CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Artvin yolu üzerinde gerçekleştirilen saldırı sırasında neler yaşandığını anlattı. Kılıçdaroğlu, "Birden bire silahlar patladı. Tam vadinin ortasındaydık. Ne olduğunu merak ettik. O an bize söylenmedi. Bize PKK ile çatışma olduğu söylendi" dedi. Bir güvenlik görevlisinin şehit olduğu Artvin yolu üzerindeki saldırı sırasında koruma görevlisinin bir roketatar füzesi ile kendilerine saldırı olabileceğini söylediği belirten Kılıçdaroğlu, PKK'nın üstlendiği saldırıyla ilgili olarak, "Teröristlerin o bölgede 2 gün önce görüldükleri bize söylendi" ifadelerini kullandı.
Saldırı sonrası kendisini Meclis'teki tüm siyasi partilerin aradığını belirten Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la görüşmesine dair olarak, "Selahattin Bey beni arayıp geçmiş olsun dileklerini aktardığında teröre lanet okudu ve 'terörü lanetliyoruz' dedi. Bu önemli" ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, "Külliye'deki görüşmede darbeye karşı Meclis'te 4 parti olarak karşı olduğumuzu ve sabaha kadar direndiğimizi bildirdim. Darbe karşıtı bir birliktelikte HDP'nin de burada olmasını söyledim. Ama bana verilen yanıtı izin verirseniz ben söylemeyeyim" dedi.
"Biz ilke olarak yayın organlarının teröre destek vermelerini asla kabul etmeyiz" diyen Kılıçdaroğlu, Özgür Gündem'in kapatılması hakkında da "Biz ilke olarak hiçbir yayın organının susturulmasını istemeyiz. Darbe dönemlerinde bunlar oldu. RTÜK var, mahkemeler var. Eğer bir gazete kapatılacaksa yargı buna karar vermeli" dedi. Özgür Gündem'deki yazıları sebebiyle tutuklanan Aslı Erdoğan ve tutuklu diğer yazarlara da değinen Kılıçdaroğlu, "Kesinlikle tutuklanmamalıydı, bu insanların tek silahı kalemdir" diye konuştu.
İstanbul Şehir Tiyaroları'ndaki oyuncuların 'FETÖ' ile ilişkilendirilerek işten atılmasını 'darbe fırsatçılığı' şeklinde nitenlendiren Kılıçdaroğlu, "Sayın Kadir Topbaş'tan rica ediyorum, bu sanatçılar yeniden görevlerine iade edilsin" çağrısında bulundu.
CNN Türk'te Hakan Çelik'in konuğu olan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Bu ülke bizim ülkemiz. Gideceğimiz başka yerde yok. O halde kendi ülkemizin kalkınması bizim en büyük amaçlarımızdan birisi. Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi de bu doğrultudadır.
İçişleri Bakanı "PKK yaptı" demişti. Bunu açıklığa kavuşturur musunuz?
Daha önce belediye binasının açılışını yapacağımızı planlamıştık. Şavşat'tan Ardanuç'a yola çıktığımızda herhangi bir soırun yoktu. Dar bir vadiden giderken birden bire araçlar durdu. Güvenlik görevlileri ellerindeki uzun namlulu silahlarla çıktı ve dikkatli olmamız istendi. Birden bire silahlar patladı. Tam vadinin ortasındaydık. Ne olduğunu merak ettik. Bize PKK ile çatışma olduğu söylendi.
"Yaralılar olduğu söylendi ve ambulanslar gönderildi. Sonra ikinci bir çatışma oldu. Koruma, bir roketatar füze ile bize saldırı olabileceğini söyledi. Sonra bir zırhlı araç geldi ve Şavşat'a geri dönmemiz gerektiği söylendi.
"İlk arayan İçişleri Bakanı Efkan Ala'ydı. Her türlü önlem alındığını söyledi. Daha sonra Cumhurbaşkanı ve Başbakan aradı. Tüm parti liderleri de geçmiş olsun telefonu açtı. HDP lideri Demirtaş da arayanlar arasındaydı.
"Teröristlerin o bölgede 2 gün önce görüldükleri bize söylendi. Bana saldıranları görmedim, sadece silah sesleri duyduk. Bir süre sonra Efkan Bey bir helikopter tahsis edildiğini belirten bir telefon açtı tekrar. Helikopterle Ardanuç'a gittik ve belediye binamızın açılışını yaptık. Artvin programımızı gecikmeden dolayı iptal ettik.
"15 Temmuz sonrası güvenlik güçlerinden bize bir uyarı yapıldı. Bulunduğumuz odada elektrik yanmaması, yan odada yanması istendi. Bana yönelik çok ciddi bir suikast planı olduğu bildirilmişti.
"Allah'ın verdiği bir can var. Ülkenin çıkarlarından başka hiçbir beklentimiz yok. Ama tabii bunu içine sindiremeyen ve ülkeyi karıştırmak isteyenler olabilir. Eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa bunu vatandaş değil, biz öderiz."
"Bilemiyoruz tabii hangi amaçla saldırı düzenlendi. MİT'ten bir uyarı ya da görüşme talebi almadık 15 Temmuz'dan. PKK, Türkiye'nin çıkarlarını savunan bir örgüt değil. Türkiye'nin hep birlikte ortak bir tavır takınması lazım. Ben bütün kesimlerin bir araya geldiğine inanıyorum. Terörden hepimiz şikâyetçiyiz. Dün Cizre'yi düşünün. 11 güvenlik görevlimiz hayatını kaybetti. Türkiye'nin bunları aşması lazım.
- HDP bu uzlaşma görüntüsünün dışında mı kaldı?
Selahattin Bey beni arayıp geçmiş olsun dileklerini aktardığında "Teröre lanet okudu ve terörü lanetliyoruz" dedi. Bu önemli.
