ABD'nin Kuzey Irak'ta PYD ve PKK'ya yönelik silah sevkiyatına Kılıçdaroğlu'nun ses çıkarmadığını öne süren Tuna, "Ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu herkesten çok kıyametleri koparmalıydı. 'Ne menem müttefiksiniz siz?...' diyemez miydi?
Ne bileyim; ABD Büyükelçiliği'nin önüne bir siyah çelenk de mi koyamazdı?Gözüne kestirip 'FETÖ'ye ADALET' için onca yolu yürüdü de bunu mu 'gözü' yemedi?" dedi.
Tuna'nın Sabah gazetesindeki yazısı şöyle:
PKK'nın Suriye koluna binlerce TIR silah vermenin ne anlama geldiğini artık bebeler bile biliyor.
ABD ne kadar inkâr ederse etsin, artık mızrak çuvala sığmıyor.
DEAŞ falan işin bahanesi.
Maksatları besbelli: Bölücü terör örgütünü gündüz gözüyle "ordulaştırmak."
Sizin anlayacağınız, "ifsat devletinin" temellerini atmaya başladılar.
Hem de sınırlarımızın bitişiğinde!
Haliyle...
Erdoğan, ne pahasına olursa olsun buna izin vermeyeceğiz, dedi.
Aslında...
Ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu herkesten çok kıyametleri koparmalıydı.
Zira, "iktidar" değil, yani, sırtında yumurta küfesi yok.
En azından,
"Askerimize kurşun sıkan terör örgütüne nasıl silah verirsiniz; ne biçim stratejik ortak,ne menem müttefiksiniz siz?..." diyemez miydi?
Ne bileyim; ABD Büyükelçiliği'nin önüne bir siyah çelenk de mi koyamazdı?
Gözüne kestirip "FETÖ'ye ADALET" için onca yolu yürüdü de bunu mu "gözü" yemedi?
Halbuki, "Kahrolsun ABD emperyalizmi" yollu kaptırıp gidebilirdi.
"Devrimci, solcu" olmaya bu yakışırdı.
Kendi ülkesini elin Alaman dergisinde kötülemek veya MİT TIR'ları kumpasında olduğu gibi, Türkiye'yi "terörist ülkeymiş" gibi "müstevlilere" jurnallemek değil.
Yahu hepsinden geçtim...
Kılıçdaroğlu'nun, PKK'nın Suriye koluna onca silah veren ABD'ye karşı sadra şifa tek laf ettiğini işittiniz mi?
Tamam, çok etkileyici atlet giyebiliyor, yoğurt yiyebiliyor.
Bunu inkâr edemeyiz; fotoğrafla sabit; artık biliyoruz.
Lakin, Türkiye Cumhuriyetinin ana muhalefet partisi liderinin, Türkiye'nin beka sorunuylaalakalı ne düşündüğünü neden bilmiyoruz?
Bu arada hazır atletten bahsetmişken...
Yahu kardeşim, CHP'nin iletişim stratejisini kim çiziyor; Kemal Bey'in "image maker" işlerine kim bakıyor?
Kılıçdaroğlu'nun atlet giyme, yoğurt yeme sorunu mu var, manyak mısınız siz?
Smokinden çıkmıyor, papyonsuz yapamıyor diyen mi var?
Halktan uzak şekli şemaili var da mı düzeltmeye çalışıyorsunuz?
Tipi belli; kavruk; yurdum insanı. Bıyıkları derseniz, kimi sonradan bıyık görme AK Partililerinki gibi değil, yerini yadırgamıyor.
Koy kasketi başına, Çukurova'da pamuk toplasa sırıtmaz.
CHP eski genel başkan yardımcısı Onur Öymen falan olsaydı, yakışık almazdı. (Bir ara,"Erdoğan benim gibi vals yapmayı bilir mi?!." diyerek hava atmıştı.)
Bir iletişimci her şeyden evvel elindeki "ürünün" özelliklerini bilmez mi?
Elinizdeki "ürünün" en son okuduğu kitap, yarım asır önce yayımlanan
"İnce Memed."
Düzeltecekseniz, bu "imajını" düzeltin, ne işiniz var yoğurtla, atletle.
Verin eline İngilizce orijinalinden yeni çıkmış bir kitap, biz de bi güzel yiyelim.
Olmadı...
Alın götürün tuttuğu takım Fener'in maçına. Uyarmayı da unutmayın; kaledeki Volkan deyin.
Lefter'i kaleci sanırdı, bari Volkan'ı forvet sanmasın.