDOĞAN'IN KENDİSİ DE AİHM'E HAK ARAMAYA GELDİ'
Erdoğan burayı çok iyi biliyor. Üstelik buraya başvurmuş bir lider olarak da biliyor. AİHM’ne kendisi de zamanında hak aramaya geldi. Burası Türkiye için öyle kolayca söküp atılacak bir yer değil, bunu çok iyi biliyor.
Buranın bazı kararlarından İtalyanlar da memnun değil, İngilizler memnun değil, Fransızlar da memnun değil. Bu ayrı bir mesele.
AİHM’nin de bağlı olduğu Avrupa Konseyi’nin felsefesi uzlaşı kültürü üzerine kuruludur. Eğer siz çatışma mantığıyla hareket ederseniz burada kaybedersiniz. Burada hiçbir zaman bir cümleye 'no' ile başlamayacaksın. Avrupa Konseyi platformunda bir konuda birisiyle aynı fikirde değilsen, söze 'yes, but' diye başlayacaksın.
'ARADAN 20 YIL GEÇİNCE NE DEMEK İSTEDİKLERİNİ ÇOK İYİ ANLIYORUM'
Ben burada ilk muhabirliğe başladığımda bunu bana kıdemli yabancı gazeteciler söylemişti. O zamanlar pek anlamamıştım, aradan 20 yıl geçince ne demek istediklerini çok iyi anlıyorum, biliyorum.
2011 yılında, 1949’dan bu yana Türkiye’nin Avrupa Konseyi macerasını anlatan bir kitap yazdım. Kitabın yazıldığı tarihte bugünkü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanıydı ve kitabımın önsözünü kendisi yazmıştı.
Bundan 10 yıl önce AK Partililerin Avrupa Konseyi’yle ilgili söyledikleri bambaşka şeylerdi. Bugün duymadığımız şeylerdi. Burayı çok iyi tanıyan bir dışişleri bakanı ve cumhurbaşkanı var.
Şimdi geldiğimiz noktaya bakın. Biz Avrupa Konseyi’nin kurucu ülkelerinden biriyiz. AİHS’ne ilk imza atan 10 ülkeden biriyiz. Biz Avrupa Konseyi’ne Almanya’dan önce üye olduk. Biz 1949’da üye olduk, Almanya 1951’de üye oldu. Avusturya, Almanya’dan da sonra girdi. İspanya, Portekiz daha da sonra. Orta Avrupa ülkeleri zaten Sovyetik rejimler yıkılınca, 90’ların başlarında girdiler.
Ne yazık ki Türkiye de bilmiyor bunları. Herkes AB’yi konuşuyor. Esas bizi Avrupa ailesinin bir parçası yapan Avrupa Konseyi’dir. Avrupa Konseyi üyesi olmasak AB ile üyelik müzakerelerine başlamamız mümkün olamazdı. Avrupa Konseyi üyeliği ve AİHM sistemi içinde yer almamız bizim siyasi planda Avrupalılığımızın tescillenmesidir.
'AVRUPA KITASINDAN, AİLESİNDEN ÇIKARSINIZ'
Buradan çıktığınız zaman Avrupa kıtasından, ailesinden çıkarsınız. O zaman bizi UEFA’da bile tutmazlar. Bizim Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe’nin Asya’da turnuvalar bulmaları gerekir. O zaman gerçekten de 'Avrupa Konseyi’nde değiller, UEFA’da da olmasınlar' derler. Gerçekten de cidden bunu derler, bunu söyleyenler çıkacaktır.
'AVRUPA KONSEYİ'YLE İLİŞKİLER, AB'DEN ÇOK DAHA ÖNEMLİ'
Avrupa Konseyi’yle ilişkiler AB’den çok daha önemli. Burayla ilişkilerin koparsa AB’yle de otomatikman kopar. Avrupa Konseyi ile ilişkilerini koparmış bir Türkiye’yle AB 'aile ilişkisi' içinde kalmaz, kalamaz.
Zaten Türkiye’yle ilişkiyi koparmak isteyen çok insan var. Popülistler, aşırı sağcılar, Müslüman karşıtları vb… kendileri insan hakları şampiyonuymuş gibi bunu kullanırlar.
'UEFA'DA BİLE TUTMAZLAR'
Avrupa Konseyi; Avrupa’nın vicdanı, Avrupa’nın siyasi değerlerinin, hukuksal değerlerinin belirlendiği yerdir. Buradan çıktığınız zaman Avrupa Kıtası’ndan çıkıyorsunuz, o zaman dediğim gibi, AB’yi bırakın, UEFA’da bile tutmazlar."