Sözcü Gazetesi'nden Birgan Bileke, Koç Üniversitesi’nde Dijital Dönüşüm eğitmeni olan Neslihan Uçar Çadırcı’nın kapısını çaldı ve sosyal medya hesabında marka yönetiminden selfi çekmeye çalışırken hayatını kaybedenlere farklı bir sohbet yaptı.
Birgan Bileke'nin röportajı şöyle:
Günümüzde sosyal medya hayatımızın ne kadarını kapsıyor?
Dünyada yaklaşık üç milyar insanın sosyal medya hesabı var, bu hesapların yarısı da Facebook'ta. “Facebook şu anda dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ülkesi” diyebiliriz. Bizim ise ülke olarak sosyal medyayla aramız çok iyi. Sosyal medya kullanımı yaş gruplarına göre farklılıklar gösterse de Türkiye'de günde ortalama üç saatimizi sosyal medya da harcıyoruz.
– Teknolojinin sıkı takipçisi olmamak insanlara neler kaybettiriyor, neler kazandırıyor?
O kadar çok bilgiye o kolay erişimimiz var ki bazen tüm bunların içerisinde kaybolup, ne aradığımızı unutup saatlerimizi boşa harcadığımızı görüyoruz maalesef. Tüm bunlara rağmen ben yine de teknolojinin hayatımıza kattığı pozitif doneleri savunan taraftayım.
Dijital dünyada jenerasyonlar üçe ayrılıyor
– Peki sizin iş dışında teknoloji ve sosyal medyayla aranız nasıl?
Kendimi orta seviye bir kullanıcı olarak tanımlayabilirim. Sosyal medyayı seviyorum ama bağımlısı değilim. İki dünya birbirine geçmiş durumda… Örneğin akıllı saat kullanıyorum çünkü eğitim verdiğim saat dilimlerinde oğlumun okulundan gelecek acil bir çağrıyı kaçırmak istemiyorum. Sürekli bağlı olma durumu beni çok rahatlatıyor…
– Bu iki kavramla -oğlunuza da bakarak- sizden sonraki neslin ilişkisini nasıl buluyorsunuz?
Jenerasyonlara. X, Millenials, Baby Boomers, Bebe Yaka vb. birçok farklı isim verilebiliyor. Dijital dünyada ise jenerasyonlar kabaca üçe ayrılıyor. ‘Dijital Göçmenler', ‘Dijital Doğanlar' ve ‘Dijital Bağımlılar'. Bağlı olma kavramı özellikle 2000 yılı ve sonrasında doğan jenerasyon için Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin belki de en alt basamağında yer alıyor. Her an her yerden internete bağlı olma ihtiyacı bu jenerasyon için en kritik öğelerden biri. Benim internetle tanışmam 20'li yaşlarımda gerçekleşti. Fakat artık, zamanın da gereği olarak teknolojinin ve getirilerinin yaşadığımız çağın bir gerçeği olduğunu kabul etmemiz gerekli diye düşünüyorum…
– Sosyal medya konusunda Amerika'da yapılan çok ilginç bir araştırma var. Bize biraz bu çalışmanın sonuçlarından bahseder misiniz?
Tabii. Bu araştırmaya göre Filipinler en çok selfi çekilen ülke; Manhattan ve Miami de bu ülkeyi takip ediyor. Kadınlar selfie çekmeye daha meraklı. 2014-2016 yılları arasında selfie çekerken 127 kişi hayatını kaybetti. Bunlardan 76'sı Hindistan'da gerçekleşti. Yeni girişimlere yatırım anlamında Türkiye biraz gerilerde. Bence ülkemiz için önemli ekonomik tehlikelerden biri ve bence en önemlisi bu. 67 ülke arasında Türkiye 26. Sırada start-up'lara yatırılan bütçe anlamında. 2016 yılında Çin'de 40 Milyar Dolar, İngiltere'de 5.6 Milyar Dolar, Hindistan'da 5.1 Milyar Dolar yatırım yapılırken, Türkiye'de start-up'lar sadece 67 Milyon Dolar yatırım alabildiler. Bu hem düşündürücü hem de acilen aksiyona geçilmesi gereken bir başlık. Çünkü ekonomi üretim ile değil teknoloji ile şekilleniyor.
Like almak serotonin salgılatıyor
– Sosyal medyada kişiler çoğu zaman oldukları değil de, olmak istedikleri kişi gibi gözükmek için büyük çaba harcıyorlar. Bunun olumsuz geri dönüşleri neler?
Özellikle gençler arasında yaygın olan bu çaba insanları gerçek hayattan kopartıyor. 16-20 yaş arası gençler arasında yapılan bir araştırmada, ‘like' alındıkça serotonin hormunu salgılandığı gözlenmiş. Hal böyle olunca bağımlılık kaçınılmaz olarak ortaya çıkabiliyor. Kimsenin 3 bin tane arkadaşı olamaz, sosyal medyadaki takipçi sayınız arttıkça rütbeniz artmaz veya daha mutlu olmazsınız. Sosyal medya hesaplarınızın da ‘özel' kalması en anlamlısı. Tabii ekonomik anlamda bir beklentiniz yoksa!
