CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında Elazığ ve Malatya'yı vuran 6.8 büyüklüğündeki Sivrice depremine ilişkin "Vatandaş deprem vergisini ödedi, önlemi almak siyasi iktidara düşüyor. 34 milyar dolar nereye gitti? Vatandaş soruyor, ‘Niye soruyorsun?’ diyor. Kırılan fay hattı değil, saray iktidarının ar damarıdır" dedi.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
– Elazığ ve Malatya depremlerinde yaşamını yitiren yurttaşlarımıza başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Deprem olduğunda, kimliği, inancı, görüşü ne olursa olsun milletimiz yaraları kapatmaya gidiyor. CHP'li belediyeler de deprem bölgesine büyük katkılarda bulundular. İnsani yardımları bölgeye taşıdılar. Sadece CHP değil, bütün belediye başkanlarımızı kutluyorum.
– Ocak ayı yeni bir başlangıç ancak Ocak ayının bizim için ayrı bir önemi var. Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Muammer Aksoy, Hrant Dink gibi aydınlarımız, gazetecilerimiz Ocak ayında öldürüldü.
– Vicdanı olan herkes Osman Kavala‘ya haksızlık yapıldığını biliyor. Tam 819 gün süren bir süreç. Böyle bir adalet olabilir mi? AİHM serbest bırakın dedi, tercüme edilmedi diyerek geri cezaevine yolladılar. Hiç tercüme edilmezse ömür boyu cezaevinde mi kalacak? Bugün görülen davada inşallah adalet tecelli eder ve Osman Kavala yuvasına kavuşmuş olur.
'Devletin dini adalettir'
– Devlet süreklidir ve bakidir. Vatanımızın sınırları vardır. Tasada ve kıvançta bir arada olmamızı sağlayan bir anayasamız vardır. 1921’den beri egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir ilkesi egemendir. Huzur içinde barış içinde yaşamak istiyoruz. Gelecek kaygısı olmayan güven içinde yaşayan bir ülke istiyoruz. Adaletli bir devlet istiyoruz. Devletin dini adalettir. Bu adaleti sağlamak bütün siyasal partilerin, STK’ların görevi olmak zorundadır.
– Hakkı, hukuku ve adaleti kendi evimize, kendi mahallemize taşımak zorundayız. Adalet olunca herkesin işi, herkesin aşı olacak.
– Bizim ülkemizin güzel insanları var. Ülkemiz en güzel yerde. Talebimiz; hiçbir ayrım yapmadan, huzur ve barış içinde birlikte yaşamak istiyoruz. Huzurlu bir Türkiye istiyoruz. Gelecek kaygısı olmayan, güven içinde yaşayan bir toplum istiyoruz.
'Siyasetin inançlarla işi olmaz'
– Üniversiteler bilim üretsin istiyoruz. Üretsinler ki sanayici faydalansın üretim artsın Türkiye kalkınsın. Soğan üreticileri dertli. Geçen yıl yurt dışından getirmiştik, bugün tarlada çürüyor. Soğan üreticileri alın terinin karşılığını alamıyor.
– Siyasetin konusu insanlarımız aç mı tok mu olmalıdır. Kimliklerle, inançlarla siyasetin işi olamaz. Hiç kimse inancından ötürü, kimliğinden, yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmesin. Bizim siyaset anlayışımız; insanın mutluluğu üzerine inşa edilen bir siyaset anlayışıdır. Bizim siyaset anlayışımız insanların mutluluğunu önceleyen siyaset anlayışıdır. Bu yüzden ayrımcılığa karşıyız.
'Hiçbir siyasetçi cebinden para harcamaz'
– Daha güzel bir Türkiye inşa etmek için vergi veriyoruz. Hiçbir siyasetçi kendi cebinden para harcamaz, bizim paramızı harcar. Siyasi iktidar her kuruşun hesabını millete vermek zorundadır. Buna devlette şeffaflık diyoruz…
– Demokrasinin çıkış kaynağı hesap vermektir. Bu anlamda toplanan vergilerin nereye harcandığının hesabını vermesidir. Uluslararası Yolsuzluk Endeksi’nde 13 basamak (Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2019 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye 39 puanla 91’inci sırada yer alıyor. Türkiye, endekste ülke tarihindeki en düşük sırayı almış oldu) Demek ki hesap verilmiyor. Bilgi verilmiyor. Vergi vermezsem zorla alıyorsun. Bunun anlamı siyasi iktidarın topladığı vergiyi nasıl harcadığının hesabını vermediğidir. Vatandaş verdiği verginin nereye harcandığını bilmeli, öğrenmeli!
– Hepimiz vergi veriyoruz. Doğduğumuz andan itibaren vergi ödüyoruz. Bebek bezinden, kefen bezine kadar vergi veriyoruz.Neden vergi veriyoruz fakirliği yenmek için. Yurttaşlarımıza yol götürelim, uygarlık, çağdaşlık götürelim diye vergi veriyoruz.
