Adana'da özel bir hastaneye karın ağrısı şikayetiyle giden bir kişi doktorların kendisini ameliyat ettikten sona "Sen Pankreas kanserisin en fazla 9 ay yaşarsın. Git hayatın yaşa" dediğini ileri sürdü. Hasta doktorların uyarası doğrultusunda evine gittiğini ancak aradan 1 yıl geçmesine rağmen ölmediğini bu nedenle tekrar hastaneye gittiğinde yapılan tetkikler sonrası "Sana yanlış tanı koymuşuz. Kanser değilsin özür dileriz" dediklerini iddia etti.
Adana'nın merkez Seyhan ilçesinde yaşayan evli 3 çocuk babası İbrahim Bereketoğlu'nun (51) karın ağrısı şikayetiyle 5 yıl önce hastaneye gitmesinden sonra başına gelmeyen kalmadı. Bereketoğlu, 2004 yılında önce karın ağrısı şikayetiyle Çukurova Devlet Hastanesi'ne gitti. Burada doktorlar Bereketoğlu'nu muayene ettikten sonra Gastroloji Bölümüne yatırarak tedavi etmeye başladı. Ardından yapılan bir dizi ameliyatla Bereketoğlu'nun safra kanallarında taş olduğu tespit edilerek alındı.
Daha sonra aynı hastanede Genel Cerrahi Bölümüne sevk edilerek safrakesesi alınan Bereketoğlu bir süre sonra hastaneden taburcu edildi.
Ancak Bereketoğlu'nun ağrıları ve şikayeti ameliyat olduktan sonrada geçmedi. Bunun üzerine 6 ay sonra tekrar hastaneye başvuran Berektoğlu hastane tarafından Yüreğir Başkent Hastanesi sevk edildi. Bereketoğlu hayatını değiştiren ve ölü gibi yaşamasına neden olan hataların bundan sonra başladığını ileri sürdü.
Bereketoğlu, Yüreğir Başkent Hastanesi'nde kendisini Genel Cerrahi Bölümü'ne sevk ettiklerini belirterek, "Eşim ve çocuklarımla birlikte hastaneye geldik. Burada rahatsızlığımı söyledim. Benim bağırsak ve pankreas filmlerimi çektiler. Daha sonra pankreasımda kitle olduğunu söylediler. Ameliyat edip bakacaklarını söylediler. Ameliyat olmaya karar verdim. Ameliyat öncesi doktorlar eşimle beni çağırarak 'çok ağır bir ameliyat olacaksın masada kalabilirsin' dediler. Ben ağrıdan kurtulmak için her şeyi göze alarak ameliyatı kabul ettim. 5-6 saat süren ameliyat sonunda hastanede 6 gün yattıktan sonra hastaneden ayrıldım" dedi.
Hastaneden ayrılacağı gün doktorların kendisini ve eşini çağırarak sağlık durumu hakkında bilgi vermek istediklerine söyleyen Bereketoğlu, şunları kaydetti:
"Doktor odaya girer girmez, 'pankreas kanserisin" dedi. Doktora 'bu ne demek yani' dedim. Doktor '3-6, en fazla 9 ay ömrün var. Bu rahatsızlığa yakalanan en fazla 9 ay yaşar. Ama Allah'tan ümit kesilmez. Sen bundan sonra hayatına bakacaksın. Gezeceksin, dolaşacaksın bizim yapabileceğimiz bir şey yok' dedi. Taburcu oldum eve gidip verdikleri ilaçları kullanarak ölümü beklemeye başladım."
İlaçların kendisini sürekli uyuşturduğunu anlatan Bereketoğlu, "Bir süre sonra nasıl olsa 'öleceğim' diyerek ilaçları da bıraktım. Ama bu süre içinde ağrılarım yine devam etti. Doktor bana 9 ay ömür biçmişti ama aradan 1 yıl geçmesine rağmen ölmedim. Biraz daha bekleyip tekrar hastaneye gittim. Doktorun yanına gittim. Doktor beni görünce adımı sorarak bilgisayardan baktı. Bana 'Sen yaşıyo musun' diyerek şok oldu.