4G'den 3G'ye düştüğümüzde dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyoruz
– Türkiye'de toplumun teknoloji ve sosyal medyayla ilişkisini nasıl tanımlıyorsunuz?
Türkiye teknolojiyi ve yenilikleri çok seviyor. Bugün 4.000-5.000 TL'lik telefonlar farklı gelir gruplarından insanlar tarafından kullanılıyor. Ben 1976 doğumluyum, kendimizi ‘dokunursan patlar jenerasyonu' olarak tanımlıyorum. Hayatımızın büyük bir bölümünde en teknolojik bildiğimiz alet tek kanallı, şanslıysanız, renkli televizyonlardı ve onlara dokunmamız kesinlikle yasaktı. Buna rağmen şimdi 4G'den 3G'ye düştüğümüzde sanki dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyoruz. Çoğumuz en yakınımızın telefon numarasını bile ezbere bilmiyoruz. Aslında sadece Türkiye'de değil dünyada teknoloji ve sosyal medya kullanımı uçlarda gerçekleşebiliyor. Sosyal Medya fenomenlerine aşık olanlar, delicesine sevenler, nefret edenler, hayatını bu mecralarda yorum yaparak geçirenler vs. Diğer taraftan Türkiye elektronik ve mobil ticaretin en hızlı büyüdüğü ülkelerden biri.
– Sosyal medya fenomeni olmak için yapılması ve yapılmaması gerekenler neler?
İşte sanırım bu soruya doğru yanıtı ben veremem çünkü bir fenomen değilim. Ancak tüm bu sosyal medya çılgınlığı yokken TV'de bir fenomen haline gelen Kardashian ailesine baktığımızda aslında temelinde ne olduğunu görebiliyoruz. Hayatının her anını filtresiz olarak dünya ile paylaşmak. Bugün Kim Kardashian'ın 104 Milyon takipçisi var. 104 milyon izleyicisi olan bir TV kanalı yok örneğin. Veya önemli Youtuber' lardan PewDiePie'ın 58 Milyon abonesi var ve tamamen kendi çektiği içerikler ile milyonlara ulaşıyor. Tek bir formülü olmadığı kesin. Bir anda balkona bayrak asan amcamız da sosyal medya fenomeni olabiliyor.
Zamanla sosyal medya kullanımımız sakinleşir
– Selfie çekmeye çalışırken hayatını kaybeden insanlar, selfie'de güzel çıkmak için sürekli estetik ameliyat olanlar var. Bu olumsuzlukların önüne geçmek adına nasıl bir bilinçlendirme stratejisi geliştirilmeli?
Ben zamanla sosyal medya kullanımımızın ve bağımlılığımızın biraz daha sakinleşeceğini düşünüyorum. Aslında dünyadaki tüm olumsuzlukların temel iyileştirici merhemi olan eğitime daha çok yatırım yaptıkça ve sevgi ve saygı görebilmek için temelde iyi bir insan olmamızın yeterli olduğunu keşfettikçe sakinleşeceğimiz kesin.
Ne kadar çok selfie o kadar çok yalnızlık hissi
– Sosyal medya hesabı olan herkes aslında sanal ortamda bir markayı temsil ediyor… Bir kişinin sosyal medyada kendi markasını iyi yönetmesi nasıl mümkün olabilir?
Her konuda olduğu gibi sosyal medya kullanımında da her şeyi dozunda yapmakta fayda var. Örneğin selfie konusunda limitimizin olmasında fayda var. Ne kadar çok selfie o kadar çok yalnızlık ve onaylanma hissi… En güzel açıyı, ışığı, bakışı selfielerde yakalıyoruz ama paylaşım frekansına dikkat etmek önemli. İkinci bir konu da herkes tarafından imrenilen, onaylanan bir kişi olma ihtiyacı. Aynı markalar gibi ne kadar çok gerçeğe yakın paylaşımlarda bulunursanız ve sosyal medyada yalan bir dünya yaşamazsanız o kadar güvenilir ve sağlıklı bir profiliniz olur.
Akıbetini bilmiyorum
– Çeşitli kurumlara farklı alanlarda eğitim veriyorsunuz. Bu eğitim yelpazesini özetler misiniz?
16 yıl Türkiye'nin önemli teknolojik şirketlerinde çalıştıktan sonra hem bu deneyimimi aktarabilmek hem de özellikle benim yaş grubumda ve bu dünyaya biraz da şüpheyle bakan yönetim ekiplerin yetkinliklerini arttırmak üzere danışmanlık, eğitim ve performans bazlı dijital pazarlama hizmetleri sunduğumuz bir ajansımız var. Aynı zamanda özel bir üniversitenin Dijital Dönüşüm eğitmeniyim.
– Eğitim verirken bugüne dek sizi en çok şaşırtan ve güldüren olay neydi?
Bir eğitimim sırasında Bitcoin'den bahsederken katılımcılarımdan biri “Aaa ben 3 yıl önce böyle bir şey duyup almıştım bu o mu?” diye sordu. Ben de “Evet ve sanırım bu, kurumsal hayattaki son günün” diye yanıtladım sorusunu. Olayın akıbetini henüz bilmiyorum?