"HDP'nin parti olarak teröre karşı daha güçlü bir söyleme ihtiyacı var. Külliye'deki görüşmede darbeye karşı Meclis'te 4 parti olarak karşı olduğumuzu ve sabaha kadar direndiğimizi bildirdim. Darbe karşıtı bir birliktelikte HDP'nin de burada olmasını söyledim. Ama bana verilen yanıtı izin verirseniz ben söylemeyeyim. Özel bir görüşmeydi neticesinde. Taksim mitingi öncesi Başbakan'la da görüşmüştük. Darbeye karşı bir toplantıda HDP'nin de bulunması gerektiğimi söylemiştim.
"Şimdi biz toplumda bir yumuşama sağlamak istiyoruz. Dolayısıyla siyasal partilerin, hatta dışarıdaki partilerinin de dahil edilmesini istiyorum. Yenikapı'da onlar da olmalıydı. Ortak bir paydamız var, o da Türkiye. Onların da davet edilmesi gerektiğini söylemiştim. Bu davetler yapılmadı. Böyle olunca bir tarafın dışarıya itilmesi gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Koşullar uygun olursa elbette bütün siyasi partilerle görüşürüz. Şavşat'ta yaşadığımız olay sonrası bütün siyasi partiler arayarak geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Çok ciddi iki temel kırılma noktamız var. Bunlardan birisi din üzerinden siyaset, ikincisi etnik kimlik üzerinden siyaset. Bütün sorunlara bu bağlamda girersek kaybeden biz oluruz. O yüzden ben adliyede, camide ve kışlada siyaset yapmayalım diyorum.
"Burada eğer siyasiler gerekli dikkati ve özeni gösterirse bu sorun aşılmış olur. Şehit gelmiş hangi kimlikten olduğu sorgulanıyor. Bunlar bizim aynı toprak üzerinde birlikte yaşadığımız insanlar. Ayırt edemeyiz.
"Şimdi terörle mücadele edilirken sokaktaki yurttaşın zarar görmemesi en büyük arzumuz. Kullandığınız dil de kucaklayıcı olmalı. Eğer nefret söylemi içerisinde bir grubu dışlıyorsanız bu duygusal kopuşa yol açar. Bundan özenle kaçınmamız lazım. Suçlu ile suçsuz olanın ayrılması lazım. İnanç üzerinden, kimlik üzerinden toplu bir suçlama ötekileştirme dediğimiz olayı meydana çıkarıyor ve bu ötekileştirmeye yol açıyor. Siyasetçinin kucaklayıcı bir dil kullanması bunun önüne geçebilir.
"Hakkâri ve Şırnak'ın ilk olmaktan çıkarılması yerine 83 il olsun demiştik. Sonuçta toplumun değişik kesimlerinden öneriler geldi ve bu Meclis'ten geri çekildi. Bu kararı 4 parti de alkışladı. Demokratik standartları yükseltmemiz lazım. Farklı görüşleri, farklı düşünceleri insanlar ifade edebilmeli. Onları meşru alanın dışına itmemeliyiz.
- Özgür Gündem'in kapatılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
"Biz ilke olarak yayın organlarının teröre destek vermelerini asla kabul etmeyiz. Biz ilke olarak hiçbir yayın organının susturulmasını istemeyiz. Darbe dönemlerinde bunlar oldu. RTÜK var, mahkemeler var. Eğer bir gazete kapatılacaksa yargı buna karar vermeli.
- Aslı Erdoğan'ın tutuklanması hakkındaki düşünceleriniz?
"Kesinlikle tutuklanmamalıydı, bu insanların tek silahı kalemdir. Bakın yargılanabilir. Ama sonuçta daha yargılama aşamasında siz içeri alıyorsanız bu uygar değildir.
"Adapazarı'nda FETÖ'den gözaltına alınan bir öğretmen var. Gözaltında ölüyor. Cenazesini belediye vatan hainlerini kabul etmiyoruz diyerek reddediyor. Ben aile ile görüştüm. Bakın bu insan suçsuz çıkabilirdi. Bu doğru değil. Bir yüzbaşı çıktı, vatan haini dendi, ama sonradan darbeciler tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Bunlar tehlikeli. 15 Temmuz'da linç edilen erler var. Bunların ne günahı var. Bu linci gerçekleştirenlerin de yargılanması var. Takip ediyoruz. Aslı Erdoğan hasta ama ilaçları verilmiyor. Nurettin Canikli ilaçlarının verildiğini ve ihtiyaçlarının giderildiğini söyledi. Sanatçılar ve yazarlar hapiste olduğu sürece "Biz darbeye karşıyız" söylemini topluma anlatamazsınız.
"İstanbul Şehir Tiyaroları'ndan atılan oyuncuların FETÖ ile ilişkisinin olmadığını öğrendik araştırmalarımızda. Daha sonra atılma gerekçeleri olarak performaslarının düşük olduğu söylendi. Şimdi bu darbe fırsatçılığına da izin vermemek lazım. Sayın Kadir Topbaş'tan rica ediyorum, bu sanatçılar yeniden görevlerine iade edilsin.
"Ben 12 Mart ve 12 Eylül darbesini yaşadım. İki askeri darbe döneminde de bu kadar insan hapse atılmadı. 12 Eylül döneminde her gün sağcı ve solcu öldürülürdü. Ona rağmen bu kadar insan hapse atılmadı. O dönem DİSK ve HAK-İŞ kapatılmadı. Şimdi kalkıyorsunuz anında bir sendikayı kapatıyorsunuz. Eğer hukuka uygun hareket etmezseniz darbeyle mücadelede destek alamazsınız. Burada ölçüt kaçtı.
T24