Öztürk, Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Necmettin Erbakan’ın 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne Karamollaoğlu’nu aday göstermek istediğini ancak Erdoğan’ın bu koltuğa aday olduğunu, 27 yıl önce ikili arasında 27 yıl önce bu konuyla ilgili gerçekleştirdikleri görüşmeyi anlattı.
Erdoğan’ın Sivas’a gittiğini, ancak kendisiyle yüz yüze görüşmek isteğine Karamollaoğlu’nun sıcak bakmadığını bu sebeple Halil İbrahim Karademir'in evinde telefonla görüştüklerini söyleyen Öztürk, Erdoğan’ın Karamollaoğlu’ndan, “Siz Sivas'ta devam edin, İstanbul adayı ben olayım” talebinde bulunduğunu belirtti.
“Temel Karamollaoğlu'nun adaylığını açıklamaması, İstanbul için pek de gönüllü olmaması Erbakan'ı kızdırdı. Karamollaoğlu da ‘Ben, Sivaslılara bir dönem daha başkanlık yapacağımı söylemiştim. Şimdi yanlış olur’ diyordu. Böylece, İstanbul adayı Erdoğan yapıldı” diyen Öztürk, Erdoğan’ın seçimi kazandıktan sonra Karamollaoğlu tarafından Sivas'ta yapılan öğrenci yurdu açılışına davet edildiğini, ancak Erdoğan’ın özel uçak ayarlanması talebinde bulunduğunu anlattı.
“Halil İbrahim Karademir'in devreye girmesiyle İstanbul'da Sivaslı bir hemşehrisi özel uçak tuttu, Erdoğan da açılışa katıldı ve aynı gün ayrıldı. Sözünü ettiğim olay tam 27 yıl önce yaşanmıştı” diyen Öztürk, devamında şunları kaydetti:
“Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne daha çok denetlenemediği için karşı çıkıyor. Bunun için güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesinden yana olduğunu da her fırsatta dile getiriyor. 27 yıl önce Karamollaoğlu ile siyasette karşı karşıya gelen Erdoğan o günleri unutmamış olacak ki, Saadet Partisi ile ittifak görüşmelerini Temel Karamollaoğlu ile değil, Oğuzhan Asiltürkl'le yapıyordu. Bu yüzden Karamollaoğlu'nun randevu isteğine Cumhurbaşkanlığı'ndan cevap verme gereği bile duyulmamıştı. Oğuzhan Asiltürk'ün vefatından sonra Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı'na davet edildi ve kameralar önünde, kendisine oturacağı koltuk gösterildi. Bu, Cumhurbaşkanı'na yakın olan tekli koltuk değildi. İşte bu olay basında “Koltuk krizi” olarak yer aldı. Aslında bu 27 yıl önce yaşananların bir rövanşı gibiydi. En azından bu olayı ayrıntılarıyla bilen ve siyasi gelişmeleri o dönem yakından izleyenler konuyu böyle değerlendirdi. Bize de gizli kalmış bu konuyu yazmak düştü.”