Görüşmenin ardından basın mensuplarının karşısına geçen iki liderin gündemi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul seçimlerine ilişkin itirazları ve şaibe iddialarıydı.
Akşener, şaibe iddialarına 'Temel problem şu; eğer sandık güvenliğini sağlayamamışsanız, suçlusu sizsiniz. Bostan korkuluğu muydunuz' sözleriyle tepki gösterirken, Kılıçdaroğlu da "Yüksek Seçim Kurulu, alacağı bir kararla ya Türkiye'yi aydınlığa çıkaracaktır veya Türkiye'yi kaosa sürükleyecektir" diyerek kurulu göreve çağırdı.
AKŞENER’İN AÇIKLAMALARI ŞÖYLE;
17 yıldır iktidarsınız. 17 yıldır seçim yapılıyor bu ülkede ve iddiasınız hep Türkiye’de sandık güvenliği muhteşem oldu. AK Parti kazandığında muhteşem karşısında bir başka siyasi partinin adayı kazandığı zaman da hile var. Temel problem eğer sandık güvenliğini sağlayamamışsanız suçlusu sizsiniz. Bostan korkuluğu muydunuz?
3 ay ikamet etme zorunluluğu olan yasadaki zorunluluğu siz kaldırdınız. İstanbul seçimlerinde Binali Yıldırım 2 oyla kazanmış olsaydı biz bunları konuşuyor olacak mıydık? Büyükçekmece’de okullara gidip 15 yaşındaki çocuklara ifade verdiren polis marifetiyle ifadeler alan seçim anlayışı olamaz. Türkiye’de böyle bir şey Evren döneminde bile görülmedi. Sandık görevlilerinin asker olduğuna dair şikayet var Sayın Erdoğan’ın ağzından. Kocaeli’de köylerde imamlar görevlendirildi. Köylerde sandık başkanı olan imamlarımız var. Bunları tayin eden sizsiniz. Bitmeyen bir FETÖ isnadı var her konuda niye mücadelenizi doğru dürüst yapmıyorsunuz? Sayın Erdoğan o gün cemaat denilen bugün FETÖ denilen o gruba karşı uzaktı. Aradan ne zaman geçti ne oldu kim ya da kimler Sayın Erdoğan o masaya o grupla masaya oturdu? Kim oturttu kardeşim seni?
’12 EYLÜL’DE BİZ BUNU YAŞAMADIK’
Türkiye’de 10 gün boyunca bir kaos yaşanmaktadır. İnsanların heyecanı huzuru ortadan kalkmıştır. Sayın Erdoğan beceriksiz yöneticilerini mutlu etmek ve ergen sinirini milletimiz üzerinden çıkarmak istiyorsa yanlıştır. Bir fatura kesilecekse o faturayı önce damadının önüne koymalıdır. İçişleri Bakanı’na o faturayı kesmelidir. Millete öküz diyen o milletvekiline faturayı kesmelidir. AK Parti’nin adayları Türkiye genelinde kazanıncaya kadar seçim yapın. Böyle bir şey olabilir mi? 12 Eylül’de biz bunu yaşamadık. Sayın Bahçeli’nin büyükşehirleri seçelim gerisini kendileri atasın teklifinin Türkiye’yi eyaletlere bölme anlamını taşıyan bir teklif olduğunu sizlerle paylaşmak isterim.
‘MECLİS BAŞKANLIĞI’NA BİNALİ YILDIRIM’I ADAY GÖSTERİN’
Kulak çekin demiştim o sandıklarda Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı için tekrar aday olduğunda kulağı kopar morartılır o kulak. Sayın Binali Yıldırım siz bu ülkede başbakanlık yaptınız meclis başkanlığı yaptınız ve aday oldunuz partinizin içindeki beceriksiz insanların ortaya koyduğu tavrın önüne geçtiniz. Söyledik istifa ettiniz. Buradan teklifte bulunmak istiyorum Sayın Yıldırım Erdoğan Mustafa Şentop’u istifa ettirin Meclis Başkanlığı’na Binali Yıldırım’ı aday gösterin.”
KILIÇDAROĞLU’DAN YSK’YA 7 MADDELİK ÇAĞRI
Akşener’den sonra konuşan Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı: Türkiye İstanbul seçimlerine kilitlenmiş durumda. Çok acı bir olay. Seçim yapıldı itirazlar yapıldı. Şimdi biz bu seçimi nasıl iptal ettirebilirizin arayışı içindeler. Demokrasiden uzaklaşıyoruz. YSK tekrar toplanıyor 7 madde halinde YSK’yı göreve çağıracağım.
1- YSK yasalara ve daha önce benzer olaylar karşısında aldığı kararlara uymak zorundadır.
2- YSK, seçimde kaybedenlerin, devletin gücünü kullanarak ürettikleri yasa dışı gerekçeleri reddetmek zorundadır.
3- YSK, iktidar sahiplerinin YSK üzerinde kurmaya çalıştığı baskılara boyun eğmemek zorundadır.
5- YSK, “Hukukun üstünlüğü mü yoksa iktidar sahibi üstünlerin hukuku mu?” buna açık ve net cevap vermek zorundadır.
4- YSK, demokrasi değil, seçimsiz Türkiye isteyen iktidar sahiplerine dur demek zorundadır.
6- YSK’da hakimler mi var, yoksa iktidar sahiplerinin taşeronlaştırmak istediği kişiler mi var. Bunu demokrasiden yana kararlılığıyla göstermek zorundadır.
7- İktidar sahiplerinin güçlerini kullanarak demokrasiye karşı kurulan kumpası YSK bozmak zorundadır. Bu YSK’nın tarihsel görevidir. YSK alacağı kararla ya Türkiye’yi aydınlığa çıkaracaktır ya da ülkeyi kaosa sürükleyecektir. Biz aydınlıktan yanayız, demokrasiden yanayız. YSK’nın şu aşamada alacağı kararın tarihsel bir sorumluluğa vardır. Bunu hatırlatmak da bizim görevimizdir.