- Rahmetli Ecevit deprem vergisini çıkardı. Ek gelir vergisi alıyor vatandaştan, en kurumlar, emlak, motorlu taşıtlar, özel iletişim ve özel işlem vergisi alındı. Büyük ölçüde yaralar sarıldı. Ve bu paraların nerelere harcandığı Başbakanlık sitesine kondu. 2004 yılında. diğer vergiler ek vergiler kalktı, iletişim vergisi kalıcı hale getirildi. 2004-2019 arası vatandaştan toplanan deprem vergisi 65 milyar lira. Dolara vurursak 34 milyar dolar. Bu para deprem yaralarını sarmak, kentleri depreme dayanıklı hale getirmek için bizim ödediğimiz vergi. Sonra bu oranları da artırdılar. Hiç itirazımız yok. Bu fedakarlığa bu millet katlandı. Malatya ve Elazığ'da bir olayla karşılaştık. Çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti. Ama yaşadıkları evlet depreme dayanıklı değildi. 17 yıldır iktidarsınız, deprem vergisi alıyorsunuz, bu tahribatı önlemek için neler yaptınız? Bir vatandaş bunu soruyor, vay efendim nasıl sorarsın.
– Bizim milletvekilimiz 2016'da çıktı konuştu, 'Elazığ fay hattı üzerinde yaşıyor tedbirleri görüşelim' dedi. Peki yasama organı ne diyor biz kanun çıkardık vatandaş vergiyi de veriyor bakalım şu yürütme organı üstüne düşen görevi yaptı mı yapmadı mı? Reddedildi. Milletvekilimiz yalvarıyor yakarıyor, önlem alalım diye. Kırılan fay hattı değil saray iktidarının ar damarıdır.
– Eski milletvekilimiz Ali Özcan, 2016 yılında Elazığ’ın deprem bölgesinde olduğunu belirterek, araştırma önergesi verdi. Ne oldu? Reddedildi! 2019 yılı Ekim ayında da depremle ilgili yine bir araştırma önergesi verildi. Bu önergede AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Depremde ölenlerin bütün günahı onların boynunadır.
'Japon yapıyor da seni niye yapmıyorsun?'
– Japonya nasıl yapıyorsa aynısını yap. Depreme dayanıklı evler, hastaneler, okullar yap. İstanbul’da 1999 depreminden sonra hasarlı olan okullar var. Bunlar ne yapıyor? Deprem olduktan sonra kriz masası kuruyor. Allah sana aklı niye verdi? Japon yapıyor da sen niye yapmıyorsun. Depreme dayanıklı konutları niye inşa etmiyorsun. Devlet lafla yönetilmez, devlet liyakatla, ahlakla, erdemle yönetilir.
– Sen önlem aldın mı, Allah aklı sana niye verdi, Japon'a akıl verdi de sana mı vermedi?
– Millet bu paraların nerelere harcandığını öğrenirse, liyakat dediğimiz odur.
– Elbette ki bir sorun varsa soruna akılcı yaklaşmakla gerekiyor. Bilim adamları görevini yaptı mı yaptı. Söylüyorlar mı buradan fay hattı geçiyor diye, söylüyorlar. Burada binaların nasıl yapılması gerektiği konusunda belediye görevini yapıyor mu? Yapmıyor. Siyaseti kirlilikten arındırmak lazım. Siyaset köşeyi dönme aracı değildir. Bu milletten topladığın 34 milyar dolarlık deprem vergisini nereye harcadın? Ben bilmek istiyorum. Her partiden vatandaş verdi. Peki nereye gitti bu para? Ben bunu sormak zorundayım. Buna hepimizim bir şekliyle cevap bulması lazım. Olay yaşanıyor, Erdoğan'ın söylediği şu: Depremi durdurma şansımız var mı? Yok ama soru bu değil soru şu, 34 milyar dolar aldın, vatandaşın evini depreme dayanıklı neden getirmedin?İstanbul'da 5.8 büyüklüğünde deprem oldu Çevre bakanı şunu diyor; 'İstanbul'da 14 okulda eğitime ara verildiğini belirten kurum 54 okulla ilgili çalışma yapılıyor.' 82 milyondan toplanan 34 milyar dolar nereye harcandı? Herkesin sorması lazım.
– Bakınız 2015, Sakarya'da valilik bir rapor hazırlıyor; 'depreme dayanıklı olmayan 60 okul binasından 21'inin yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Bu okullar için 25 milyon lira ödenek tahsisi isteniyor.' 99 depremi. Kaç okuldu, 60 okul binası. Sakarya depremin merkezi. Ne yapıyorlar bunlar? Devleti nasıl yönetiyor bunlar. Bizim çoluk çocuğumuzun hiç mi kıymeti yok?
– Sorumlusu siyaset kurumudur, kaynağı yerinde harcamamasıdır. Hâlâ İstanbul'da 99'dan sonra el atılmamış okullar var. Sonra deprem yönetimi. Bakanlar bir araya geliyor yahu ne toplantısı adam zaten yer altında, zaten ölmüş. Sen önlem aldın mı? Allah aklı sana niye verdi? Japon'a akıl verdi de sana mı vermedi? Devlet lafla yönetilmez. Bilgiyle yönetilir. Devleti yönetmek sadece bugünkü sorunlara kilitlenmek değildir. Devletin 50 yıl sonra nereye gideceğini düşünmektir. Deprem oluyor koşuyoruz hep beraber. O çürük binalar neden yıkılıyor? O binaların yapılmasına kim izin verdi? Beyler iktidarda hiç sormuyor.