Bana 'seni bir daha ameliyat edelim' dedi, ancak ben olmadım. Daha sonra beni diğer Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi'ne gönderdiler. Burada Onkoloji Bölümü'nde tahliller yaptılar. Daha sonra doktorlar eşim ve beni çağırarak tahlil sonuçlarını açıkladılar. Doktor yüzüme karşı 'Sen kanser değilsin. Biz sana yanlış tanı koymuşuz. Özür dileriz' dediler" diye konuştu.
Türkiye'de insan hayatının çok ucuz olduğunu, kendisine yanlış teşhis koyan doktorların bir özür dileyerek işin içinden çıktığını ifade eden Bereketoğlu, "Doktor bana kansersin dedikten sonra benim dünyam yıkıldı.
Ben o an öldüm zaten. Ama kanser değilsin dediğinde şok oldum. Ölümden daha beter öldüm. Hem sevindim hem üzüldüm. Çünkü sevindim ölmeyeceğim.
Çünkü üzüldüm artık çeyrek porsiyon bir adam oldum. İş yapamıyorum.
Çalışamadığım için kebap ustasıydım dükkanımı sattım. 3 Çocuğum üniversitede okuyordu onlara para yetiştirmek ve sağlığıma kavuşmak için evimi sattım. Artık babamın evinde oturuyorum. Yani kısacası hayatım bitti" dedi.
Kendisine yapılanların hesabını hukuk zemininde aramak istediğini ancak maddi gücü zayıf olduğu için mücadele edemediğini anlatan Bereketoğlu şöyle devam etti:
"Hastaneye tazminat davası açacaktım. Ancak ne avukat param ne de mahkeme için harç parasını verecek gücüm var. Bu nedenle hastanenin yaptığı yanına kar kaldı. Ben bu konuda Sağlık Bakanlığı'ndan yardım bekliyorum. Bana yardım etsinler. Bir insanın hayatı bu kadar ucuz olamaz."
Bereketoğlu'nun eşi Filiz Bereketoğlu ise 2004 yılından sonra hayatlarının karardığını söyleyerek, "Eşim 2004 yılında Çukurova Devlet Hastanesi'ne oradan da 2005 yılında Yüreğir Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne gitti. Ne olduysa burada oldu. Kocama 2005 yılında 'kansersin' dediler. 2006 yılında 'özür dileriz kanser değilsiniz. Biz yanlış teşhis koymuşuz' dediler. Bunları olurken ben hep kocamın yanındaydım. O gün bugündür eşim ne çalışabiliyor ne de yatabiliyor. Ölmedi ama ölü hayatı yaşıyor" dedi.
Eşinin sürekli hastane hastane gezdiğini toplam 6 hastanede çare aradığını belirterek, hastanelerin son olarak eşine kronik pankreas teşhisi koyduğunu vurgulayan Bereketoğlu, "Son olarak özel Ortadoğu Hastanesi'ne başvurduk. Şimdi buradan bir ümit bekliyoruz. Artık bu çile bitsin" diye konuştu.
Yüreğir Başkent Üniversitesi Hastanesi Yönetimi ise İbahim Bereketoğlu'nun hastanelerinde tedavi gördüğünü kabul ederek, hastaya kanser teşhisi konulmadığını savundu. Yönetim, hastaya 2005 yılında ön tanı olarak pankreas kanseri teşhisi konulduğunu, bunu kesinleştirmek için 4 kez pankreastan parça alındığını belirterek, "Yapılan bütün tahlillerde pankreasta kitle göründü. Bu nedenle parça alınarak kitle incelendi. Ancak kesinlikle hastanemizde herhangi bir doktor hastaya 'kansersin, şu kadar ömrün kaldı' diye bir şey söylemedi. Hatta 2007 yılında Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi'ndeki Onkoloji Bölümünde hastanın kanser olmadığı ortaya çıktı. Ve bu hastaya bildirildi" diye konuştu
İHA